E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaEmtia ve Döviz PiyasalarıGelişmekte olan ülkeler altına yönelip dolardan kaçıyor---

Gelişmekte olan ülkeler altına yönelip dolardan kaçıyor

Gelişmekte olan ülkeler altına yönelip dolardan kaçıyor
01 Haziran 2023 - 17:28 borsagundem.com

Gelişmekte olan ülkeler, doların çekim gücünden kaçmak için altına yöneliyor.

BORSAGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

Para politikasından genellikle ABD Doları’nın insafına kalan gelişmekte olan ülkeler, rezervlerini altına kaydırarak dolardan uzaklaşıyor.

Borsagundem.com’un derlediği bilgilere göre, doların çekim gücünden kaçmak isteyen ülkelerin, para politikası bakımından Fed’in kaprislerinden izole kalmaya çalışmalarının da katkısı bulunuyor.

Fed’in kaprisleri

Fortune’dan Christiaan Hetzner’in haberine göre, gelişmekte olan dünya, daha fazla rezervi altına çevirerek doların çekim gücünden kaçmak istiyor. Ağırlıklı olarak doların insafına kalan gelişmekte olan ülkeler, yatırımlarını altına kaydırarak dolardan uzaklaşıyor ve ABD Federal Rezerv politikasının kaprislerinden etkilenmemeye çalışıyor.

Döviz rezervlerindeki bu değişim, diğer ülkelerin ABD ulusal parası karşılığında mallarını takas etme istekliliğinden yararlanan Amerikalılar için belirgin bir risk oluşturuyor. Daha fazla ülkenin kendi aralarında Çin Yuanı gibi diğer para birimlerini kullanarak ticaret yapmasının, ABD Hazinesi’ni bu dedolarizasyon süreci nedeniyle yabancı alacaklılardan borç alırken daha yüksek faiz ödemeye zorlaması bekleniyor.

Düşünce uçurumu

Dünya Altın Konseyi (World Gold Council) tarafından yürütülen ve Salı günü yayınlanan yıllık merkez bankaları anketinin sonuçlarına göre, gelişmekte olan ülkelerin gerçekten de dolara olan bağımlılıklarını azaltmanın peşinde oldukları görülüyor.

Barrick Gold, Newmont ve AngloGold Ashanti dahil olmak üzere en büyük metal madencilerinden bazılarını temsil eden sektör derneği, gelişmiş ekonomilerdeki para politikası yapıcıları ile gelişmekte olan piyasalardakiler arasında bir ‘düşünce uçurumu’ keşfediyor. Sonucun ABD ve onun büyük ve kalıcı ticaret açıklarını ve dolayısıyla Amerikan yaşam standartlarını finanse etme yeteneği üzerinde önemli etkileri bulunuyor.

Dünya Altın Konseyi'nin yıllık raporunda, “Bu görüş farklılığı, ABD Doları ve altının görünümü açısından belki de en çarpıcı olanıdır” deniliyor. Ankete göre, grubun 2008 küresel finans krizinden bu yana altın alımının birincil itici gücü olduğunu söylediği gelişmekte olan ekonomiler, ABD Doları’nın geleceği konusunda daha karamsar ve altının geleceği hakkında daha iyimser görünüyor.

Bu düşünce uçurumunun nedenlerinden biri olarak ABD faiz oranlarındaki büyük dalgalanmaların gelişmekte olan ekonomiler üzerinde yaratabileceği istikrarsızlık öne çıkarılıyor. Fed'in oranları sıfıra yaklaştığında, yabancı yatırımcılar gelişmekte olan piyasalara para yağdırarak büyümeyi ve aynı zamanda enflasyonu körüklüyor.

Fed daha sonra, geçen yıl bir dizi faiz artışıyla yaptığı gibi rotasını tersine çevirdiğinde ise aynı yatırımcılar fon akışlarını hızla ABD kıyılarına yönlendirerek, görece daha kırılgan bu ekonomilerde genellikle bir durgunluğu veya daha kötüsü bir para birimi krizini ateşliyor.

Yayılma etkileri

Amerikalıların dikkati son zamanlarda bölgesel bankalara ve borç tavanı müzakerelerine çevrilmişken, dünyanın geri kalanının Fed Başkanı Jerome Powell'ın kararlarından aynı derecede etkilendiği genellikle unutuluyor.

Altı yıl önce Fed için yazan ekonomistler, “Daha yüksek ABD faiz oranlarının dış etkileri gelişmekte olan ekonomilerde neredeyse ABD'deki etkileri kadar büyük. ABD faiz oranlarında para politikası kaynaklı 100 baz puanlık bir artış, GSYİH'yı gelişmiş ekonomilerde ve gelişmekte olan ekonomilerde üç yıl sonra sırasıyla yüzde 0,5 ve yüzde 0,8 oranında azaltıyor” diyor.

Gelişmekte olan bu ülkeler için tek sürdürülebilir çözüm, komşularıyla ticaret yapma aracı olarak dolara bağımlılıklarını azaltarak Fed politikasına maruz kalmayı minimize etmek gibi duruyor. Bu, daha sonra ABD Doları rezervlerinin azalan payında belirgin hale geliyor.

Yaptırımlar ve dedolarizasyon

Dünya Altın Konseyi, gelecek beş yıl içinde küresel rezervlerin payının nasıl değişeceğine dair soruya ise, gelişmekte olan ülke merkez bankalarının yüzde 58'inde dolar cinsinden rezervlerin düşeceğini söylüyor, yüzde 68’inde ise altın cinsinden rezervlerin artacağını tahmin ediyordu. Söz konusu ülkelerin sadece beşte biri, rezervlerin mevcut seviyelerde değişmeden kalacağına inanıyordu.

Karşılaştırıldığında, gelişmiş ekonomileri temsil eden merkez bankalarının belirgin bir çoğunluğu, her ikisi için de statükonun devam etmesini bekliyor.

Fed'in enflasyonla mücadelesinde aldığı hasarın, G7'nin Ukrayna'daki savaş nedeniyle Rusya'ya uyguladığı ekonomik yaptırımlarla daha da şiddetlendiği gözleniyor. Gelişmekte olan bazı ülkeler, sanayileşmiş Batı ile çizilen çizgilerin dışına çıkmaları durumunda bu aracın kendilerine karşı da kullanılabileceğinden korkuyor.

Bu iki faktör, yani yaptırımlar ve dedolarizasyon, altın rezervlerine sahip olmanın en makul nedenleriyle alakalı olarak en bariz görüş farklılıklarını sunuyor. Gelişmekte olan ülke merkez bankalarının yüzde 25'i yaptırımlarla ilgili endişelerini dile getirirken, yüzde 11'i bunun özel bir dolarsızlaştırma politikasının parçası olduğunu söylüyor. Tek bir gelişmiş ekonomi bile iki faktörü birden alakalı olarak değerlendirmiyor.

Geçen yıl, genel olarak yanıt verenlerin yüzde 20'si dedolarizasyonun altın rezervleriyle ya kesinlikle alakalı ya da bir şekilde alakalı bir rol oynadığını belirtirken bu yıl bu oranın yüzde 38'e yükseldiği ve bunun yüzde 4'ünün ilk kez bunun ‘son derece alakalı’ olduğunu söylediği belirtiliyor.

2022’de en büyük altın alıcısı Türkiye

Genel olarak, tüm ankete katılanların yüzde 71'i küresel merkez bankası altın varlıklarının gelecek 12 ayda artacağına inanıyor. Bu oran geçen yıl yüzde 61 iken 2021 yılında ise sadece yüzde 52 civarında seyrediyordu.

Merkez bankaları, son zamanlarda ons başına 2.000 doların üzerinde rekor bir seviyeye ulaşan altın fiyatına destek sağlamaya yardımcı olan altın piyasasında önemli oyuncular olsa da, merkez bankaları spekülasyon amacıyla alım yapmıyor. Bunun yerine, merkez bankaları altını, öncelikle bir enflasyon koruması ve bir değer deposu olarak tutuyor.

Dünya Altın Konseyi'ne göre, merkez bankalarının net alımları 2022'de toplam 1.136 tona ulaştı. Bu, yalnızca art arda 13. net alım yılı değil, aynı zamanda 1950’den bu yana kaydedilen en yüksek yıllık talep seviyesi oldu. Türkiye Merkez Bankası resmi altın rezervlerinin 148 ton artmasıyla en büyük alımı bildirdi.

TCMB rezervleri 10 ay sonra 100 milyar doların altına indi

 

Türkiye'nin İsviçre'den altın ithalatında gerileme sürüyor

 

Gram altında yeni rekor

 

Pimco: Altın şu an için aşırı değerli, ancak uzun vadede cazip

 

Güçlü dolar dijital paralarla savaşabilir

 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)