Vedat Akgiray Boğaziçi'nde rektörlüğe soyunuyor

Eski Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Prof. Vedat Akgiray, 2008 krizinden sonra merkez bankalarının çok başarılı işler yaptığını ve global bir çöküşü engellediklerini söyledi. Buna karşın bugün merkez bankalarının bir çıkış yolu aradıklarını belirten Akgiray, reel ekonomide büyümeye yardımcı politikalar hızla geliştirilemez ise çıkışın imkânsız görüldüğünü kaydetti. Mart 2009–Ocak 2013 tarihleri arasında SPK Başkanlığı yapan Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü Finans Profesörü Vedat Akgiray, uzun yıllardır akademisyen olarak görev yaptığı Boğaziçi Üniversitesi’nin 12 Temmuz’da yapılacak olan rektörlük seçiminde rektör adayı olarak seçime giriyor.

- SPK’dayken yaptığınız ve başarılı addettiğiniz projeler neler oldu?

Gurur duyduğum birçok proje oldu. Elbette ki, eğer bir başarı varsa, bu tüm SPK çalışanlarının ortak başarısıdır. Kanımca en büyük başarı, bir ülke ekonomisinin büyümesi için en akıllı ve uzun vadede en sağlıklı finansman kaynağının sermaye piyasaları olduğu gerçeğinin tartışılmaya başlanması oldu. Henüz bu anlayış tam oturmadı ama en azından akılların bir tarafına yazılmış oldu. Bu hedefe yönelik en somut proje ise yeni Sermaye Piyasası Kanunu oldu. Hemen hemen sıfırdan yazılan bu yeni kanun çok güncel ve çok güçlü bir kanundur.

Borsadaki Boğaziçililer çetesi!

- Yine “Olmadı” dediğiniz konu veya projeler var mı?

2008 krizinden sonra merkez bankaları çok başarılı işler yaptılar ve global bir çöküşü engellediler. Ama bu genişleyici politikanın sebep olduğu yüksek varlık fiyatları, düşük volatilite ve kırılgan likiditenin ne kadar süreceği belirsiz. Başka bir deyişle, bugün merkez bankaları bir çıkış yolu arıyorlar ama reel ekonomide büyümeye yardımcı politikalar hızla geliştirilemez ise çıkış imkânsız görülüyor. Tek önemli kurum algısı merkez bankalarını orta vadede çok tehlikeli bir dönemece doğru sürükleyebilir. Bunun çözümü ise tüm ekonomipolitik kurumların kapsayıcı ve uzun vadeye odaklı büyüme politikalarını zaman kaybetmeden uygulamaya koymalarıdır. Bu da doğal olarak sermaye piyasalarının önemini işaret ediyor. Başka çare yok. Bu çalışmaların içerisinde olmak isterdim ama kısmet değilmiş. Sermaye piyasaları çok önemlidir ve öyle konumlanmalıdır. 

İşte BİMEKS’in ibretlik halka arz hikayesi

‘BORSANIN BİR ‘OYUN’ PLATFORMU OLARAK ALGILANMASI YANLIŞ’

-Başkanlık deneyiminden sonra Türkiye sermaye piyasalarının en zayıf yönü ve yönlerini ne olarak gördünüz? Başkan olduktan sonra bu konuyla ilgili fikriniz değişti mi?

En zayıf yönümüz maalesef algı ve güven meselesi. Bu hem özel kesimde hem de kamu kesiminde var maalesef. Borsanın bir “oyun” platformu gibi algılanması kadar yanlış ve zararlı bir duruş olamaz. Bu duvarı yıkmalıyız. Akıllıca kurgulanacak bir emeklilik sistemi, ulusal varlık fonu, bir kamu-özel işbirliği ile kurulacak benzer büyük yatırım fonları ve benzeri kurumsal yatırım platformları hem sermaye piyasalarının büyümesine hem de ülke ekonomisi için “yerli” kaynak üretilmesine yardımcı olacaktır. Kamu ve özel sektör işbirliği şart. Bunları becerebilirsek ülkemizin olumlu yönde ayrışması kolay olacaktır. Önümüzdeki on yıl tüm dünya için çok kritik.

Yatırımcının Bimeks feryadı

‘BAŞARI KURUMSAL KİMLİKLE SUNULMALI'

-Boğaziçi uluslararası alanda tanınan bir okul. Bu tanınırlığı artırmak için neler yapacaksınız?

Ortak eğitimler, araştırma projeleri gibi uluslararası işbirlikleri çok önemli. Ama bunu yaparken karşılıklı eşitliğin ötesinde hep üniversitemize ve dolayısıyla ülkemize birkaç artı kotarmalıyız. Tarihi boyunca Boğaziçi’nden birçok bireysel başarı üretilmiştir. Başarılarımızın sunumunu daha kurumsal bir kimlikle yapabilirsek tanınırlığımızı artırmak kolay olacaktır.

‘FİNANSTA DÜNYANIN EN İYİSİ OLMALI’

Akgiray, “Uzmanlık alanım finans olduğu için kişisel hayallerimden birisi de Boğaziçi’nin finans ve ekonomi konusunda dünyanın en iyileri arasında yer alacak bir platforma kavuşması” diye konuştu.

'HEDEFİM BOĞAZİÇİ'Nİ İLK 50 ÜNİVERSİTE ARASINA SOKMAK'

-Boğaziçi Üniversitesi’nde eksik gördüğünüz ne oldu ki aday oldunuz?

İddia ediyorum ki Boğaziçi Üniversitesi ülkemizin en iyi üniversitesidir. Bugüne kadar üniversitemizin yöneticileri hep başarılı işler yaptılar. Yine de önemli bir gayret eksikliği görüyorum. Bu kadar üst düzey kalitede unsurları olan Boğaziçi neden dünyanın en iyi 50 üniversitesi arasında değil ve neden böyle büyük hedeflere koşma gayreti yok? 40 senemi geçirdiğim bu kurumda bu ataleti görmek beni üzüyor ve bu yönde bir katkım olsun istiyorum. Hedefimiz en azından global 50 arasına girmek olmalı. Biz bu yönde çalışacağız ve bir sonraki yönetime çok gerçekçi bir “Bitirilmeye yakın işler” listesi bırakacağımıza söz verebilirim. Hedef belli ise ve sağlam temeller atılırsa daha iyisi bile mümkün. Drucker’ın deyimiyle “Önemli olan, işleri doğru yapmak değil, doğru işleri yapmaktır.” Dayanışma ve sürekli danışma ortamında Boğaziçi bunu başaracaktır.

Rahim AK/HABERTÜRK

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.