Ana SayfaBAŞÇI: PARASAL SIKILAŞTIRMA OLDUKÇA ETKİLİ, İÇ TALEP ILIMLI ORANDA----

BAŞÇI: PARASAL SIKILAŞTIRMA OLDUKÇA ETKİLİ, İÇ TALEP ILIMLI ORANDA

06 Nisan 2012 - 09:58 borsagundem.com

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2011 yılı Ekim ayından
itibaren uygulanan parasal sıkılaştırmanın oldukça etkili olduğunu
ve bu sayede önümüzdeki dönemde de kredilerdeki artışın makul
oranlarda seyredeeceği, iç talebin de ılımlı bir seyir izleyeceği
öngörüsünde bulundu.
Başçı, İktisat ve Toplum Dergisi'nin son sayısına 'TCMB Para
Politikaları' başlıklı bir makale yazdı.
Dünya Gazetesinde yer alan makalede Başçı şunları söyledi:
"Küresel finansal krizi sonrasında gelişmiş ülke merkez
bankalarının krizin etkilerini sınırlamak amacıyla uyguladıkları
parasal genişleme politikalarının, birçok gelişmekte olan ülke
üzerinde olduğu gibi Türkiye'de de önemli yansımaları olmuştur. Bu
dönemde kısa vadeli yurt dışı finansman imanlarının bol ve düşük
maliyetli olarak sağlanabilmesi, hızlı kredi genişlemesine ve Türk
Lirası'nın giderek değerlenmesine yol açmıştır. Bu durum, 2010
yılının ikinci yarısından itibaren makro finansal risklerin ve dış
dengesizliklerin birikmesine neden olmuştur (Çınar ve diğerleri,
2010). Finansal istikrara ilişkin risklerin artması orta vadede fiyat
istikrarını tehdit etme potansiyeli taşıdığından, para politikası
stratejisinde finansal istikrarı da dikkate alan farklı yaklaşımlar
gündeme gelmiştir (Goodhart, 2010 ve Borlo, 2011).
Türkiye'de 2001 yılında yeniden düzenlenen Merkez Bankası Kanunu
ile Merkez Bankası, fiyat istikrarı temel amacına ilave olarak
finansal istikrara katkıda bulunacak tedbirleri almakla
görevlendirilmiştir. Bu kapsamda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
(TCMB), küresel dengesizliklerin ülkemiz ekonomisi üzennde oluşturduğu
makro finansal riskleri sınırlamak amacıyla, 2010 yılının sonlarından
itibaren yeni bir politika stratejisi tasarlamış ve uygulamaya
başlamıştır. Yeni politika yaklaşımında fiyat istikrarı önceliği
korunurken, finansal istikrar da destekleyici bir amaç olarak
gözetilmistır. Bu kapsamda, politika faizinin yanı sıra zorunlu
karşılık oranlan ve faiz koridoru gibi birbirini tamamlayıcı
nitelikteki araçlar bir arada kullanılmaktadır. Bu politikalarla orta
vadeli enflasyon görünümünü bozmadan, ekonomideki dengesizlikler
kademeli olarak azaltılarak daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna
doğru yönlendirme amaçlanmıştır. Bu çerçevede, bir yandan döviz
kurunun iktisadı temellerden aşırı ölçüde sapmasına karsı politikalar
uygulanırken, dıger yandan asın borçlanmanın engellenmesi amacıyla
kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer kurumların katkısıyla
birlikte gerekli tedbirler alınmıştır.
Yeni politika çerçevesine geçilen 2010 yılının Kasım ayından,
Avrupa ekonomisindeki belirsizliklerin hızla yoğunlaştığı 2011 Ağustos
ayına kadar olan dönemde, para politikası iki eksen doğrultusunda
belirlenmiştir. Bu kapsamda, bir yandan kısa vadeli sermaye
akımlarının uzun vadeye yönlendirilmesi ve Türk Lirası'nın aşırı
değerlenmesinin önlenmesi amaçlanmıştır. Dıger yandan da, yurt ıcınde
krediler ve talebin daha kontrollü biçimde büyümesi ve ic taleple dıs
talep arasındaki ayrışmanın dengelenmesi hedeflenmiştir. Bu dönemde,
risk iştahının güdü olması ve sermaye akımlarının kısa vadede
yogunlasması nedeniyle, faiz koridoru asagı doğru genişletilmiştir.
Böylelikle, gecelik piyasada oluşan faiz oranlarının zaman zaman
politika faiz oranından daha düsuk seviyede olusmasına izin verilerek
cok kısa vadeli sermaye girişlerinin caydırılması mümkün olmuştur.
Aynı donemde, aşırı kredi genişlemesini engellemek ve ıc talebi
kontrol altında tutabilmek amacıyla zorunlu karşılık oranlarında da
güçlü bir artışa gidilmiştir. Ayrıca, bu dönemde acılan düzenli döviz
alım İhaleleriyle güdü sermaye girişlerinden rezervleri güçlendirmek
amacıyla yararlanılmıştır. Alınan bu tedbirler, Türk lirası üzerindeki
aşırı değerlenme baskısının giderilmesine önemli katkıda bulunmuştur
(Basçı ve Kara, 2011). Ayrıca, basta Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu olmak üzere, diğer kurumların aldığı tedbirlerin de katkısıyla,
kredilerde 2011 yılının ortasından itibaren belirgin bir yavaşlama
görülmüştür. Bu gelişmelere bağlı olarak, talep kompozisyonunun ve
sermaye akımlarının kalitesinin arzu edilen yönde değişmeye başladığı
ve Türkiye ekonomisinin 2011 yılının ortalarından itibaren dengelenme
sürecine girdigı gözlemlenmiştir.
2011 yılının Ağustos ayından itibaren ise, küresel büyümeye ve
bazı Avrupa ülkelerindeki kamu borcu sorununa ilişkin endişelerin
derinleşmesi nedeniyle küresel ölçekte riskten kaçınma eğilimi artmış
ve risk iştahı oynaklığı yüksek seviyelere gelmiştir (Eichengreen ve
diğerleri, 2011). Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerden sermaye
çıkışlarının hızlanması üzerine, uygulanan yeni politika çerçevesi
d.hılinde politika araçları sermaye girişlerinin hızlı olduğu
dönemdekınln tersi yönünde kullanılmıştır. Öncelikle, gecelik borç
alma faizi yükseltilerek faiz koridoru daraltılmış ve bankacılık
sisteminin likidite ihtiyacını azaltmaya yönelik olarak Türk lirası
zorunlu karşılıklarda düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, döviz
piyasasındaki dalgalanmaları sınırlamak amacıyla da bir dizi likidite
tedbiri alınmıştır.
Türk Lirası'nda ağustos ayından itibaren küresel risk iştahının
bozulmasıyla ortaya çıkan aşırı değer kaybı ve yılın son çeyreğinde
fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki ayarlamalaf.nedenlyle,
enflasyondaki yükselis öngörülenden daha hızlı olmuştur. Bu durumun
orta vadeli enflasyon beklentilerini ve gorünümünü etkilemesini
engellemek amacıyla, ekim ayında borç verme faizleri önemli ölçüde
artırılarak faiz koridoru yukarı doğru genişletilmiştir. Bu çerçevede,
piyasaya yapılan fonlama ayarlanarak para piyasasındaki gecelik faiz
oranlarının politika faizinden daha yüksekte olusmasına izin
verilmiştir. Diğer taraftan, gecelik faiz oranlarındaki artısın
likidite koşullarında arzu edilmeyen bir sıkılasmaya yol açmaması ıdn
de zorunlu karşılık oranları düşürülmüştür.
Nitekim ağustos ayından itibaren alınan önlemler, Avrupa
ekonomisindeki belirsizliklere paralel olarak ortaya çıkan
dalgalanmaların Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin
azaltılmasına önemli katkıda bulunmuştur. Döviz piyasasına yönelik
alınan tedbirler ve faiz koridoruna ilişkin ağustos ve ekim aylarında
alınan kararlar neticesinde, döviz kurlarındaki oynaklık diğer
gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha sınırlı kalmıştır. Öte yandan,
ekim ayından itibaren uygulanan parasal sıkılastırma oldukça etkili
olmuştur. Bu sayede önümüzdeki dönemde de kredilerdeki artısın makul
oranlarda seyredeceği ve iç talebin de ılımlı bir seyir izleyeceği
öngörülmektedir.
SONUÇ:
TCMB, 2011 yılında olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da, hızla
değişen küresel koşullar çerçevesinde para politikasının esnekliğini
korurken, Öngörülebilirliği ise dıger politika metinleri ve iletişim
araçları aracılığı ile sağlamaya devam edecektir. Bu anlamda para
politikaları, fiyat istikrarı ve fınansal istikrarın bir arada
gözetilmesi yoluyla sürdürülebilir büyümeye ve istihdam artısına katkı
vermeye devam edecektir.

Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/#!/ForeksTurkey