E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaGündemCumhurbaşkanı Erdoğan'dan muhalefete anayasa tepkisi---

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan muhalefete anayasa tepkisi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan muhalefete anayasa tepkisi
01 Eylül 2022 - 16:05 borsagundem.com

Adli yıl açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siyasi partilere yeni anayasa hazırlama çağrısı yaptık, Meclis'teki bu çabamızdan sonuç alamadık" dedi. Erdoğan, AİHM'in de kararlarında adil değil siyasi olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay'da Adli Yıl Açılışı dolayısıyla düzenlenen törende konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Türkiye, anayasasında da belirtildiği şekilde, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Anayasamızda tadat edilen devletimizin diğer vasıflarının ortak paydası mahiyetindeki hukuk devleti ifadesi tarihi kökenleri de olan çok önemli bir vurgudur. İnsanlık tarihindeki mücadelelerin merkezinde hep bu arayış yer alıyor. Biz de geride bıraktığımız 20 yılda ülkemizin hukuk devleti vasfını güçlendirmek için önemli reformlara imza attık. Reformlarımızın en önemli unsurlarını insan hak ve hürriyetleri, kadın hakları, çocuk hakları, adalet sistemimizin geliştirilmesi gibi başlıklar oluşturmuştur. Esasen ülkemizdeki anayasaların neredeyse tamamının olağanüstü dönemlerin ürünü olması eskiden beri dile getirdiğimiz bir sıkıntımızdır.

Halihazırdaki anayasamız da 1980 darbesinin ardından hazırlanıp yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar 1982 anayasasında hem bizden önceki hükümetler hem biz çok sayıda köklü değişiklikler yapsak da sonuçta elimizdeki malzemenin darbe ürünü olduğu gerçeğinden kurtulamıyoruz. Bunun için hükümetlerimiz döneminde çeşitli defalar siyasi partilere yeni anayasa hazırlama çağrısı yaptık. Kimi zaman bu doğrultuda Meclis bünyesinde zayıf da olsa bazı adımlar atılmıştır. Meclis'teki bu çabamızdan diğer siyasi partilerle uzlaşma sağlayamadığımız için sonuç alamadık. Buna rağmen gayretlerimizi sürdürdük.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçtikten sonra da yeni bir adım attık. Geçtiğimiz yıl bir kez daha siyasi partilere ülkemizi yeni bir anayasaya kavuşturma çağrısında bulunduk. Biz de kendi çalışmalarımızı yaptık. Müzakereye esas olan bir taslak hazırladık. Ancak maalesef bu çağrımız da karşılıksız kaldı. Diğer partilerden herhangi bir somut anayasa taslağı teklifi alamadık. Netice itibarıyla insan haklarına dayanan, hukukun üstünlüğünü esas alan sivil, demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasayı ülkemize henüz kazandıramadık. Ama umudumuzu da kaybetmedik, kaybetmiyoruz. İnşallah siyasetin iklimi böyle bir adıma uygun hale geldiğinde yeni anayasa çalışmasını tekrar başlatabileceğimizi ümit ediyoruz.

Mevcut anayasamızda yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar geçen 40 yıl içinde yapılan değişiklikleri de önemli görüyoruz. Bu çerçevede kendi hükümetlerimiz döneminde hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi konusunda yapılan reform mahiyetindeki düzenlemelerden bazılarını paylaşmak istiyorum.

Temel hak ve özgürlüklere ilişkin anlaşmaları iç hukukumuzun bir parçası haline getirdik. İdarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri incelemek için Kamu Denetçiliği Kurumu'nu kurduk. Kişisel verilerin korunmasını ve bilgi edinmeyi anayasal bir hak olarak düzenleyerek güvence altına aldık. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nu oluşturarak insan haklarının daha etkin korunmasını sağladık. Sivil yargı, askeri yargı ayrımını kaldırarak yargıda birliği temin ve tesis ettik.

Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun hem çoğulcu kaynaktan seçilmesini hem de üyelerinin önemli bir bölümünün meclis tarafından belirlenmesini sağlayarak kurulun demokratik meşruiyetini artırdık. Ulusal Yargı Ağı Projesi'ni (UYAP) hayata geçirerek teknolojik ve bilimsel gelişmeleri yargının hizmetine sunduk. Uzlaştırmacılık ve arabuluculuk sistemlerini kurarak taraflara kolaylık getiren alternatif çözüm yollarını uygulamaya koyduk. İkinci derece yargılama yapan istinafı ülkemize kazandırdık.

Türk Ceza Kanunu'nu, Ceza Muhakemesi Kanunu'nu ve İnfaz Kanunu'nu yenileyerek yeni bir ceza adaleti sistemi oluşturduk.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu başta olmak üzere hukuk alanındaki temel kanunları yeniledik ve önemli değişiklikler yaptık. Hakim ve savcı adaylığını kaldırarak, yerine yargı mensuplarının daha iyi yetişmelerini sağlayacak hakim ve savcı yardımcılığı müessesesini kurduk.

Adalet sisteminin altyapısında da büyük bir değişime imza attık. Geçtiğimiz 20 yılda 277 adalet hizmet binası inşa ederek kapalı alan miktarını 569 bin metrekareden 6 milyon metrekareye çıkararak yargı hizmetlerinin işin mehabetine uygun mekanlarda verilmesini sağladık. Yüksek mahkemelerimizin tamamının binalarını verilen hizmetin niteliğine uygun düşecek şekilde yeniledik. Yakında ihalesi yapılacak yeni Ankara Adalet Sarayı'nın da şimdiden şehrimize ve yargı camiamıza hayırlı olmasını diliyorum.

"Gündemimizin başında avukatların sorunlarının çözümü var"

Önümüzdeki dönem adalet sisteminde iyileştirme yapacağız. Gündemimizin başında avukatların sorunlarının çözümü var. Avukatlık Kanununu yenilemek istiyoruz.

Hukuk sigortası olarak anılan ve değişik ülkelerde uygulaması bulunan 'hukuki himaye sigortası'nı Türkiye'ye de kazandırmayı planlıyoruz.

Birileri, ülkemizin adalet sistemini, suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için uğraşıyor. Böyle bir rezilliğe asla izin vermeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin, karanlık mihrakların güdümünde istikamet çizilen bir ülke olmadığını herkes görecek, kabul edecek.

"AİHM, kararlarında adil değildir"

AİHM, kararlarında adil değildir, siyasidir. Konu Türkiye olunca siyasi karar verir ama öbür tarafta Fransa, Almanya olunca maalesef ters kararlar verir.

Adaletin işleyişindeki aksaklıklardan, eksikliklerden, hatalardan şikayet etmek de bizatihi bu sisteme husumet beslemek ve çökertmeye çalışmak tamamen başka şeydir. İlki anlaşılabilir, üzerinde konuşulabilir, gerektiğinde diyalogla iyileştirmesi yönünde adımlar atılabilir bir yaklaşımdır. İkincisi, adalete düşmanlık yapmak ise kabulü asla mümkün olmayan bir davranıştır, hatta ihanettir. Bizim hayatımız adalet kavramının kendi manevi dünyamızdaki, tarihimizdeki, kültürümüzdeki yerini anlamakla ve anlatmakla geçmiştir. İtirazlarımızı da bu çerçevede dile getirdik, desteğimizi de aynı anlayışla verdik. Yargı kurumlarımızı, hakimlerimizi, savcılarımızı, sadece hukukla değil, vicdan ve ahlakla da bağdaşmayacak ifadelerle hedef alanların, hedef gösterenlerin böyle bir muhasebe gayesi yoktur.

Bu konuda hemfikir olduğumuza inanıyorum. Karşımızdakilerin derdi, ülkemizin hukuk devleti niteliğini güçlendirmek değil, hukuku kendi ajandalarının bir aracı haline dönüştürmektir. Benzer şeytani tavırlara yasama alanında da, yürütme konusunda da şahitlik ediyoruz. Çünkü bunlar geçmişte uzunca bir süre aynı yöntemlerle ülkenin enerjisini emmişler, vaktini heba etmişlerdir. Şimdi de haksız, mesnetsiz, sinsi gücün ayrıcalığına tehditle, şantajla, çirkeflikle ulaşmanın peşindeler. Kararlarını Türk milleti adına veren yargımızın bu niteliğinden rahatsız olanların kimlerin değirmeninden su aldığını, kimlerin değirmenine su taşıdığını gördükçe ülkemiz adına üzülüyoruz.

Milli iradenin tecelligahı olan yasama organının itibarını sarsacak davranışların hangi küçük hesaplarla yapıldığını gördükçe milletimiz adına üzülüyoruz. Yürütmenin önüne kamu görevlilerini tehditten yalan ve yanlış bilgilerle kurumları töhmet altında bırakmaya kadar uzanan provokatif tutumla döşenen taşları, serpilen dikenleri gördükçe ülkemiz adına üzülüyoruz. Yoksa siyasi alandaki mücadele ile ilgili hiçbir çekincemiz, hiçbir tereddüdümüz yoktur. Tek gayemiz ülkemizin zarara uğramaması, milletimizin devletine olan güveninin zedelenmesi, hukukun üstünlüğü ilkesine halel gelmemesidir. İnşallah yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla, en önemlisi de milletimizle birlikte hepimizin en büyük teminatı ve güvencesi olan adaleti daha da güçlendirerek bu bataklığı da kurutacağız.

"Türkiye artık yeni bir seviyeye, yeni bir lige çıkmıştır"

Dünya, geçtiğimiz asırda kurulan siyasi ve ekonomik güç dengelerinin kökünden sarsıldığı bir dönemden geçiyor. Küresel finans kriziyle başlayıp, koronavirüs salgınıyla derinleşen, Rusya-Ukrayna savaşıyla kapsamı genişleyen bu süreç Türkiye'yi de tarihi bir yol ayrımına getirmiştir. Son 2 asrı sürekli kayıplarla, kırılmalarla, yeniden diriliş mücadeleleriyle geçen bir ülke olarak kendi potansiyelimizi kullanabileceğimiz demokrasi ve kalkınma altyapısının inşasını henüz yeni tamamlayabildik. 6 asırlık cihan devleti Osmanlı'nın yıkılışı ve bu topraklardaki son devletimiz Cumhuriyet'in kuruluşu gibi bir devrimi sindirmek elbette kolay olmadı.

Cumhuriyet yıllarına damga vuran vesayetin, darbelerin, siyasi krizlerin, ekonomik çöküşlerin, terörün, sosyal gerilimlerin, uluslararası baskıların her biri şüphesiz ayrı değerlendirme konularıdır. Gerçek olan şudur ki Türkiye artık yeni bir seviyeye, yeni bir lige çıkmıştır. Yaşanan her gelişme ülkemizin önündeki fırsatın büyüklüğünü ve bizim bunu kullanabilme potansiyelinin gücünü teyit etmektedir. Ülkemiz, geçtiğimiz 20 yılda sahip olduğu altyapıyla adeta bugünlere hazırlanmıştır. Cumhuriyet'in ikinci yüzyılı için yapacağımız büyük atılımın eşiğine gelmek belki öyle kolay olmadı ama netice olarak dünyanın ve bölgemizin adeta kaynadığı bir dönemde biz her şeyimizle büyük ve güçlü Türkiye'nin, Türkiye yüz yılının inşasına hazırız.

"Yargı ve hukuk dünyamız 2053 vizyonunu oluşturmaya başlamalıdır"

Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma her alanda ihtiyacımız olan araçlara sahibiz. Üretimiyle, istihdamıyla, ihracatıyla bu temelin üzerinde bölgesini aşıp küresel düzeyde siyasi ve ekonomik güç olarak yükselen bir Türkiye var. Artık içeride olduğu gibi dışarıda da hedeflerimize yürümek için gereken güce, dirayete, etkinliğe kavuştuk. Avrupa'dan Asya'ya, Afrika'dan Amerika'ya kadar dünyanın dört bir yanında siyasi ilişkilerimizle, diplomatik ağlarımızla, sivil toplum yapılarımızla, hatta askeri gücümüzle varlığımızı kabul ettiriyoruz. Sadece Ukrayna krizinde değil, daha birçok yerde vicdanın ve hakkaniyetin sembolü olarak savaşan taraflarla dahi aynı düzeyde ve etkinlikte ilişki kurup yürütebilen neredeyse tek ülkeyiz. Türkiye'nin ecdadından miras bu adil ve dengeli siyaseti, asırlardır sömürülen ülkelerin kendilerine ve dünyaya bakışını da değiştirmiştir. Son dönemde bunun pek çok emaresini görüyor, duyuyor, okuyoruz.

İnsanımızın kendine güveni öylesine kuvvetlendi ki dünyanın neresine giderseniz gidin, çoğu defa elinde bir bavulu dahi olmadan gelip başarı hikayeleri yazan vatandaşlarımıza rastlamak mümkün. Şirketlerimiz giderek artan ölçekte dünya üretiminde, ticaretinde söz sahibi olmaya başladı. Sivil toplum kuruluşlarımızın gönüller kazanan çalışmaları ise başlı başına bir efsanedir. Bütün bunları şunun için anlatıyorum. Türkiye artık dünyanın yeniden şekillenen siyasi ve ekonomik yönetim yapısının dışlamaya kimsenin gücü yetemeyeceği bir aktörü haline gelmektedir.

Ülkemizdeki herkesin, her kurumun, her bireyin kendini bu yeni Türkiye'ye göre hazırlaması gerekiyor. Hukuk sistemimiz de bunun dışında değildir. Onun için buradan çağrımı yapıyorum. Adalet Bakanlığımızın koordinasyonunda tüm taraflarıyla yargı ve hukuk dünyamız 2053 vizyonunu oluşturmaya başlamalıdır. Yeni sivil anayasadan kurumsal kapasitenin ülkenin ve dünyanın değişen şartlarına göre geliştirilmesine kadar her konu bu vizyonun içinde yerini almalıdır.

Erdoğan: Öğretmenlerimizi ekonomik açıdan desteklemeye devam edeceğiz

 

Erdoğan'ın katılımıyla 20 bin öğretmen ataması yapılacak

 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.