Ana SayfaRAPOR-MAKRO EKONOMİ VE STRATEJİ(DENİZBANK)----

RAPOR-MAKRO EKONOMİ VE STRATEJİ(DENİZBANK)

26 Ağustos 2013 - 14:54 borsagundem.com

Denizbank Tarafından Hazırlanan Haftalık Makro Ekonomi ve
Strateji Raporu:
"*FED tahvil alımlarını azaltmaya 2013?te başlayacak. Tüm
piyasaların merakla beklediği FED'in tahvil alımlarını azaltmaya ne
zaman başlayacağına ilişkin toplantı tutanakları bu hafta açıklandı.
Tutanaklarda 85 milyar $'lık tahvil alımının 2013 yılı içinde
azaltılmaya başlayacağına ilişkin mesaj verilmiş olsa da hangi ay buna
başlanacağı net olarak ifade edilmedi. Piyasalar Eylül ya da Ekim
ayında FED'den bu şekilde bir hamle gelebileceğini fiyatlıyor.
Zamanlaması kadar azaltma miktarı da piyasada risk iştahı açısından
çok belirleyici olacak.
*FED?in mesajına paralel GOÜ?lerde satış dalgası etkili oldu.
FED'in önümüzdeki aylarda piyasaya verdiği bol likiditeyi azaltmaya
başlayacağı endişesine paralel GOÜ'lerde bu hafta sert bir satış
dalgasının yaşandığı görüldü. Japonya ve Çin'in ardından Hindistan'ın
da sorunlarının likiditenin azaldığı ortamda su yüzüne çıkması ile
birlikte Asya GOÜ'lerinde satışların diğerlerine nazaran daha kuvvetli
olduğu görüldü.
*Rusya olumsuz piyasa hareketinden çok etkilenmeyen az sayıda GOÜ
içindeydi. GOÜ'lerde yaşanan olumsuz havanın aksine Rusya'nın hisse
senedi, para birimi ve sabit getirili menkul değerler piyasalarının
yatay bir seyir izlemesi dikkat çekti. Bu başarılı performansın
arkasında Ortadoğu'daki gerginlik sayesinde Rusya'nın ihracatında
önemli yer tutan petrol/doğalgaz fiyatlarının güçlü seyretmesi
Rusya'nın dünyanın en çok YP rezervine sahip 3. ülke olması ve Rusya
hisse senedi piyasalarının temel göstergeler açısından diğer GOÜ'lere
kıyasla çok daha ucuz olması gibi faktörler etkili oldu.
*Diğer GOÜ?ler ise para birimlerini desteklemek için yüklü rezerv
satıyorlar. Mayıs'ta başlayan global volatilite sonrasında GOÜ merkez
bankaları enflasyon riski nedeniyle para birimlerindeki kaybı belirli
seviyelerde tutmak için faiz artırımına ilişkin hamleler yanında yüklü
rezerv satışı da yaptılar. Toplam rezerv satışının 81 milyar $'a
ulaştığı GOÜ'lerde Endonezya, Türkiye ve Ukrayna'da rezerv kaybı
%10'lu seviyenin üzerinde oldu.
*Brezilya?dan radikal kur müdahalesi. GOÜ?ler arasında kur
müdahalesine ilişkin en dikkat çekici açıklama
Brezilya?dan geldi. Buna göre Brezilya Merkez Bankası bu yılın
sonuna kadar Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri, günlük 500
milyon $?lık döviz swap ihaleleri, Cuma günleri ise 1 milyar $?lık
kredi limiti ihaleleri düzenleyecek. Brezilya?da merkez bankası daha
önce politika faizini 125 bps yükseltmesine karşın Nisan?dan bugüne
Real?deki %15?li seviyelere ulaşan değer kaybının önüne geçememişti.
*AB ekonomisindeki toparlanma sürüyor. AB için açıklanan Ağustos
üretim PMI verileri 51.3'le Haziran 2011'den bugüne en yüksek değeri
işaret etti. Benzer şekilde servis PMI endeksi de 51'e çıktı.
Almanya'ya ilişkin veriler ekonomik aktivitenin canlandığına işaret
ederken, bölgenin ikinci büyük ekonomisi olan Fransa'da hem üretim hem
de servis PMI'ları ekonomik aktivitenin daraldığına işaret ederek
50'li seviyelerin altında kaldı.
*Yunanistan için yeni bir yardım paketi yolda. Alman yetkililerin
yaptığı açıklama ile birlikte Yunanistan'ın üçüncü bir kurtarma
paketine ihtiyacı olduğuna ilişkin AB'den bir yalanlama gelmemesi yeni
bir anlaşmanın yakın olduğu beklentilerini kuvvetlendirdi. Buna karşın
AB yetkilisi Olli Rehn yeni bir paket yerine mevcut paketin vadesini
uzatmanın da mümkün olabileceğini ifade etti. Ülkenin AB ve IMF'e
toplam 240 milyar ¬ borcu bulunuyor. AB ve IMF yeni bir paketin ancak
Yunanistan'ın kendilerine daha önce verdiği sözleri tutması durumunda
mümkün olacağını açıkladılar.
*Çin ekonomisinden uzun aradan sonra ilk kez olumlu bir veri
geldi. Çin'de öncü üretim PMI verileri Temmuz'da 50.1'e çıkarak son 4
ayda ilk kez genişlemeyi işaret etmiş oldu. Artan üretimde ihracattan
ziyade iç talebin etkili olması Çin ekonomisinin daha sağlıklı bir
büyüme kompozisyonuna doğru gittiğine ilişkin önemli bir gösterge
oldu. Resmi ve nihai olan PMI ise verileri 1 Eylül'de yayınlanacak.
*ABD?de artan faizler konut sektörünü henüz etkilemeye başlamadı.
ABD'de ikinci el ev satışları Temmuz'da %6.5 oranında yükseldi. Artan
mortgage faiz oranlarına paralel analistler Temmuz'da artış oranının
daha düşük olmasını bekliyorlardı. Bu olumlu veriye karşın öncü
mortgage kredi verileri son haftalarda konut aktivitesinde bir
yavaşlama olabileceğini ortaya koyuyor.

TCMB Faiz Kararı ve Sonrasında Alınan Ek Kararlar

*Merkez Bankasından (MB) geçen ay 100 baz puanlık (bps) artış
beklenirken 75 bps gelmişti. Bu sefer tersi oldu. Piyasada (genelde)
artış beklenmemesine karşın üst koridor %7.25?ten %7.75?e çıkarıldı.
*Piyasa yapıcısı (PY) bankalar için borçlanma oranı (üst koridor)
ise %6.75?te tutuldu. Bu şu anlama geliyor:
*Olağan günlerde PY?ler %6.75?ten, diğerleri %7.75?ten
*Olağanüstü günlerde (yani TL?nin ekstra desteğe ihtiyacı olan
günlerde) ise PY olsun olmasın tüm bankalar %7.75?ten borçlanacak.
*Karara eşlik eden nota bakıldığında, mevcut (beklenenin üzerinde)
faiz artışının ana nedenleri olarak 3 faktör öne çıkıyor:
1. Enflasyon yüksek seyrediyor, MB fiyatlama davranışlarının
bozulmasını istemiyor.
2. Sermaye akımları oynak olduğu bir dönemde geçiliyor, TL?yi bu
ortamda desteklemek gerek.
3. Kredi hızı olması gerekenin üzerinde. Faizlerin artmasının da
katkısı ile daha makul düzeylere inecek.
*Kararın ardından global finansal piyasalarda olumsuz seyir devam
edince MB tarafından sitesinde yeni bir açıklama yapıldı ve ikinci bir
açıklamaya kadar ek parasal sıkılaştırmanın her gün devam edeceği ve
ek parasal sıkılaştırma olan günlerde saat 16:30?da en az 100 mn $
döviz satılacağı açıklandı.
*Yaşanan olumsuz gelişmelerin devam etmesine paralel MB yeni bir
açıklama daha yaparak şu noktaları vurguladı:
*16:30?da gerçekleşecek döviz satış tutarı için her gün saat
10:30?da ilan edilecek.
*16:30?da açıklanan bu minimum tutarın üzerinde satış
yapılabilecek.
*Mevcut ek sıkılaştırma 21-23 Ağustos arasında uygulanacak.
*Minimum olarak açıklanan döviz satış miktarı ertesindeki normal
gün için de geçerli olacak. (yani bu perşembe TCMB 10:30?da örneğin
500 mn $ minimum satış rakamı açıklarsa, Cuma günü normal güne
dönülmüş olursa (bir önceki günün akşamı 700 mn $ satmış olsun) Cuma
16:30?da 500 mn $ daha satacak)
Gösterge tahvil getirisi çift haneli seviyelere yaklaştı. Tr 5
yıllık CDS?i 240?ın üzerinde. Real?de son 1 aylık kayıp %8?in
üzerinde. Tüm olumsuz havaya karşın VIX?in 15?li seviyelerde olması
pozitif bir gösterge.
Asya?da 1997?deki Gibi Bir Kriz Beklentisi Gerçekçi mi? 19
Haziran?da FED Başkanı Bernanke?nin gevşek para politikasından çıkış
takvimini açıklanması ile birlikte tüm gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ)
sert satış dalgası başladı ve bu süreç halen devam ediyor. İlginç bir
şekilde özellikle son günlerde Asya GOÜ?lerine ilişkin endişe ve
korkular diğerlerinden belirgin şekilde farklılaşmaya başladı (yandaki
grafikler). Hatta bu endişeler bir adım öteye taşındı ve para
birimlerindeki sert değer kayıplarını 1997?deki gibi kapsamlı bir
ekonomik krizin takip edebileceği değerlendirmeleri yapılmaya
başlandı. 1997 Asya krizinde para birimlerindeki devalüasyonun
ardından bankalar çökmüş, ülke iflasları yaşanmış, IMF devreye girerek
sorunlu ülkelerle stand-by anlaşmaları yapmış ve bu süreci takip eden
yıllarda ekonomik resesyon yaşanmıştı.
Aşağıda önce bu endişeleri ortaya çıkaran faktörler
değerlendirilip, ardından 1997?deki gibi kapsamlı bir krizin neden
olası olmadığı değerlendiriliyor olacak. Bu endişeleri ortaya çıkaran,
yani fitili ateşleyen ülkenin Hindistan olduğunu söylemek yanlış
olmaz. Bir ülkenin ekonomik durumunu değerlendirmek için ana başlıklar
sayılsa Hindistan özellikle son 1.5 yıllık performansı ile bu
kriterlerin neredeyse tamamında sorun yaşayan bir ülke konumunda.
2006-2012 arasında yılda ortalama % 8.5 büyümüş olan ülke geçen yıl
sadece %5.1 büyüyebildi.
Bu seneki performansı büyümenin %5?in de altına ineceğini
gösteriyor. Büyüme oranlarındaki yavaşlamanın yanında Hindistan ikiz
açık veren bir ülke. Ekonomisinin %5.8?i kadar bütçe %5.4?ü kadar da
cari açık veriyor. Buna paralel yıllık 250 milyar $ civarında dış
finansmana ihtiyacı var. Dünyada likidite bolluğu varken ve Hindistan
çift hanelere yakın seviyelerde büyüyorken bu dış finansmanı ülkeye
çekmek nispeten kolaydı.
Fakat ünlü yatırımcı Warren Buffet?in tabiriyle havuzdan likidite
çekildiğinde Hindistan gibi mayosuz yüzdüğü anlaşılan ülkeler için
yatırımcıları yeni yatırımlara ikna etmek o kadar kolay bir iş değil.
Otoriteler ikiz açığı, yapısal sorunları, yavaşlayan büyümesi olan
bir ülkeye yeni koşullarda sermaye çekmenin kolay olmayacağını
anlayınca alelacele önlemler almaya başladılar. Hanehalkının en önemli
finansal zenginliği olan altın ithalatına vergi konuldu. Bireylerin ve
şirketlerin yurtdışına gönderecekleri nakitlere sermaye kontrolleri
getirildi. Hindistan Merkez Bankası piyasadan likidite çekerek
Rupi?nin $ karşısında sert değer kayıplarını önlemeye çalıştı. Bu
mekanizmalar zaten soru işaretleri ile dolu olan yabancı yatırımcıyı
korkutunca piyasalar daha da karıştı.
Hindistan?da yaşanan finansal panikle beraber Asya ile algılarda
şu şekilde bir paradigma değişikliği yaşandı. Para birimini yeni para
politikası ile birlikte radikal biçimde devalüe etmiş ve bu şekilde
Asya?nın diğer ülkelerine yeniden rakip olmaya başlamış bir
Japonya?Ekonomisi çift hanelerde büyürken bir anda frene basmış ve
nedenle Asya ülkelerden yaptığı başta emtia olmak üzere ithalatı hız
kesmiş bir Çin...yukarıda anlatıldığı şekilde finansal krizin
eşiğindeki Hindistan. Yani bölgenin en büyük 3 ekonomisi de diğer
bölge ülkelerine sorun yaşatacak bir değişim ve dönüşüm sürecinin
içinde. Tüm bunların üzerine bir de bölge ekonomilerinin cari açık
temelli dış kaynak ihtiyacı sıkça konuşulmaya başlayınca özellikle bu
hafta son dönemlerin global büyüme motoru Asya GOÜ?leri 1997?de
yaşadıkları tarzda zincirleme bir kriz yaşayabilir mi endişeleri
ortaya çıktı.
Bu endişelere karşın mevcut sorunların 1997?deki gibi bölgesel bir
ekonomik krize dönüşme riski bizce yok. Bunun altındaki nedenlere
bakıldığında:
1- Ekonomik büyüme biraz yavaşlasa da halen güçlü. Her ne kadar
hız kesmiş olsa da bölge büyüyor ve büyümeye devam edecek. 5 Ağustos
tarihli raporumuzda açıklandığı üzere bölge ekonomileri tarafından
kritik öneme sahip Çin bu sene %7-%7.5 civarında büyüyecek (1980-2012
ortalaması %10.0) ve önümüzdeki yıllarda da bu performansı devam
ettirebilecek güce sahip. 1980 ? 2012 arasında ortalama %6.1 büyümüş
olan Hindistan ise bu sene %5 civarında büyüdükten sonra önümüzdeki
seneden itibaren uzun vadeli büyüme oranlarına yeniden ulaşacak. Hem
IMF ve de piyasa beklentileri Hindistan?ın 2014?ten itibaren yeniden
%6?lı seviyelerde büyüyeceğini gösteriyor. Diğer bir ifade ile son
birkaç yılın yüksek büyüme rakamlarına bakarak % 5-%6?lı seviyelere
gerileyen büyüme oranlarını ekonomik kriz habercisi gibi
değerlendirmek yanlış. Ülke son 30 yıllık potansiyel büyüme hızını
önümüzdeki yıllarda da göstermeye devam edecek. Gelişmekte olan Asya
için de aynı durum söz konusu. 1980-2012 arasında %7.5 büyüyen bölge,
bu coğrafyanın itici konumundaki Çin?deki yavaşlamaya karşın 2018?e
kadar olan dönemde %7?li seviyelerin üzerinde büyümeye devam edecek.
Özetle, 2012 ve 2013 yıllarında global büyümedeki yavaşlamaya paralel
bölge ülkelerinde de bir miktar hız kesme oldu, fakat bunu abartmamak
lazım. Karşımızda 2012 ve 2013 yılı büyüme ortalaması %6.9 olmuş olan
bir coğrafya var.
2- Cari açık konuşulduğu kadar önemli bir problem değil. Yandaki
grafikte görüleceği gibi Hindistan dışında bölgenin bütün önemli
ülkelerinin cari açık göstergeleri 1997 krizinden önceki seviyelerden
çok daha iyi noktada (yandaki grafik). Tıpkı Türkiye gibi bu bölge
ülkelerinin büyüme potansiyeli yüksek, bunu hayata geçirmek için de
dış finansman kaynağına ihtiyacı var.
3- Kur rejimi ve yabancı para rezervleri geçmişe kıyasla çok daha
destekleyici. 1997?den önce birçok Asya ülkesi Para Kurulu adı verilen
bir tür sabit kur rejimi uyguluyorlardı. Krizle birlikte bunun olumsuz
tarafları fark edilince bundan vazgeçilerek serbest kur rejimine
dönüldü. Şimdi bölge ülkeleri kurlardaki ufak çaplı düzeltmelere çok
müdahale etmeden süreci daha kolay yönetebiliyor ve hatta mevcut
devalüasyonları dış ticarette kendi avantajlarına kullanabiliyor. Bu
en güzel göstergelerinden biri bugün itibarıyla 252 milyar $ döviz
rezervi olan Hindistan?ın Mayıs başından beri para birimi %20 değer
kaybetmiş olmasına karşın rezervlerinin sadece 12 milyar $?lık kısmını
satmış olması...Asya ülkelerinde para birimlerinde değer kaybı işler
kontrolden çıkma noktasına gelirse ya da arzu edilen rekabetçi kur
seviyelerinin üzerine çıkarsa da rezervleri 1997?ye kıyasla çok daha
güçlü (yandaki grafik).
4- Dış borç daha makul seviyelerde. Yandaki grafikten dikkat
edilirse 1997 ile karşılaştırıldığında kamu borcunun ekonomiye
oranının belirgin şekilde yükseldiği 3 ülke var. Çin, Kore ve Malezya.
Çin ve Kore kamu borcundaki artış 1997?de ekstra düşük seviyede
olmalarından kaynaklanıyor. Malezya?da ise borçluluk % 32?den %56?ya
çıkıyor. Her üç ülkede de borcun seviyesi geldikleri noktalar
açısından halen oldukça düşük seviyelerde. Maastricht kriteri olan
kamu borcunun ekonomiye oranı %60?lı seviyenin altında olmalı
prensibine 2012 itibarı ile Hindistan dışında tüm ülkeler uyuyor? Buna
karşın kamu kesimindeki borçluluğun azalmış olmasına karşın özel
sektör borçluluğunun artmış olduğu bir gerçek. Konsolide olarak
bakıldığında Asya GOÜ?lerinin özel sektör borcunun ekonomilerine oranı
1997?de %127 seviyesinde iken 2012?de % 165?e ulaşmış durumda.
Bu noktada önemli olan bu borcu alan şirketlerin ve özellikle
bankaların 1997?ye kıyasla şeffaf daha karlı iş modelleri ile
çalışıyor ve daha güçlü sermayeleri olması. Bugün itibarı ile piyasa
değeri açısından dünyanın en büyük 10 bankasından 5 tanesi Çin?den.
1997?de ilk 50?de bir tane bile Asya GOÜ bankası yoktu. 2012 sonu
itibarıyla bu raporda incelenen Asya?daki 7 GOÜ ülkesinin ortalama
sermaye karlılığı %14.2 (Türkiye %14.4) ile oldukça yüksek. Benzer
şekilde ortalama kaldıraç oranı (aktif / sermaye) 10.5 (Türkiye 7.9)
ile sermayelerinin olası negatif durumlara karşı güçlü seyrettiğini
gösteriyor. Tüm bu olumlu göstergelere karşın başta Çin olmak üzere
Asya?daki bazı ülkelerde gölge bankacılıkla ilgili bazı sıkıntılar
olduğu ve bunların potansiyel risk faktörü olabileceği de bir
gerçek?İlgili ülke otoriteleri de bu sorunların farkında ve son
aylarda birbiri ardına yeni önlemleri hayata geçiriyorlar.
Bu olumlu resmi ratingler de teyid ediyor. Bugün itibarıyla en
düşük yatırım yapılabilir seviye notu BBB- (Türkiye de bu ratingde).
Derecelendirme kuruluşu Fitch?in bu ülkelere verdiği ratinglere
bakıldığında Çin A-, Hindistan BBB-, Kore AA-, Malezya A-, Filipinler
BBB-, Tayland BBB+ ve Endonezya BBB-...Yani tüm majör Asya GOÜ?leri
yatırım yapılabilir seviye üzeri ratinge sahip. 1997?de bu ülkelerin
yarısı yatırım yapılabilir seviye notuna sahip değildi.
Özetle, bölge yapısal olarak 1997?den çok daha iyi durumda. Tüm
bunlara bakarak 1997 benzeri kapsamlı ve derin bir bölgesel kriz
endişesinin çok gerçekçi olmadığı görülüyor."

******

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım
danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti,
aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen
bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı
sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve
tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine
dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk getiri
tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer
alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize
uygun sonuçlar doğurmayabilir.

*******

Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/ForeksTurkey