E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasaOVP hedeflerine ulaşılabilir---

OVP hedeflerine ulaşılabilir

OVP hedeflerine ulaşılabilir
15 Ocak 2016 - 15:47 borsagundem.com

JCR Türkiye Başkanı Ökmen, Türkiye'nin Orta Vadeli Programı'ndaki hedeflerini yakalayabileceğini söyledi

JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, küresel ekonominin kumandası konumundaki ülkeler açısından 2008 krizinin tamamen sona erdiğini belirtti.
"FED’in 2015 yılı Aralık ayı itibarıyla faiz artışlarına başlaması, Çin ekonomisinin yavaşlaması, enerji ve emtia fiyatlarındaki düşüş, artan finansal dalgalanmalar, küresel talep dış ticaret zayıflığı, dalgalı sermaye girişleri ve değer kaybeden ülke paraları, Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler için 2016 yılının devam edecek olan temel riskleridir" diyen Ökmen, Türkiye ekonomisinin gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışarak 2016 yılında beklenen büyüme hızının daha da yüksek gerçekleşeceğine yönelik OVP tahmininin ulaşılabilir bir hedef olduğunu belirtti.

Ökmen, açıklamasında şunları söyledi:

"Küresel ekonominin kumandası konumundaki ülkeler açısından 2008 krizi tamamen bitmiştir: Japonya’ hariç tutulursa Küresel ekonominin sürükleyicisi ülkelerin ekonomilerinin tamamında “küçülme süreci” artık durmuştur. 
Yine Yunanistan hariç tutulursa bir bütün olarak Euro Bölgesi açısından da “Bankacılık Krizi, Borç Krizi ve Yüksek İşsizlik” en temel sorunlar listesinden artık çıkmıştır.  Ancak buna rağmen Euro Bölgesi açısından  düşük büyüme, düşük istihdam, düşük talep ve finansal kırılganlık sorun alanları olmaya hâlâ devam etmektedir.
Çin ekonomisi 2016 yılında da küresel büyümeye en fazla katkı veren ülke olmaya devam edecektir: Çin ekonomisinin büyüme gücü hırpalanmış olsa da Dünya’da en yüksek büyüme oranı ve küresel ekonomik büyümeye en yüksek katkı hâlâ Çin’e ait olacaktır. Ancak,  
Çin ekonomisindeki yavaşlamanın negatif yansımaları ile bankacılık ve kredi piyasasındaki sorunları, yakın çevresi olan uzak doğu ülkelerine ve dünya ekonomilerine yayılmaya ve bulaşmaya devam etmektedir. Yine Çin’in büyüme rakamlarını oluşturan bileşenlerin stabil hale gelmesi sonucu ortaya çıkan yavaşlama ve endüstriyel maden & enerji alanındaki arz fazlasının baskısıyla emtia fiyatlarının düşük seyrini korumaya devam etmesi beklenmektedir.
Küresel sistemin 2016 yılındaki en büyük riski “durgunluğa yakın cansız bir toparlanma hali” nin uzunca bir süre kalıcı hale gelmiş olmasıdır: FED ’in 2015 yılı Aralık ayı itibarıyla faiz artışlarına başlaması, Çin ekonomisinin yavaşlaması, enerji ve emtia fiyatlarındaki düşüş, artan finansal dalgalanmalar, küresel talep dış ticaret zayıflığı, dalgalı sermaye girişleri ve değer kaybeden ülke paraları Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler için 2016 yılının devam 
edecek olan temel riskleridir.
Gelişmiş ekonomilerdeki zayıf toparlanma, gelişmekte olan ekonomilerdeki yavaşlamayla aşağı yönlü dengelenmektedir:  Gelişmiş ekonomilerde  fonlama maliyetlerinin düşük seyretmesi, istihdam seviyesinde meydana gelen pozitif düzelmeler, ABD ekonomisinde piyasa güveninin ve buna dayalı olarak yatırımların birlikte artması ve uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının düşük seyretmesi küresel büyüme sürecini 2016 yılında destekleyen temel faktörlerdir. 
Çin başta olma üzere Brezilya, Güney Afrika ,Turkiye, Rusya ve Kolombiya gibi birçok gelişmekte olan ekonominin yavaşlaması, artış hızı düşen küresel ticaret hacmi ve artan jeopolitik riskler, 2016 yılında ABD’de yapılacak başkanlık seçimleri, Birleşik Krallık ’ta 
yapılacak AB’den çıkış referandumu ve benzeri gelişmeler küresel büyüme beklentilerini 2016 yılında sınırlayan temel faktörler olacaktır. 
Gelişmekte olan ekonomilerin dış finansman maliyetlerinin yükselmesi,  emtia fiyatlarının küresel düzeyde düşük seyretmesi, Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere birçok gelişmekte olan ekonomilerde büyümeyi negatif yönde etkilemektedir. 
ABD’nin dış ticaretindeki olası dezavantajın belirginleşmesi halinde FED’in faiz artırım kararları büyük olasılıkla ertelenecektir: FED’i faiz artırımına yönelmiş olmakla birlikte, Çin ve gelişmekte olan ekonomilerde belirginleşen yavaşlama, ABD dolarının güçlenme 
eğiliminin devam etmesi, Çin’in para biriminin seri olarak devalüe edilmesi, ABD’nin dış ticaretinde dezavantaja yol açabilme ihtimali de bulunmaktadır. ABD’nin dış ticaretindeki olası dezavantajın giderek belirginleşmesi halinde FED’in 2016 yılında beklenen faiz artırım 
kararları büyük olasılıkla ertelenecektir. Ancak her şeye rağmen Fed’in para politikasını normalleştirme sürecine dair belirsizlikler ve bu belirsizliğin küresel finansal piyasalarda yarattığı dalgalanmalar 2016 yılında da devam edecektir. 
Euro Bölgesinde devam eden büyüme kırılgan ve ülkelerarası heterojen bir yapı sergilemektedir. Euro Bölgesindeki ekonomik aktivite,  Almanya ve Fransa gibi büyük ekonomilerin öncülüğünde ılımlı bir artış göstermektedir.  İspanya ve Portekiz’in de 
toparlanmaya devam etmesi, Euro Bölgesine yönelik ılımlı büyüme beklentilerini artırmıştır. 
Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeci tedbirleri finansal koşulların elverişlilik seviyesini artıracak ve Euro’da meydana gelen değer kayıpları ise rekabet gücüne olumlu katkı yapacaktır. Ayrıca, Uluslararası enerji fiyatlarındaki düşüş ise harcanabilir gelirlerde 
artış etkisi sağlayacaktır. Tüm bu faktörler 2016 yılında Euro Bölgesinde büyüme performansına olumlu katkı vereceklerdir.  Euro/Dolar paritesindeki gerilemenin ve enerji fiyatlarındaki düşmenin AB ekonomilerinde meydana getireceği “gelir artışı etkisi” Türkiye’nin ihracatına 2016 yılında da katkı yapmaya devam edecektir.  
Türkiye ekonomisinin gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışarak 2016 yılında beklenen büyüme hızının daha da yüksek gerçekleşeceğine yönelik OVP tahmini ulaşılabilir hedeftir: Çin ve Hindistan hariç tutulduğunda 2015 yılında gelişmekte olan ülkelerde 
ortalama büyüme hızının yüzde 1,8 oranında gerçekleşmesi beklenirken, Türkiye ekonomisinin ise bu ülkelerden pozitif yönde ayrışarak büyüme hızının söz konusu oranın oldukça üzerinde gerçekleşeceğine yönelik OVP tahmini ulaşılabilir hedeftir. Diğer taraftan, Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerdeki ekonomik yavaşlama, Irak-Suriye-Rusya üçgeninde sıkışan Türkiye’nin ihracat ve turizm gelirlerini erozyona uğratacaktır.
Türkiye’de genel seçim sonrasında siyasi istikrarın sağlanmasının olumlu etkileri hâlâ ortaya çıkmamıştır. Yakın coğrafyadaki artan jeopolitik riskler,  yeterli oranda büyüyememe, yüksek enflasyon ve işsizlik sorunları önemini korumaktadır. 
Kur geçişkenliği Türkiye’de enflasyon yönetimini etkileyen temel bir yapısal sorundur:  Enerji ve bir kısım emtia fiyatlarında meydana gelen gerilemenin ithalat fiyatlarında yarattığı düşüşlerin tüketici enflasyonuna etkisi Türk Lirasındaki değer kaybının yüksek kur geçişkenliği nedeniyle Türkiye’de enflasyonun düşmesini sınırlaması Türkiye’nin temel bir yapısal sorunudur." 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)