E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaGündemKüresel göç 3. Dünya Savaşı'ndan daha büyük tehdit---

Küresel göç 3. Dünya Savaşı'ndan daha büyük tehdit

Küresel göç 3. Dünya Savaşı'ndan daha büyük tehdit
26 Aralık 2015 - 15:41 borsagundem.com

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Aylan bebeğin cesedi sahile vurana kadar maalesef dünya kamuoyunda yeterli bir hassasiyet oluşmadı" dedi

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Eğer dünya sistemi ve dünyanın temel aktörlerinin göç konusundaki tavırları bu şekliyle devam ederse, küresel göç tehdidi 3. Dünya Savaşı'ndan daha büyük bir tehdit olarak insanlığın gündeminde devam edecektir" dedi.

Kurtulmuş, İstanbul İktisatçılar Derneği'nce, İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Göç ve Ekonomi" temalı "Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu"na katıldı.

Sempozyumun açılışında konuşan Kurtulmuş, konunun iki önemli tarafı olduğunu belirterek, "Birisi, Sabahattin Zaim Hoca'nın ismi. Sabahattin Zaim Hocamız hakkında akşama kadar konuşsak kendisini yeterince anlatmış olamayız. Ama gerçekten aradan 8 sene geçmiş olmasına rağmen kendisini hala aramızdaymış gibi hissediyoruz. Hala özlemimizin çok büyük olduğunu bu vesileyle bir kere daha hissetmiş olduk" dedi. 

Kurtulmuş, "Üniversitelere neden bu kadar çok asistan alınıyor?" şeklindeki ifadelere karşı Zaim'in, "Biz fidan ekiyoruz, tohum ekiyoruz. Allah'a çok şükür bu ektiğimiz tohumların, fidanların hiçbirinde de yanlışlık olmadı. Hepsi doğru düzgün yeşerdi" dediğini aktararak, hocanın Türkiye'de hem bir döneme şahit olan hem bir dönem içerisinde ülkenin kendi kültürü üzerinde yeniden yükselmesini sağlayacak neredeyse her çalışmada emeği bulunan büyük bir şahsiyet olduğunu söyledi. 

Rahmetle, şükran ve minnetle andıkları Zaim'in isminin bile herkese hangi konumda, hizmette olunursa olsun insanlara hizmet etmeyi, memlekette ve dünyanın her yerinde insan-ı kamiller yetiştirilmesi için emek sarf etmeyi hatırlattığını aktaran Kurtulmuş, hocanın hem beşeri hem insani anlamdaki tüm olgunlukları akla getiren bir şahsiyet olduğunu kaydetti. 

Kurtulmuş, meselenin ikinci tarafının ise göç ve ekonomi olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

"Göç ve ekonomiyle ilgili özellikle son zamanlarda dünya kamuoyunun çok önemli şekilde ilgisinin artmakta olduğunu görüyoruz. Biz Türkiye olarak göçün ortaya koymuş olduğu sorunlarla son 5 yıldır tabiri caizse boğuşan bir ülkeyiz. Türkiye yaklaşık 2 milyon 280 bin sadece Suriyeli mülteciyle karşı karşıya kalmıştır ayrıca Irak'tan gelen mültecileri kabul etmiştir. Özellikle son 5 yılda tarih boyunca yaptığımız gibi bu millet dünyanın neresinde başı sıkışan, başı belaya giren varsa, yardım isteyen kim varsa ona elini uzatmış ve ona ülkesinin sınırlarını açarak kendilerine ev sahipliği yapmıştır. Yaklaşık olarak bu 5 yıllık faaliyetlerin, mültecilere sahip çıkma onurumuzun maddi karşılığı ise yaklaşık 8 milyar dolar seviyesindedir. Türkiye böylesine önemli bir yükü maalesef tek başına çekmek, katlanmak durumunda kalmıştır. Bunu yaparken de yüksünmeden, şikayet etmeden Türkiye böylesine önemli bir sorunun üstesinden gelmeye gayret etmiştir. Bu, tarihsel misyonumuzun bir parçasıdır. Bundan 570 sene evvel İspanya'dan kaçan Yahudiler, sığınacak yer ararken onlara sınırlarını açan, ev sahipliği yapan yine bizim atalarımızdı. Aynı şekilde dünyanın neresinde insanların başı belaya girdiyse, Kafkaslar'dan kaçanların hayat ümidiyle geldiği ülke Türkiye'dir. Aynı şekilde Balkanlar'dan, Avrupa'nın, Ortadoğu'nun her yerinden başına bir sıkıntı geldiği zaman insanların gideceği yegane ülke, insanlığın son adası olan Anadolu, Türkiye toprakları oldu."

- "Türkiye  2,5 milyon mülteciyi alırken hazmetme zorluğu çekmedi"

Bundan dolayı ortaya konan bu başarının devletten daha çok millete ait olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Eğer bu milletimizin böylesine büyük bir hazmetme kapasitesi olmasaydı, bu tabiri bir yerden hatırlıyorsunuz, 3 tane mülteci geldiği zaman hazmetme kapasitesinden bahseden batılı ülkeleri kast ederek söylüyorum, 5 bin, 10 bin mülteci geldiği zaman ayağa kalkanlara inat bu millet neredeyse 2,5 milyon mülteciyi 5 yıl içinde alırken hiçbir şekilde hazmetme zorluğu çekmedi" dedi. 

Türkiye'nin, gelen mültecilere etnik, dini, mezhebi başta olmak üzere hiçbir ayrım yapılmadan bu topraklarda barındırmanın zorluklarıyla karşı karşıya kaldığını ifade eden Kurtulmuş, ancak meselenin sadece Türkiye'nin tek başına altından kalkabileceği kadar hafif bir mesele olmadığını söyledi. 

Kurtulmuş, Türkiye'nin bu konuda sonuna kadar direneceğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün dünya, hani diyorlar ya şimdi 'Avrupa Birliği'nden şu kadar milyar dolar yardım gelecek', hiç kusura bakmasınlar bir kuruş bile yardım etmeseler Türkiye mülteciler meselesinde tek başına mücadele etmeye devam edecektir. Bunu hem insanlık melesi olarak görüyor hem de tarihe karşı sorumluluğumuzun göstergesi olarak kabul ediyoruz. Bu gelen insanlar dostlarımız, kardeşlerimiz, komşularımız, dindaşlarımız, aynı medeniyetin mensubu olduğumuz insanlar. Bu insanlara tabii ki kucak açacağız. Böyle olmasalardı da bu insanlara kucak açacağız. Ancak mesele sadece Türkiye'nin misafirperverliğiyle çözülemeyecek kadar vahim bir noktadadır. Onun için göç konusunda yapılan bu çalışmaları takdirle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Bu çalışmaları da sadece durum tespiti için değil, bu sorunun çözümüyle ilgili somut projeleri nasıl geliştiririz mantığıyla ortaya koyarsak gerçekten bu büyük insani krizin çözülmesine önemli şekilde destek olmuş olacağız."

- "Aylan bebeğin cesedi sahile vurana dek dünyada yeterli hassasiyet oluşmadı"

Kurtulmuş, göç meselesinin mevcut şartlar devam ederse gelecek yılların en önemli ana sorunlarından olmaya devam edeceğine dikkati çekerek, "Çok daha açık söylüyorum, eğer dünya sistemi ve dünyanın temel aktörlerinin göç konusundaki tavırları bu şekliyle devam ederse, küresel göç tehdidi 3. Dünya Savaşı'ndan daha büyük bir tehdit olarak insanlığın gündeminde devam edecektir" diye konuştu. 

Göçlerle ilgili bugün fevkalade önemli bir durumla karşı karşıya olunduğunu aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Aylan bebeğin cesedi sahile vurana kadar maalesef dünya kamuoyunda yeterli bir hassasiyet oluşmadı. Çünkü mesele birçok ülkenin insanı için, siyaset yapıcıları için uzaklarda, ötede, doğuya ait bir meseleydi ve doğunun çaresiz, çok da yüzüne bakılası olmayan insanlarının bir iç sorunu olarak algılanıyordu. Ancak ne zaman ki 2015'in yaz aylarında Doğu Akdeniz göç yollarının farklı kanalları kullanılarak Türkiye üzerinden, Akdeniz ve Ege üzerinden Avrupa'ya çok yoğun bir göç dalgası başladı, ne zaman ki denizlerde cesetler yüzmeye başladı, ne zaman ki Aylan bebeğin cesedi karaya vurdu, insanlığın gözü açılmaya başladı. Vicdan sahibi olanları bir tarafa bırakıyorum, doğuda da batıda da duyarlı olan insanlar var ama genel kitle olarak söylüyorum, insanların çok büyük kısmı bu konuya sağır ve dilsizken, 2015'in yaz aylarındaki gelişmeler batı dünyasının da kamuoyunun da gözünü açtı. Meselenin sadece Suriye ile ilgili olmadığı, Afganistan'dan, Pakistan'dan ve diğer Uzak, Ortadoğu, Ön Asya ülkelerinden ya da Afrika'dan göçle ibaret olmadığı, bunun çok daha derin bir konu olduğu dünya gündemine taşınmış oldu. Göç meselesinin ilk başladığı günlerde Ege'de yaşanan insanlık dışı dramı hep beraber izledik. Bizim Türk hücumbotları, Sahil Güvenlik birimlerimiz 'botlardan dökülenleri nasıl kurtarırız' diye gayret ederken, maalesef bazı ülkelerin sahil güvenlikleri mülteci botlarına ateş açarak, onları batırıp, denize düşürdüğüne dünya olarak şahit olduk."

Türkiye'nin sadece Ege ve Akdeniz'den topladığı mülteci sayısının 53 bini aşmış durumda olduğunu belirten Kurtulmuş, "Türkiye'nin bu üstün gayretlerine rağmen başka ülkelerin sahillerinde binlerle ifade edilen denizde bulunmuş olan ceset sayısı, Türkiye'nin bu hassasiyetli tavrı dolayısıyla en az limitlerde kalmış ama yine de binlerin üstünde ifade edilecek insan cesetleriyle karşılaşılmıştır" ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, Avrupa ülkelerinin doğudan gelen mültecileri önlemek için sınırlarına teller, duvarlar ördüğünü belirterek, "Çok net söylüyorum, bütün sınırlarınıza çelik duvarlar koysanız hatta mümkün olsa gök kubbeyi de çelikten kubbeyle örseniz dünyadaki bu düzen böyle devam ettiği sürece kapıdan kovduğunuz mülteciler bacadan girecek, kapıdan kovduğunuz mülteciler pencereden girmeye devam edeceklerdir" dedi.

Kurtulmuş, İstanbul İktisatçılar Derneği'nce, İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Göç ve Ekonomi" temalı "Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu"na katıldı.

Mülteci meselesinin önemli bir sorunu önlerine koyduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Bugünkü dünya sistemi, dünyadaki hiçbir temel sorunu çözme yeteneğine sahip değildir. İşin özeti bu cümledir" dedi.

Kurtulmuş, Ukrayna'da çıkan krizi politik yollarla çözme yeteneğine sahip olmayan dünya sisteminin, önemli bir küresel kriz haline gelen göç meselesini de çözebilme yeteneğini kaybettiğini aktararak, şöyle devam etti:

"Çünkü bu meseleyi çözebilmek için yeni bir bakış açışına, paradigmaya ihtiyaç var. Maalesef dünyadaki kurulu sistem, dünyanın yoksulları, fakirlerinin, biçarelerinin de bu dünyanın vatandaşları, eşit insanları olduğu fikri üzerine oturmamaktadır. Şu andaki dünya sistemi, güçlü olanın, elinde ekonomik, politik, silah gücü olanın, Birleşmiş Milletler'de gücü olanın, Birleşmiş Milletler'de tanıdığı olanın her türlü şeyi yapabilmesine müsait, maalesef müsamahakar, zalime müsamahakar, mazluma ise kayıtsız kalan bir dünya sistemidir. Bu sistemle dünyanın hiçbir temel sorunu çözülemez. Onun için göç meselesi konusunda konuşurken aynı zamanda yeni bir dünyanın kurulmasını da teklif ediyoruz. Göç, şu anki dünya sisteminin ortaya çıkardığı sorunlardan sadece bir tanesidir. Çok önemlidir, eğer gerekli tedbirler alınmazsa 3. Dünya Savaşı tehdidinden daha büyük bir tehdittir. Bunları da biliyorum ama sonuç olarak sadece sistemin bir sonucu olduğunu bilmemiz ve ona göre yeni bir sistem arayışı içerisinde olmamızın da kaçınılmaz olduğunu ifade etmeyi bir sorumluluk olarak telakki ediyorum."

- "Yaklaşık 400 bin masum Suriyeli vatandaş hayatını kaybetti"

Şu anda yaşanılan göç sorununun iki temel nedeni bulunduğunu, birincisinin savaşlar, baskılar sonucu yaşanan göçler olduğunu dile getiren Kurtulmuş, 1978'den bugüne kadar yaklaşık 40 yıldır Afganistan'da yaşanan olaylara ilişkin bilgi verdi. 

Kurtulmuş, bu örnekte Afganların göçü, yaşadıkları işgallerden kaçarak nefes alacakları bir liman olarak gördüklerine işaret ederek, şunları kaydetti:

"İşgaller, savaşlar, iç savaşlar, Suriye'deki iç savaş olmasaydı ülkedeki 8 milyon insan göç etmek durumunda kalmayacaktı. Irak'ta savaş olmasaydı orada milyonların üzerinde insan göç etmek durumunda kalmayacaktı. Yemen'den, Libya'dan insanlar göç etmek durumunda kalmayacaktı. Bir taraftan artan işgaller, bir taraftan iç savaşlar, diğer taraftan zalim, despot, antidemokratik rejimler... Saddam'dan, Kaddafi'den kaçanları hatırlayın. Şimdi Esed'den kaçanları hatırlayın. Dolayısıyla göç konusunda gerçekten dünya önemli bir sınav verecek ve göçün nedenlerini ortadan kaldıracaksa önce işgalleri, iç savaşları sona erdirmek, ülkelerin kendi içerisinde tarumar olmasına seyirci kalmamak durumundadır. Şöyle geçmiş dönemleri hatırlayın. 'Bunlar diktatördü' diye kenara atılanlar, birkaç sene sonra yine kenara atılacak Esed'ine kadar bütün bu diktatörler güçlerini birtakım büyük devletlerden almadılar mı? Bütün diktatörlerin ekonomik güç mekanizmalarına, silahlı baskı rejimlerine en büyük gücü bazı ağa babaları vermediler mi? Şimdi onların ortaya koymuş olduğu bu baskı rejiminden kaçanların göç felaketiyle karşı karşıya kalması bunun çok doğal bir sonucudur."

Suriye'de önce iç, arkasından proxy savaşlarının başladığını ve artık bu dönemin de sona erdiğini, artık bugün ülkede büyük güçlerin işin içine girdiği bir bölgesel savaş durumuna gelindiğini aktaran Kurtulmuş, "Ancak bunların ortaya çıkardığı bu göç sorununu nasıl ortadan kaldıracaksın? 5 yıldır Suriye'de filler tepişti, olanlar çimenlere oldu. Yaklaşık 400 bin masum Suriyeli vatandaş hayatını kaybetti. Zalim bir rejim, kaldırdığı uçaklarıyla şehirlerini tarumar etti. Şimdi bütün bunların sonucu olarak Suriye'de göçmen meselesi ortaya çıkmışsa bu insanlar laf olsun diye evlerini, yurtlarını bırakarak dünyanın farklı yerlerine göç etmek istemiyorlar. Hangi insan çoluğunu çocuğunu bırakarak ya da onları alarak zor şartlar altında başka yerlere göç etmek ister?" diye konuştu. 

Kurtulmuş, dolayısıyla bu savaşların, baskıların, antidemokratik rejimlerin sona ermesinin dünya sisteminin sağlamak zorunda olduğu en önemli işlerden birisi olduğunu belirterek, bu gerçekleşmediği sürece göç sorununun bitmeyeceğini söyledi. 

- "Bu sistem yürütülemez"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, göç konusundaki ikinci kategorinin ise umut göçleri olduğuna dikkati çekerek, insanların ekonomik zorlukları aşmak, hayatta kalabilmek için daha güvenli, refah bölgelere göçme arzusu olduğunu anlattı. 

"Hangi baba ailesini alıp derme çatma bir botla Avrupa'ya geçmek için gayret sarf eder?" diye soran Kurtulmuş, insanların bir lokma ekmek için gözünü dikip gidecekleri yerlerin daha müreffeh ülkeler olduğunu kaydetti. 

Kurtulmuş, "Dünyayı ortadan bölün, dünyanın zengin kuzey ülkeleri, güneyde de gariban Afrika, Ortadoğu, Latin Amerika'nın fakir halkı... Eğer dünyadaki ekonomik sistem böyle devam ederse önümüzdeki 20 yıl içerisinde zengin kuzeyin dünya nüfusu içerisindeki payı yüzde 5 azalacak, buna mukabil dünyadaki zenginliklerden aldığı pay artacaktır. Buna karşılık dünyadaki fakir güneyin nüfusu artacak, aynı şekilde fakirliği de artacaktır. Hiçbir siyasi, etnik, dini fark olmasa dahi bu fark böyle devam ettiği sürece dünyada göç dalgaları sürmeye devam edecektir" şeklinde konuştu. 

Şu anda dünya nüfusunun yüzde 0,83'ünün dünyadaki refahın yüzde 44'üne sahip olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:

"Bu sistem yürütülemez. Bu dünya bu kadar ağırlığı çekmez. Avrupa'da görüyorsunuz sınırlara tel örgüler çekiyorlar, duvarlar örüyorlar. Doğudan gelen mültecileri zorla önlemeye çalışıyorlar. Çok net söylüyorum, bütün sınırlarınıza çelik duvarlar koysanız hatta mümkün olsa gök kubbeyi de çelikten kubbeyle örseniz, dünyadaki bu düzen böyle devam ettiği sürece kapıdan kovduğunuz mülteciler bacadan girecek, kapıdan kovduğunuz mülteciler pencereden girmeye devam edeceklerdir. Dolayısıyla aslolan bu sistemi değiştirmektir. 'Türkiye'ye 3-5 kuruş para verelim, orada mülteciler kalsınlar', bu meseleyi çözmez kusura bakmasınlar. Türkiye de dünyanın bu anlamda mülteciler için açık hava hapishanesi haline gelen bir ülkesi olmaz. Bizim mülteci sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin bir perspektifimiz var. Ne yapılması gerektiğini biliyoruz. Bütün dünyaya diyoruz ki gelin bunu geçici bir mesele olarak görmeyin. Bu meseleyi sadece bölgesel bir mesele olarak da görmeyin. Sadece Suriye'deki bu siyasi istikrarsızlık ve Irak'taki siyasi istikrarsızlığın bir sonucu olarak da görmeyin. Hep beraber bir araya gelelim. Bu, Avrupa'nın, Amerika'nın, Japonya'nın, Rusya'nın meselesidir. Çok uzaktayız zanneden ülkelerin de meselesidir. İnşallah bu sorunu çözecek perspektifi gelin hep beraber konuşalım. Bu yapılmadığı sürece, dünya ülkeleri göç, mülteci meselesini nasıl çözeceğine ilişkin bir perspektife sahip olmadığı sürece konuşacağız, konuşacağız ve maalesef yine mülteci sorunu olmaya devam edecek. Bunun yolu yeni bir dünyanın kurulmasıdır. Yeni bir dünyanın kurulması, yeni bir perspektifin esas alınmasını gerektiriyor."

2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan sistemin çöktüğünü ve arkasındaki paradigmanın iflas ettiğini dile getiren Kurtulmuş, "Hani diyoruz ya 'Dünya 5'ten büyüktür', aslında bunu söylerken yüreğimiz yanarak yeni bir dünya sistemine olan ihtiyacın altını çizmek istiyoruz. Bu şekliyle sadece savaştan elde etmiş olduğu galibiyet ve onun üstüne sürdürmüş oldukları ekonomik, siyasi ve askeri güçle dünyayı yönlendirdiğini zannedenler, dünya barışını asla bu kafa yapısında ortaya koyamazlar. Dolayısıyla dünya barışından bahsediyorsak küresel adaletsizliği ortadan kaldırmamız şarttır" değerlendirmesiyle sözlerini tamamladı. A.A

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • tehdit26 Aralık 2015 16:08

    En buyuk tehdit C E H A L E T ,,,, BEN YAPTIM OLDU ZIHNIYETI,,, BASKI ILE YONETIM,,, PAHALILIKTA HALKI EZDIRMEK ,,, HUKUKSUZLUK,,, VICDANSIZLIK,,, artik en buyuk tehlike bunlar ki,, yasami insanlara zehir etmek gibi,, Allah herkese layigini versin