E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaGündemDünya ekonomilerini gergin bir süreç bekliyor---

Dünya ekonomilerini gergin bir süreç bekliyor

Dünya ekonomilerini gergin bir süreç bekliyor
22 Haziran 2016 - 17:19 borsagundem.com

Dünyanın gözü İngiltere’de yapılacak tarihi referandumda… A1 Capital Analisti Engin Deniz Avcı da BREXİT’i analiz masasına yatırdı…

Dünya ekonomisinde yaşanılan belirsizliklere gün geçmiyor ki bir yenisi eklenmesin. Avrupa ekonomileri için ticari ve siyasi gidişatın belirleneceği önemli bir seçim süreci bizleri beklemektedir. “Brexit”in arka planının da yaşanılan faktörler, referandumun ardından Birleşik Krallık ve AB kanadında yaşanılacak gelişmelerin yanı sıra, AB’nin son dönemlerde yaşadığı siyasi ve ekonomik belirsizliklerin artması ile oluşan sorgulama sürecine bir göz atalım.

Avrupa Birliği’nde ekonomik ve siyasi açıdan yaşanılan belirsizlik sürecinde, Birleşik Krallık yaptığı atak ile bu belirsizliği lehine çevirme şansı yakalamıştır. 1973’de başlayan süreçten bu yana daha serbest ticaret yapma, yönetim kanadında söz sahipliği isteme ve ülkesine yapılan göçleri kontrol altına alma fırsatı buldu.

İngiltere Başbakanı Cameron, 2015 seçimlerine hazırlanırken Muhafazakâr Parti manifestosunda AB’nin yapısının geçen yıllar içinde değiştiği ve reformlar yapılmasının gerekliliğini belirtmiştir. Seçim politikası olarak ortaya attığı bu maddelerin peşinden giden Cameron, Avrupa zirvelerinde aradığını bulamadı. Üst üste geçen zirvelerin ardından Brüksel’de kararın onaylanması ile birlikte 23 Haziran’da Birleşik Krallığı birlikte kalıp kalmamaya karar vermek adına referanduma çağırdı.

İngiltere ve AB arasında anlaşma arayışında olunan 4 reform bulunmaktadır. Bunlardan biri siyasi diğer üçü ekonomik reformlar olarak nitelendirilebilir. Siyasi anlamda, AB kapsamında alınacak kararlarda milli parlamentoların yetkilerinin Avrupa Parlamentosu’na nazaran artırılması gerektiğini hedeflenmektedir. Ekonomik reformlarda birinci sırada, alınan kararlarda sadece Euro’nun göz önünde tutulmaması gerektiği ve birliğe dahil olan diğer para birimlerinin de korunması gerektiği yer almaktadır. Diğer ekonomik reformlar ise daha serbest ticaret yapma imkanı ve göç etmiş vatandaşlara ilişkin uygulanan ekonomik adımlar ile ilgilidir.

2015 yılında gerçekleşen seçim sürecinde önemli adımlar atan Cameron, başbakan olarak seçilmesinin ardından da bu tutumuna devam etti. Seçim öncesinde, “Muhafazakâr Parti’nin tek başına iktidara gelmesi halinde AB ile Birleşik Krallık lehine düzenlemeler yapılması gerekli” sözü dikkat çekiciydi. Cameron, iki etkende kendisine pozitif senaryo yarattı. Bunlardan birincisi seçim öncesi süreçte, ülke içerisinde AB’ye karşı beklentiler içerisinde bulunan seçmen kitlesinin sempatisini yakalamayı başardı. İkinci faktörde ise seçim sonrasında AB ile ilişkilerinde güçlü adımlar atmayı sağladı. Başbakan Cameron’un izlediği oy verme özgürlüğü politikasının da AB görüşmelerinde kendisine destek verdiği görülmektedir.

Referandumun gerçekleşeceği tarih olan 23 Haziran’da muhtemel bir ayrılığın gerçekleşmesinin Birleşik Krallık açısından bir belirsizlik süreci doğuracağı düşünülmektedir. Çünkü Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesine göre hükümleri net olsa da birlikten çıkmanın Birleşik Krallık açısından doğuracağı yükümlülükler artacaktır. Koşullarının müzakere edileceği 2 yıllık bir süreç başlayacak ve sürenin sonunda anlaşmaya varılmamış olunursa üyelikten çıkma kesinleşecektir. Süreç içerisinde de Norveç ya da İsviçre modelleri benimsenebilir.

Birleşik Krallığın AB’den ayrılmasının yan etkileri iki bölgeyi de vuracaktır. Ekonomik işbirliğinin olumsuz etkileri hissedilecek ve İngiltere, AB yasalarına bağlı olmaksızın başta AB olmak üzere dünya çapında 53 ülke ile ticaret anlaşmasını yenileyecek. Bunun yanında her hafta Brüksel’e yaptığı 350M Euro ödemeyi kesecek ve bu rakamı bilimsel araştırmalara ve yeni endüstriye harcayabilecek. Birleşik Krallığın en büyük sıkıntılarından biri olan göç konusunda ise İngiltere pahalı ve kontrol dışı olan Avrupa’ya açık kapı sistemini değiştirebilecek ve İngiltere’ye göç etmiş AB dışı göçmenlere yardımı engelleyebilecek. İngiltere’nin AB’de olmaması durumunda uluslararası kurum koltuğunu geri alması serbest ticaret ve işbirliği için daha güçlü etken olabilir. 2014 yılında İskoçya’nın bağımsızlık referandumunda Birleşik Krallık içerisinde kalmayı seçmesinin ardından 2016 Haziran’ında çıkabilecek bir AB’den ayrılma sonucu; İskoçların kararını tekrardan gözden geçirmesine, hatta Kuzey İrlandalıların ve Gallerlilerin AB’ye tekrardan üyelik taleplerine neden olabilir. Seçim sürecinde ortaya atılan konulardan biri de, İngiltere’nin AB’den ayrılması durumunda Rusya ile olan doğalgaz geçişinde söz hakkının karşı tarafta olacağı ve bu durumun İngiltere aleyhine kullanılabileceğidir.

AB üyesi ülkeler tarafından bakıldığında Birleşik Krallığın çıkması istenmemektedir. Bu nokta da iki etken önemli rol oynamaktadır. Bunlardan birincisi Almanya ve Fransa gibi birliğin lokomotifi konumunda olan ülkelerin İngiltere tarafından baskılanması, ikincisi ise Birleşik Krallık’ın küresel erişim ağı ve serbest ticaret yeteneğidir. Birleşik Krallık’ın, AB içerisinde kalması durumunda yeniden yapılanması gereken ticaret anlaşmalarına gerek kalmayacak ve AB üyesi olarak İngiltere’nin daha avantajlı ticaret imkanları devam edecektir. OECD gibi gelişmiş ülkelerin yer aldığı birlik yaptırımlarından da İngiltere’nin etkilenmesi engellenebilir. Sonuçta AB içerisinde bulunmasından kaynaklı ürün ve iş gücü piyasalarında yapılan düzenlemelerde diğer AB üyesi olmayan ülkelere nazaran en düşük düzenlemeye maruz kalmış ülke olarak gözükmektedir.

Her ne kadar AB ülkeleri Birleşik Krallık’ın birlik içinde kalmasını istese de 23 Haziran 2016’da yapılacak referandum yaklaştıkça oyların dağılımı kritik bir seviyede devam etmektedir. Demografik unsurlar göz önüne alınarak yapılan anket sonuçları incelendiğinde kesin karar açıklanmadığı sürece referandum sonucunun bilinemeyeceği anlaşılmaktadır. Genç ve yaşlı nüfus arasındaki oy dağılımlarında, gençler %60 oranında birlik içerisinde kalmayı hedeflerken %20’si ayrılmanın gerekli olduğunu düşünmektedir. Yaşlı nüfus oranlarında ise %57 ayrılalım %36 kalalım yönündedir. Kadın ve Erkekler arasındaki dağılım incelendiğinde %45’e %44 gibi ortada rakamların yer aldığı görülmektedir. 

Kesin olan tekbir sonuç var ki gerek ekonomik gerekse de siyasi açıdan 23 Haziran günü gerçekleşecek “Brexit”in ardından Birleşik Krallık ve AB başta olmak üzere dünya ekonomilerinde gergin bir süreç yaşanacaktır.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)