Arif Ünver [email protected] Arif Ünver

Güçsüz olan taraf halka açık kısmı elinde bulunduranlar

17 Ocak 2013, 00:00 - -

Yazılarımızın ve SPYD’nin genel tabiatı, takip edenlerinizin de bildiği gibi, Sermaye Piyasamızın bütününü ilgilendiren konular oluyor. Kimi zaman düzenleyici denetleyiciye otoriteye, kimi zaman piyasa işleticisi tarafa olurken bazen de tasarruf sahiplerine yönelik oluyor. Bu yazımızda tasarruf sahiplerinin muzdarip olduğu ve dolaylı etkileri ile Sermaye Piyasası’nın bütününe zarar veren yaklaşımlardan bir tanesi olan çağrı konusunu ele alıp, ilgili mesajımızı gerekli yerlere iletmeye çalışacağız. Bu noktada belirtmeden geçemeyeceğim, ele aldığımız konularda nihai amacımız, Sermaye Piyasamızın arzu edilen şekilde gelişerek, ülkemiz ekonomisine maksimum fayda sağlamasıdır. Yapıcı eleştiri ve hatırlatmaların kısmet olursa ilerleyen zaman diliminde de devam edeceğini ifade etmek isterim. 

Piyasamızda fon arz ve talep edenlerin asli aktörler olduğu, diğer aktörlerin ise yardımcı rol üstlendiğini ve bu yönde olması gerektiğini biliyoruz. Yardımcı rol üstlenen aktörlerin ana gayesi, asli aktörlerin ilişkilerini objektif ve tarafsız bir şekilde yürümesini sağlamaktır. Aksi takdirde, sağlıklı ve kalıcı bir ilişkinin sağlanması mümkün olmayacaktır. 

Ana aktörlerden fon talep eden sermaye sahiplerine, başka ifade ile halka açık firmalarımıza baktığınızda, tasarruf sahiplerine göre, tabir yerinde ise 10-0 önde başlıyorlar maça ve böyle devam ediyor. Konuyu biraz açalım, halka açık firmaların avukatları var, danışmanları var, vesaire, tam teşekküllüler, her açıdan konuya hakimler. Sistemin kendilerine sunduğu her fırsatı değerlendirmek adına son derece donanımlılar. Diğer taraftan tasarruf sahiplerine yani fon arz edenlerin geneline baktığımızda, bütün kitlenin aynı donanım ve bilgi düzeyinde olmadığını biliyor ve diyoruz ki; tasarruf sahipleri, firmalar düzeyinde bu işlere tam manası ile hakim olmak zorunda da değil. Eğer ki tam manası ile hakim olması gerekliliği ve mecburiyeti olsa idi, düzenleme ve denetleme bacağına gerek olmazdı sanırım. Düzenleyici, denetleyici otorite tam da bu noktada devreye giriyor ve girmeli ki, yeni 6362 sayılı SP Kanunu’nun en önemli amacı olan; tasarruf sahiplerinin korunması bahsi gerçek olsun. 

Şimdi bu noktada bir konuyu da açıklığa kavuşturalım, firmalar ortaklık yapılarına bakılmaksızın bir bütündür ve sermayenin her bir TL’si, bir araya gelerek bütünü oluşturur. Dolayısıyla, konumuz olan halka açık firmalarda, halka açık olan kısım ile açık olmayan kısmı temsil eden paylara ayrı muamele yapılması, halka açık payları elinde bulunduranların kimi zaman köşeye sıkışmasına ortam hazırlar. Bu yönüyle ele aldığımızda, halka açık firmalara, tasarruf sahiplerinin her zaman mesafeli durmasına zemin hazırlar. 

SPYD olarak bize ulaşan yatırımcı sorunlarının öne çıkanlarından olan Arena ve Mataş isimli halka açık firmaların halka açık kısmından alarak ilgili firmalara ortak olmuş tasarruf sahiplerinin karşı karşıya oldukları durum… Şimdi burada şöyle oldu böyle oldu ifadelerini kullanmayacağım, olan biten zaten Kamuyu Aydınlatma Platformu vasıtası ile yapılan yazılı açıklamalarla bilinen, kamuya mal olmuş bilgiler. 

Yazımızın başında tabloyu çizmek adına kullandığımız ifadeler ile bir önceki paragrafımızda bahsettiğimiz vakaları yan yana getirdiğimizde ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Şimdi firmalarımıza başkaca ortaklar geliyor ve çağrı konusu sorun olarak ortaya çıkıyor. Detaylarına girmiyorum, artık detayları herkes ezberledi. Bir tarafta halka açık kısımdan payı olanlar, diğer tarafta ise halka açık olmayan taraf, her iki taraf karşı karşıya geliyor. Bu karşılaşmada güçsüz olan taraf halka açık kısmı elinde bulunduranlar ve ilgili tarafın haklarını korumak için hazırlanmış yeni bir SP Kanunu ve Yönetimi mevcut. Yazımızın başlarında da belirttiğimiz gibi, firmalar bir bütündür ve sermaye şirketlerinin yani A.Ş’lerin işlem gördüğü bir piyasada, halka açık kısma başka, halka açık olmayan kısma başka muamele, halka açıklık kavramını sorgulatır. Her geçen gün yerli yatırımcı sayısının azaldığının ortada olduğu bir dönemde, yatırımcıların öyle veya böyle mağduriyetlerle karşı karşıya kalmamaları için, otoritenin empati yeteneğini geliştirmesi son derece önemli ve yerinde olacaktır. 

Diğer taraftan son dönemde bazı enteresan vakaları da görüyoruz, firma henüz halka açılmış ve ardından hızlı bir şekilde, bedelli sermaye artırım talepleri, hızlı bir şekilde bir takım başka kurumlarla ortaklık, birleşme, devralma. Bu nokta çok enteresan; arkadaş, madem böyle hızlı ortaklık, birleşme, devralma vs. işleriniz vardı, bunları tamamlayıp halka açılsaydınız olmaz mıydı? Halka açılıp ardından hızla bu tip atraksiyonlara girince, kafalar karışıyor… 

Tam burada yeni SP Kanunu’nun ilgili konumuzu yakından ilgilendiren bir maddesine göz atalım. 24. Madde, yatırımcılarımıza ‘Ayrılma Hakkı’ getiriyor ve diyor ki; önemli nitelikteki işlere ilişkin genel kurul toplantılarına katılıp, muhalefet şerhi düşen ortak, paylarını ilgili firmaya satma hakkını elde eder. Ve devam ediyor; ayrılma hakkında satış fiyatı, son 30 günde borsada oluşan ağırlıklı ortalama fiyatların ortalamasıdır. İlgili kanun maddesi bu şekilde, ama burada durmak gerekiyor, iki konuyu ele alalım:
Birinci konu önemli nitelikteki işleri bir önceki 23. Madde’de açık şekilde sıralıyor yeni kanun; 

a) Birleşme, bölünme işlemlerine taraf olması, tür değiştirme veya sona erme kararı alması,
b) Mal varlığının tümünü veya önemli bir bölümünü devretmesi veya üzerinde bir ayni hak tesis etmesi veya kiralaması,
c) Faaliyet konusunu tümüyle veya önemli ölçüde değiştirmesi,
ç) İmtiyaz öngörmesi veya mevcut imtiyazların kapsam veya konusunu değiştirmesi,
d) Borsa kotundan çıkması, 

Yukarıda ele alınıp kanunlaşmış başlıkların amacı nettir; tasarruf sahibinin, halka açık firmaya ilişkin önemli açılımlarda, aklına yatmadığı takdirde, ortaklıktan ayrılması. Buraya kadar çok güzel ama fiyat belirleme sisteminin amaca hizmet etmesini beklemiyorum. Çağrı konularında alternatif çözüm modeli olma potansiyeli taşıyan ilgili kanun maddesinde fiyat belirleme modeli daha farklı bir bakış açısıyla ele alınırsa, işte o vakit tam manası ile tasarruf sahibinin korunması amacına hizmet edecektir. Aksi halde amaca hizmet etmesini beklemek, sadece iyi niyetli bir yaklaşım olur kanaatindeyiz… 

Tasarruf sahiplerinin, küçük ortaklar olarak mahkeme kapılarında çözüm arayışlarının önüne geçmek, Sermaye Piyasamızın güvenilirliğini artıracaktır. Bu vesile ile SPK’nu önümüzdeki süreçte son derece çetin bir sınav beklemektedir. İnisiyatif alarak, empati odaklı yaklaşımlar, varolan tasarruf sahiplerinin sorunlarını çözmekle kalmayıp, katılımcı sayısının artmasına vesile de olacaktır.
Son olarak, Sermaye Piyasası Yatırımcıları Derneği olarak, bütün aktörlerin kapısını çalarak, her tür öneri ve sorunlarınızı iletme ve üzerinde çalışmaya devam edeceğimizi belirtirken, sizlerin de üzerine düşeni yaparak, SPYD’ye üye olarak katılımcı olmanız, sorunların çözümünü hızlandıracak ve uygun zemini oluşturacaktır… 

Saygılarımla,
Arif Ünver
SPYD YK BŞK.
www.spyd.org.tr 
Tel: 0216 510 13 53  Faks:0216 510 13 54

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster