E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasaBelirsiz bir geleceğe nasıl yatırım yapılır?---

Belirsiz bir geleceğe nasıl yatırım yapılır?

Belirsiz bir geleceğe nasıl yatırım yapılır?
01 Nisan 2024 - 18:19 borsagundem.com

Piyasalar doğası gereği belirsizdir. Yine de piyasalarda kazanç elde etmek için belirsizliği bazı silahlarla alt etmek mümkündür.

BORSAGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

Trader’lar ve yatırımcılar, piyasalara katılırken görünüşte çözülmesi zor bir sorunla karşı karşıyadır. Ancak belirsizlikle karşı karşıya kaldıklarında bilişsel olarak riskten kaçınmaya programlanmış olsalar bile, bilinemeyen gelecekteki sonuçlar üzerine bahis oynamak zorundadırlar.

Borsagundem.com’un derlediği bilgilere göre, piyasalarda yatırımcıların karşı karşıya olduğu zorluğu şu şekilde formüle etmek mümkündür: “Bilinmeyen gelecek + insanın basit yanıtlara duyduğu arzu = Sorun.”

Beyin tembeldir

ABD merkezli Macro Ops yatırım şirketinin kurucusu Alex Barrow’un New Trader U’da yer alan makalesi, çoğu insanın bu denklemi nasıl karşıladığını ve bunun yerine kullanmanız gereken doğru çerçeveyi ele almaya çalışıyor.

Beyin muhteşem bir donanımdır. Trilyonlarca sinapsla birbirine bağlanan yaklaşık 90 milyar sinir hücresinden oluşur. İnsan beyninin yaklaşık 1 exaFLOP'ta çalıştığı tahmin edilmektedir. Bu, saniyede bir milyar kere milyar hesaplamaya eşdeğerdir. Bu, en büyük süper bilgisayarın herhangi bir anlamlı zaman diliminde gerçekleştirebileceğinden kat kat daha hızlı bir değere karşılık gelir.

Ancak tüm bu işlem gücü çok fazla enerji tüketir; bu, vücudun toplam kullanımının yüzde 20'sinden biraz fazlasına denktir ve bu da onu açık ara en enerji yoğun organ yapar.

Bu büyük enerji ihtiyaçları nedeniyle beyin de insan vücudunun geri kalanı gibi maksimum verimlilik sağlayacak şekilde gelişmiştir. Sonuçta, evrimin temel itici gücü hayatta kalmaktır. Bu noktada besin kaynaklarının eskiden kıt olduğu akılda tutulmalıdır. Böylece insan vücudu, karmaşık görevleri çözebilen ve besin zincirinin en üstüne çıkmamıza yardımcı olan beyin ile vücudun enerjisini verimli bir şekilde kullanma ihtiyacını dengelemek üzere gelişmiştir. Sonuç olarak harika ama aynı zamanda tembel bir beynimiz vardır.

Karşılaştığı her problemi bilinçli bir şekilde düşünerek çok fazla enerji harcamadan sonuca varmak için beyin, örneğin buluşsal yöntemler, önyargılar, sabitleme gibi bir dizi bilişsel araç kullanır. Çoğunlukla bu sistem harika çalışır. Beyin, bilinçaltında örüntü tanıma ve çok az bilgiyle yeterli sonuca varma yeteneği açısından eşsizdir.

Kahneman’a  göre beynin çalışma prensibi

Bu süreç, yakın zaman önce kaybettiğimiz Daniel Kahneman'ın klasikleşmiş kitabı ‘Hızlı ve Yavaş Düşünme'de (Thinking, Fast and Slow) de anlatılır. Kahneman beynin bilişsel işleyişini şu şekilde sıralar:

Sistem 1, çok az çaba harcayarak veya hiç çaba göstermeden ve gönüllü kontrol duygusu olmadan, otomatik ve hızlı bir şekilde çalışır.

Sistem 2, dikkati, karmaşık hesaplamalar da dahil olmak üzere kendisini, zahmetli zihinsel faaliyetlere ayırır. Sistem 2'nin işlemleri çoğu zaman öznel eylemlilik, seçim ve yoğunlaşma deneyimiyle ilişkilidir.

Sistem 1'in otomatik işlemleri şaşırtıcı derecede karmaşık fikir kalıpları üretir ancak yalnızca daha yavaş olan Sistem 2, düşünceleri düzenli bir dizi adımla oluşturabilir. Ayrıca Sistem 2'nin, Sistem 1'in başıboş dürtülerini ve çağrışımlarını geçersiz kılarak yönetimi devraldığı koşulları da dikkate almak ve bu iki sistemi, bireysel yetenekleri, sınırlamaları ve işlevleri olan etmenler olarak düşünmek gerekir.

1. ve 2. sistemlerin her ikisi de uyanık olduğumuzda aktiftir. Sistem 1 otomatik olarak çalışır ve Sistem 2 normalde kapasitesinin yalnızca bir kısmının kullanıldığı konforlu, düşük eforlu moddadır. Sistem 1 sürekli olarak Sistem 2 için öneriler üretir: “İzlenimler, sezgiler, niyetler ve duygular.” Sistem 2 tarafından onaylanırsa izlenimler ve sezgiler inançlara, dürtüler ise gönüllü eylemlere dönüşür. Her şey yolunda gittiğinde, ki çoğu zaman Sistem 2, Sistem 1'in önerilerini çok az değişiklik yaparak veya hiç değişiklik yapmadan benimser, genelde izlenimlerinize inanır ve arzularınıza göre hareket edersiniz ve bu genellikle iyidir.

Sistem 1 zorlukla karşılaştığında, o andaki sorunu çözebilecek daha ayrıntılı ve spesifik işlemleri desteklemesi için Sistem 2'yi çağırır.

Sistem 1 ve Sistem 2 modelinin yararları ve dezavantajları ya da zihnin bu sistemin çalışmasını sağlamak için kullandığı hileler oldukça karmaşık olabilmektedir. Bilmeniz gereken tek şey, beynin bu karmaşık durumlarla, özellikle de bilgi eksikliğinin olduğu durumlarda, basit, doğrusal yanıtlar aramak üzere evrimleştiğidir. Temel olarak ise beyin piyasalar için pek uygun değildir.

Çoğu kişi piyasaları nasıl görür?

Beynimizin sunduğu birçok avantaj nedeniyle, alım satımlarımız sermayemiz için son derece tehlikeli olabilir. Bunun nedeni aşağıdaki iki nedenle ilişkilidir:

Neden 1: Beynimiz örüntü tanımayla çalışır ve bu nedenle basit, doğrusal yanıtları sever.

Neden 2: Aşırı bilgi yüklemesi, bilişsel tünellemeye (Sistem 1 düşüncesi) neden olur ve zihinlerimiz karmaşıklıkla karşılaştığında içgüdüsel olarak en az dirençli yolu izler.

‘Neden 1’ ile ilgili sorun, piyasaların basit veya doğrusal olmamasıdır. Piyasalar sonsuz derecede karmaşık ve dinamiktir. Bu nedenle, sonuca varmada en az direnç gösteren yolu takip eden ‘2. neden’, yapmanız gereken şeyin tam tersidir.

Bu bilişsel engeller insanları piyasalarda tahminin mümkün olduğunu düşünmeye sevk eder ancak bu kesinlikle hatalı bir davranıştır.

Tahmin yanılgısı, geleceğin sabit yani doğrusal olduğu ve tüm önemli değişkenlerin bilindiği varsayımına dayanır. Bu da elbette açıkça yanlıştır. Ancak ne olursa olsun, çoğumuz hâlâ bilinçaltımızda bu düşünme tarzını birincil zihinsel modelimiz olarak kullanırız. İşte çoğu insanın piyasalar hakkında nasıl düşündüğünü bu taslakla açılamış oluruz: “Basit ve doğrusal.”

‘Sofistike’ piyasa katılımcıları piyasalar hakkında ne düşünür?

Bu, bir önceki modelden daha iyi olsa da yine yanlıştır. Olasılıkları düşünmek, farklı sonuçlara istatistiksel ağırlık vermektir. Ancak bu istatistiksel ağırlık işe yaramaz; hatta bazen yararsızdan da kötüdür; çünkü bir takım temel değişkenler her zaman bilinmez olarak kalacaktır. Üstelik bu bilinmeyen değişkenlerden kaç tane olduğunu bilmek de asla mümkün değildir. Dolayısıyla durum gerçekte hesaplanabilir ve tekrarlanabilir değildir. Yani olasılıkları düşünmek yanlış güvene ve optimal olmayan sonuçlara yol açar.

Piyasa, bilinen değişkenleri ve deneyimi kullanarak olasılıkları atamanın mantıklı olduğu ‘poker' gibi değildir. Pokerde her şey ölçülebilir. Destede kaç kart olduğunu bilirsiniz ve hem kendi eliniz hem de masadaki diğer eller için olasılıkları hesaplayabilirsiniz. Daha sonra bunları bahis tutarlarıyla birlikte kullanarak hem pot oranlarını hem de eylemlerinizin beklenen değerini tahmin edebileceğiniz istatistiksel olarak anlamlı bir avantaja ulaşabilirsiniz.

Elbette her şeyde olduğu gibi bunda da bazı istisnalar vardır. Örneğin niceliksel ve algoritmik yatırımcılar, istatistiksel olarak anlamlı ölçümler bulmak için verimsizliklerden, niceliksel korelasyonlardan ve diğer ilişkilerden yararlanır. Ancak bunlar genellikle çok kısa vadelidir ve eninde sonunda her zaman piyasanın dışına çıkarlar. Bu nedenle niceliksel fonların yeni avantajlar bulmak için sürekli olarak gelişmesi gerekir. Ve çoğumuz Jim Simons olmadığımız için bu istisna muhtemelen sizin için de geçerli değildir. Çoğumuz daha iyi sonuçlara ulaşmak için aklımızı mümkün olan en iyi şekilde kullanmak durumunda kalırız.

Piyasalar hakkında nasıl düşünmelisiniz?

Piyasalar bilinmeyen bilinmeyenlerle doludur. Ne kadar akıllı olursanız olun, elinizin altında ne kadar gelişmiş araç bulunursa bulunsun, hatta ne kadar kapsamlı araştırma yaparsanız yapın, alım satım yaparken kısmen de olsa körsünüz demektir. Ve tehlikeli olan bir diğer nokta da, ne kadar kör olduğunuzu asla tam olarak bilemezsiniz. Bu bilinmeyenlerle uğraşırken piyasalar için daha iyi bir zihinsel model uygulamanız gerekir: “Olasılıklar değil, olanaklar."

Olasılıklar doğrusal ve katı bilinen ve bilinmeyen sonuçları ifade eder. Sahte güven aşılarlar. Olasılıklar, bilinmeyen bilinmeyenlerin dinamik ve akıcı kabulünü ima eder. Güvensizlik verirler.

Olasılıklar yerine olanakları düşünmek, aşırı güveninizi ortadan kaldırarak yalnızca sizi daha iyi bir risk yöneticisi yapmakla kalmaz aynı zamanda beyninizi tek bir sonuç dizisine takılıp kalmaktan kaçınmaya da hazırlar.

Tek bir sonuç kümesine odaklanmak bizi karşıt bilgilere karşı körleştirirken, doğrulayıcı kanıtlar aramaya yönlendirir. Buna ‘doğrulama yanlılığı’ denir. Bu önyargı, bir fikri araştırmaya ne kadar çok zaman ayırırsanız o fikrin o kadar güçlü hale gelme eğiliminde olmasıdır.

Olanakları düşünmek zihnimizi rakip ve karşıt bilgilere açık tutar. Bu, piyasalarda uzun vadeli başarı elde etmek isteyen herhangi bir trader veya yatırımcı için kesinlikle hayati önem taşır. Aslında bu, en iyi yatırımcıların beş temel karakter özelliğinden biri olan 'zihinsel esnekliğin’ de ayrılmaz bir parçasıdır ve aynı zamanda inancımızı da kontrol altında tutar.

Güçlü bir tevazu duygusuyla dolu olduğumuzda, tüm temel değişkenleri bilmediğimizi bildiğimizde, daha iyi sonuçlara ulaşmaya daha yatkın şekilde çalışma eğiliminde oluruz. Riski daha iyi yönetiriz, pozisyonları daha iyi boyutlandırırız ve hatalı olduğumuzu daha iyi anlarız; bu da haklı çıkmamızı sağlar. Ray Dalio'nun da söylediği gibi: “Zaten fiyata gömülü olan fikir birliği görüşüne katılarak para kazanamazsınız; ancak, fikir birliğine karşı bahis oynadığınızda da yanılma olasılığınız oldukça yüksektir; bu nedenle alçakgönüllü olmalısınız.”

Sürekli bir çalışma

İşte piyasalar hakkında düşünmenin daha iyi bir yolunun taslağı…

Olanakları düşünmenin önemli bir parçası, fiyat hareketleri, temel haberler, duyarlılık ölçümleri gibi girdilerin her olasılığa ilişkin inancınızı artıracağını veya azaltacağını tanımlamaktır. Temel olarak, sizi hatalı olduğunuza neyin inandıracağını ve aynı zamanda haklı olduğunuza dair inancınızı neyin artıracağını tanımlamanız gerekir.

Bu tek seferlik bir süreç değildir. Bu, aklınızın bir köşesinde kalması gereken sürekli bir çalışmadır. Piyasa akışkan olduğundan ve sürekli değiştiğinden, neyin mümkün ve olası olduğuna dair inanç düzeyiniz de aynı şekilde olmalıdır.

Kulağa zor geliyor, değil mi? Zaten öyle. Başta da belirttiğimiz gibi aklımız piyasalara bağlı ve uygun değildir. Bu şekilde düşünmek bilinçli bir çaba gerektirir ve her zaman taşıdığımız önyargılarla sınırlı kalırız ve çoğunun farkında bile olmayız. Piyasalarda sadece bilinmeyenlerle dolu değildir, piyasalar aynı zamanda piyasalar refleksiftir de.

Baş ağrısı

Eğer piyasalar hakkında doğru düşünüyorsanız bu baş ağrısı yaratır. Ancak mesele de budur çünkü piyasaları düşünmek zordur.

Bunun için daima belirli bir düzeyde güvensizliği sürdürmelisiniz; bu, varsayımlarınızı, inançlarınızı ve zihinsel modellerinizi sürekli sorgulamanıza neden olan iyi bir güvensizlik türüdür. Ed Seykota şöyle der: “Tecrübeli trader’lar vardır, cesur trader’lar vardır, ancak çok az sayıda tecrübeli ve cesur trader bulunur.”

Bu oyunda hayatta kalmak istiyorsanız sürekli bir bilgi eksikliğiyle çalıştığınızın farkına varmanız gerekir. Bu açığın ne kadar büyük olduğunu asla bilemezsiniz. Bu nedenle ‘tahmin’ mümkün değildir. Ve gerçek ‘olasılıkları’ belirlemek işe yaramaz. Her şey yalnızca ‘olanaklıdır’ ve hiçbir şey hiçbir zaman bilinemez. Bu nedenle olanakları düşünmek ve bilişsel esnekliğinizi artırmak, uzun vadeli alım satımda hayatta kalmanız için çok önemlidir.

7 adımda 'trader’lığa giden yol

 

Trader'ları başarısız kılan psikolojik zaaflar

 

Profesyonel trader’lar için okulda öğretilmeyen 7 ipucu

 

6 maddede trade psikolojisi

 

Yarı zamanlı trader’ların uyması gereken 20 kural

 

Başarısız trader’ların 10 ‘kötü alışkanlığı’

 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)