Önder Arslan [email protected] Önder Arslan

Algoritma...

04 Kasım 2019, 13:57 - -

Ders    : Basic 

Dersin basic olması, basit olmasını gerektirir önyargısıyla, sıkı sıkıya sarıldı derse. O hep böyleydi. Temelini attığı nice yarım kalmış binalardan birine daha yeltenecekti. Koca Sinan’a benzer yanı yoktu. Sinan temeli atar, çeker, gider, yıllarca uğramaz ve yıllar sonra gelir, attığı temele şaheserler kondururmuş. Temeli sağlam şaheserlerdir her biri. Onun attığı temelleri ise zaman, aksine eğreltileştirir, zemin her defasında dibe vururdu. Bu hiç şaşmamıştı. 

Ders    : Basic

Konu   : Algoritma

Ne kadar da tanıdık bir işlemdi algoritma. Yarım bırakılmış önceki temellerden birinden tanışıktı. İşin tadı mı kaçıyordu? Kalksa çıkıp gitse, ilk terk ettiği sevimsiz derslerden biri olmayacaktı. Kesin. Algoritma ile bir de burada karşılaşmasının merakı ile düşündüklerini dehledi. Merakı iştahını kabarttı. Bu algoritmanın, Harezmî yolundan farkı neydi? Ah şu farkın güzelliği. 

Orta çağda ondalık sayı sistemine göre yapılan her türlü hesap işlemi logaritmanın , (Harezmî’nin dilindeki algoritmanın), bugünkü algoritmadan farkı (!) cezbediyordu onu.  

Dersin ilerleyen saatlerinde liseden arkadaşı olmaya namzet hocası anlatıyor, o, farkın tadına varıyordu. Algoritmanın genel anlamını öğreniyordu. Algoritma, bir işlemin ana çizgilerini gösteren tasarı anlamını yüklenmiş meğer. 

Ders: Basic

Konu: Algoritmada baklava dilimi

Algoritma bir işlemin akış şemasıydı. Bu şemada çeşit, çeşit şekiller vardı. Ve bu şekillerden birisi de baklava dilimiydi. Sorgu dilimi. Her bir işlem, bu sorgu diliminin çemberinden (pardon baklava diliminden) geçmedikçe işlem bir alt satıra düşmüyordu. 

O günkü sorgu dilimine bir sayı düşürmüştü, ders anlatan hocası.. Sayı baklava dilimine düşünce, sorguluyordu; 

- Sayı, tek misin? 

Baklava diliminden iki yol çiziliyordu akacağı yöne. Biri hayır’ladığında gideceği yoldu, diğeri evet’leyeceği zaman. Cevap evetse, sayının karesi alınıyordu; hayırsa karekökü. Yeni bir sorguyla karşılaşana kadar her şey akışındaydı. Her bir sorgu, yeni bir yol, tekamül, değişimdi...ta ki işlemin sonuna değin. 

Ve her şey kararlılığında, kesinliğinde, keskinliğindeydi... 

Ders    : Basic

Konu   : Algoritma

Ders ve konu devam ediyordu. Fakat o artık derste değildi. Ders içinde ama çok farklı bir dersteydi, belki. Adı, sanı belli olmayan bir ders. Ucuzundan ve kendince... İster felsefe densin, ister astronomi, hangi ad verilirse verilsin, farkı yoktu. Hatta ad verilmese bile önemi yoktu. Anlatan kendi, dinleyen kendi, soran ve cevap arayan da kendiydi. 

Yine haytalığı üzerindeydi. Oyun oynayacağı kesindi. Oburdu. Eline bir baklava dilimi geçmişken, yemekten geri durur muydu? Kimseden habersiz, gizlice. Çünkü bencildi. 

Baklava dilimine güneşi düşürdü önce, sonra ırmağı, daha sonra bir yavru kediyi...  Sorguladı. Birer birer. Müdahale etmek istedi. İnatlaştı. Mesela güneşi batıdan doğurdu. Irmağı çağlayandan etti… Kedinin kan emmesini düşledi. 

İnatlaştıkça gördü ki, akışın içkin dinamiğiyle, inatlaşmak hiç de işe yaramıyor. Kendi dışındakileri programlayamaması gücüne gitti. Gerçek güç güvenmektir akışa, hiçbir şey nedensiz olmuyor, düşündü. Ne güneş, ne ırmak, ne de küçük bir kedi sırf o istedi diye akışını değiştirmiyordu.  

Her şey akışındaydı. Akışındaki kararlılığında, keskinliğinde, kesinliğindeydi... 

Ders: Basic 

Ders devam ediyordu ama o,  artık derste değildi. Ders içinde dersteydi. Adı, sanı belli olmayan bir derste. Ucuzundan ve kendince... İster felsefe densin, ister astronomi, hangi ad verilirse verilsin farkı yoktu. Hatta ad verilmese bile önemi yoktu. Anlatan kendi, dinleyen kendi, soran ve cevap arayan da kendiydi. 

Kendini dersin içindeki dersten bir sorgu uyandırabilirdi. Hocanın, derste misin sorgusu hiç fena olmazdı. Hocayı gereksemedi bile; 

Sordu; 

Derste miyim? 

Ne evet’leyebiliyordu, ne de hayır’layabiliyordu. Tüm varlıklar algoritmasında kesinliğinde, kararlılığındayken, insan için geçerli değildi bu. O an baklava dilimi mi kendini, kendi mi baklava dilimini yiyecekti? Şaşırmıştı. 

Aşkı geldi aklına, sevmek geçti gözünün önünden, işlem sonu belirsizliğinden askıda kalan yanıtsızlarıyla boğuştu, bir anda. Karşısına çıkmış eskimiş sorguları düşündü. Her defasında bir satır aşağı hangi yolu seçerek düştüğünü düşündü. Yolu diğer varlıkların yolundan bir fazlaydı. Her insanda olduğu gibi. Yol üçlemişti ve yol çoğalmış gözüküyordu. Bu kendini rahatlatmalı mıydı? 

“Belki” ile anlamlı anlamlı bakıştı. 

Baklava diliminde insan varken, evet hayır’a ihanetti, hayır evet’e,

“belki” ise hem evet’e ihanetti, hem de hayır’a. 

Evet’lemeden ya da hayır’lamadan,  satır satır aşağı düşer algoritmamız, dedi. 

Ders bitmişti, ders yılı da. Ve o, Basicten kalmıştı. 

Çünkü o, algoritmayı anlamamıştı.
“Belki” de algoritma onu.

Ve Ramiz Dayı kulağına fısıldadı:
-Bu işler böyle yürümüyor yeğennnnn!

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (3)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster