Belgin Maviş [email protected] Belgin Maviş

Adı DİLBER

09 Mart 2018, 07:17 - -

Bir köyde gözlerini açtı Dilber. Ortanca çocuk olarak… Ve yıllarca ortanca çocuk daha doğrusu ortanca kız çocuk olmanın eziyetini çekerek. Ablası hasta numarası yaparak ömrünü geçirdi. Hala hayatta ve hala numaracı evlatlarını bile kandırmaya devam ediyor. Kardeşi, ailenin kurnaz iri gözlü, işine geldiğinde kolayca yalan söyleyebilen ve en kötüsü herkesi bu yalana inandırabilecek kadar iyi bir yalancı. (Hala öyle, küçük diye hoş görülen adam kullanan zenginleri kıskanan... Dilber ise onlardan farklı.)

Ona verilen sorumlulukları narin vücudunun yapabildiği kadarıyla yapmaya çalışan gerçek bir emekçi. Sessiz Dilber az konuşan çok okuyan bir kız. İlkokulda başarılı olunca öğretmeni, “Okumalı bu kız çalışkan ve zeki” dese de ailesi onu kız başına okuyamaz düşüncesiyle kasabaya göndermez. Dilber çok üzülse de sessiz kalır. Büyükleri ve abisi onun yerine karar vermiştir. Uyacak çaresiz. Bulduğu her kağıdı, kitabı okur Dilber, tarlada, bahçede, yolda. (Bugün 71 yaşında ve hala okuyor.)

Yıllar geçer ve aynı köyde olup askeri okula yatılı gönderilen Murat’a gönül verir. İmkansız aşktır kardeşlerine göre, ‘koskoca askeriyede okuyan yakışıklı adam senin gibi çelimsizi ne yapsın?’ kıskançlıkları olsa da o iki yürek ellerini bırakmaz ve herkesin şaşkınlığı arasında Dilber babasının ona olan inancı ile evlenir sevdiğiyle. İstanbul’a yerleşirler…

Zorluklar ve fakirlik yaşasalar da bir de üzerine ilk çocuklarını kucaklarına almanın gayretiyle karı koca el ele verdikleri yolda çok çalışırlar yıllarca. İkinci kızlarını kucaklarına aldıklarında kendi işlerini kurarlar. Çalışır Dilber gece gündüz. Eşi, “Bu işler ailecek olursa olur” der. İnanır ona Dilber… En ufak şüphe duymadan… Çok severler birbirlerini ama sanırım Dilber biraz daha fazla sever kocasını.

Kendi okuyamadığı için iki kızına hep okumaları için destek olur Dilber. Arkadaşları her ay altın bilezik alıp eşe dosta hava atarken, Dilber kolundaki bileziğini bozdurup, kızını, kızlarını okutmaktan vazgeçmez. “Okumalı ve güçlü kadın olmalılar” der.

“Eşini sevsin ama ona bağımlı olmasın kadın” der... Zorluklarını yıllarca yaşamıştır... Bilir… Maddi gücü olan kadın olsunlar duasını eksik etmez dilinden. Koca parası yemez Dilber… Hep çalışır ve alın terinin ekmeğini yer. Eşi patron olsa da o patron karısı olmayı sevmez..

Yıllar yılları kovalar ve zaman zamansızca eşini koparır Dilber’den… Ani gelen ölümle yıkılır parçalara ayrılır yüreği… 10 yıl sürer bu durum. Ve zor yıllardır Dilber için hayat arkadaşını 48 yaşında yitirmek. Kızları yalnız bırakmaz onu. Hastadır Dilber... Daha doğrusu kanser olduğu gizlenmiştir ondan. Tesadüfen öğrenir. Oysa eşi ameliyat olduğunda geçti gitti demiştir ona... Olsun der ayaktayım çocuklarımın yaşlanan anne ve babamın desteği var... Baş belası kardeşlerini ve yıllarca ona karşı davranışlarını görmezden gelerek. Küçük kardeşini çok sever. Evladını bile onun adıyla çağırma pahasına. Bilemez bu çok sevmenin nasıl canını yakacağını, nasıl hem kendine hem de evlatlarına zarar vereceğini. İnanmak istemez... Kardeş der öz be öz kardeş yapar mı hiç elin yaptığını?! Yaşayarak öğrenir ne yazık ki nasıl çok daha fazla kötülük yapabileceklerini.

Kadına şiddet hep erkeklerden gelmez. Sevgisizlik ya da sömürü… Ve yalan dolan hırsızlık… Bir kadın da diğer kadına yapabilir tüm bu eziyetleri... Yaşayarak öğrenir Dilber bunları. Ama ne olursa olsun adaletten, adalete olan inancından vazgeçmez.

 Konfiçyus’un sözü acı şekilde yüzüne çarpar, tüm adli savcılık jandarma sürecinde adalete inancı dursa da adaletin nasıl insanlarca çarpıtılabildiği ve hukuk insanlarının nasıl hukuğu kullanarak hukuksuzluğu yapabildiklerini…

Konfiçyus der ki;

“İyi insanlar daima kaybeder. Çünkü adil dövüşürler.’’ Doğrudur acı şekilde öğrenir Dilber… Diğerleri kalabalık ve güçlüdür. O tek başına... Diğerleri yalanlarıyla zorbalıklarıyla ve maddi güçleriyle insanları etkilerken o doğruları söyler öz söyler dinlemezler. Bir de azarlar onu savcısı, jandarması. Satılacak bu mallar… ne çok duymuştur bu sözü

Ve savcı öyle etkilenir ki diğerlerinin yalanlarından, Dilber’e, 71 yaşındaki bir kulağı az duyan karşısında saygıyla selam veren bu naif kadına, “Kardeşlerinin başına bela mısın sen, anlaşamıyorsan sat malını defol git be şerefsiz” der. Bu hakareti de yaşar Dilber .

Ama kaldırmaz yüreği bu hakareti ve gül hastalığına yakalanır. Aylarca vücudundaki kızarıklık ve yaralarla boğuşur. Yıkılmaz. Hakkı olan malını mirasını evini canını korumak pahasına…

Kızlarına dua eder hayalindeki evi ona köyünde yaptıkları için… Her sabah ikinci katın penceresini açar radyosunu camın önüne koyar. Rahmetli kocasının sevdiği bir türkü gelince daha çok açar radyonun sesini, camdan başını uzatır, ordadır eşi tam karşısında ağaçların altında. Kabrine bakar gözlerinden birkaç damla yaş akar, dua eder, ona sığınır Dilber. Bir kez daha büyük kızına dua eder. Onca sıkıntıya girmiştir ama onu kocasından ayırmamış, bu balkonu ona armağan etmiştir işte…

Ve bir şubat günü Dilber’in annesine ait tam evinin önündeki bağ evi, yağan deli kara dayanamaz ve yıkılır. Dilber şaşkındır. O kar kıyamette yıkılan evi, kendi oturduğu evin önündeki yıkıntıyı temizletmeye başlar. İşte çileli süreci tamda bu aşamada başlar. Kardeşleri ilçenin en çekinilen avukatını tutar. Ve “Annemize ait evi yıktı” diye şikayet ederler belediyeye. Dilber bir yandan yıkıntıyla boğuşur, bir yandan arazisine izinsiz giren, kendini çalışan kepçelerin önüne atan avukat kadınla…

“Ne garip” der Dilber içinden, avukat kadının saygısızca yaptığı müdahalelere. Bu da bir kadın üstelik bir hukuk insanı ama hukuksuzluğun kralını yapıyor. Ama bilmediği önemli bir konu sonradan netleşecektir. Bu avukat kadın aynı zamanda belediyenin de icra davalarına bakan avukattır dışarıdan. Yani belediye avucunun içindedir. İmar müdüründen belediye başkanına aklınıza kim geliyorsa…

Hemen savcılığa gider Dilber. Ama savcı, “Jandarma çağır, ona anlat, gerekirse jandarma bize bildirir” der. Dinlemez bile. O gün farkeder Dilber savcının odasından çıkarken, o kendini kepçelerin üzerine atan avukat kadın savcılık kalemindekilerle de çok yakındır. Ve anlar ki ondan önce o burayı kendine göre ayarlamıştır. “Küçük yer” der Dilber içinden herkes herkesi biliyor ama ne acı ki herkes herkesin bilmemesi gerekeni de biliyor. “İşim zor” der. Haklıdır...

Tam 7,5 ay sürer belediye savcılık arasında gidiş gelişler. İlçe belediyesi avukat hanımın baskısıyla “Şikayet var, duvar ve merdiven yapamazsınız yıkılan yere” diye diretir. Oysaki encümen duvar ve merdiven için karar vermiş ama belediye başkanı, imar müdürü ve avukat kadının isteğiyle sümen altına atmıştır bu kararı. Koskoca belediye başkanı yapmıştır bunu… Aylarca yağmurda, karda Dilber düşme pahasına bu ağaçtan tahta merdivenden iner çıkar evine arazisine girebilmek için. Arazi geniştir ama kardeşleri çıkışları kapatır.”Seni burada yaşatmayacağız’’ haykırışları kulaklarından gitmez Dilber’in. Korka korka yaşar evinde, toprağında, bir de 4 metre merdiven çıkar her gün. Derken bir gün hastalanır evinde. Kalp spazmı geçirir. Kardeşleri kapıları açmadığı için komşuları o kırık dökük merdivenden kucaklarında çıkarırlar onu…

Bunu duyan büyük kızı önce Bimer’e sonra Cimer’e yazı yazar ve belediye başkanı, imar müdürü, savcı ve tüm bu tezgahı kuran avukatı anlatır, suç duyurusunda bulunur. Kızı için de kabus olmuştur o merdiven... Ya annesi düşerse… Aylarca uykusu kaçar. Belediyeye müracatları reddedilir. İmar müdürü, “Hele bir merdiven yapın kafanıza yıkarım” tehdidini yapar. İmar müdürü diyorum.. Anlatabildim mi?

Cimer hemen döner ve konu için savcıya yetki verir. Savcıya diyorum..! Olaylara göz yuman, yaşlı kadına hakaret eden savcıya!. Savcı bunu da dosya yapar ama işlem yapmaz.!! (O savcı ücra bir Anadolu kasabasına gönderildi.Yerine gelen savcı da hala o dosyayı yani suç duyurusunu işleme koymadı. Masasında duruyor. Bu arada bir yıl sonra o dosyayı şikayetlerinizden vazgeçin diye Dilber’in önüne koyan yeni savcı. Kardeşleriyle uzlaşacağını, mal paylaşımı yapacağını zanneden Dilber hem de savcılık kaleminde avukat kadının kalemdeki kankaları sayesinde az daha tüm şikayetlerinden vazgeçiyordu. Kızları fark etti ve imzalar atılmadı Allah’tan. Savcılık kaleminde yaşananlar da Bimer’e bildirildi ama kalemin savunması adeta Bimer’le dalga geçer gibiydi. Kızlarının kalemdekilerin telefon kayıtlarına bakın avukat kadınla işbirliği var dedilerse de  savcı bu araştırmadan kaçınır nedense.!!)

Tam 7,5 ay sonra Cimer savcı ilgilenmese de işin peşini bırakmaz ve belediye başkanı bir akşam üstü iki zabıta ile encümen kararını gönderir. Bir de azarlar kaba zabıtalar hasta kadını “Hemen duvarı yap yoksa ceza yersin…” Tozlanmış kararı hasta yatağında alan Dilber gülümser.

Ne acı yarabbi, kendi ülkende kadının, yaşlı bir kadının, korunmaya ihtiyacı olan bir kadının çektiği eziyet… 71 yaşındasın... Hastasın... Ve çaresizsin… Aylarca kim mücadele etti der içinden bu duvar merdiven için... Şimdi yapmazsan ceza yersin diyor devlet. Güler misin?? Ağlar mısın..!

Kızları hemen ulaşır merdiven ve duvar yapılır. Ona bile kardeşleri müdahale eder. Ustaları kaçırtırlar. Rezillik sürer. Sonunda işi tamamlarlar.

Ancak küçük kızının ağır rahatsızlığı sonucu önemli ameliyatına yetişemez Dilber savcı jandarmaya sürüklenmekten. İlk kez çok ağlar. Devlete adalete kadın olarak yaşadıklarına isyan eder.

Bir hafta kızının yanına gider. Kardeşleri yine boş durmaz ve evinin dibine yüksek duvarlar çekerek koskoca arazide eşit payı olmasına rağmen onu küçücük alan hapsederler. Jandarmayı arar, “Bizim işimiz değil, belediyeyi ara” derler, gitmezler durdurmaya. Kahrolur Dilber, kızı hastadır, kıpırdayamaz. Belediyeye avukatı gider, “Durdurun müşterek alandaki izinsiz duvar örme işini haksız mal edinimi, gasp var” der. Belediyeye gider ama sonuç komiktir. Avukat kadının eli kararda gezinmiş ve belediye akıllara zarar bir cevap vermiştir: Duvar gayet nizami ve uygundur..!

Dilber hala uğraşıyor… 71 yaşını doldurmasına rağmen. Hayali, mal paylaşımının adaletli yapılması, huzur içinde evinde bahçesinde yaşayabilmek. Etrafı çepe çevre adaletsizlik haksızlıkla çevrili. Sesini duyan derdini anlayan yok.

Belediye başkanı hala koltuğunda rahatça oturuyor. Hizmet anlayışı mı? O da ne? “Koltuğumdan vazgeçmem…”

Avukat kadın hem belediyenin işleriyle uğraşıyor hem belediye ile sorunu olan davaları alıyor. Kazanmak garanti. Her yer ona açık. Savcılık kalemi, kalem çalışanları kankası… “Evrak mı gerekiyor? Buluruz. Şahit mi gerek, yaratırız!.. Açılmayacak kapıyı açarız..! Ben ve imar müdürü çizecek, kadastro müdürü mü kabul etmeyecek?” diyecek kadar cüretkar… Adalet mi ? Hukuk mu? O da ne .?

İmar müdürü görevden alındı ama hala belediyede, başkanın köylüsü ne de olsa, zabıtaya bakıyor.! Evrak takibi yapacak ama sümenin altındaki birikenleri görmemeye devam. Vatandaş sürünsün ona ne.!

Savcı…  Eski savcı Dilber’e davranışlarından dolayı ilçeden uzaklaştırıldı. Herkes FETÖ’den gönderildi sanıyor oysa… Hakim eşi ise Dilber’e yapılanlara göz yumduğu için dilerim üzgündür.

Yeni savcı için her şey dosya demek. Dosya kapatırsa iş tamam. O dosyanın içinde yatan dram ya da bir adım atsa çözülecek belki sorunlar da o eski insan halinden anlayan savcılar nerede ….

Bu yazıyı Cumhurbaşkanı’nın Külliye’de Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamasındaki sözlerini duyunca yazmaya karar verdim. Cumhurbaşkanı, “Babanız ölürse birkaç gün ağlarsınız, anneniz ölürse bir ömür” dedi. Doğrudur. Yaşarken elbirliğiyle kadını anayı yaşlı bir insanı öldürmek de böyle  olsa gerek… Dilber ve Dilber gibi kadınlarımızın, analarımızın, eşlerimizin, emekçilerimizin sesini duyurmaları, yaşadıkları zorluklara çare olunması umuduyla…

Dilber dahil tüm emekçi, cefa çeken, sesini duyuramayan kadınların, kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü yürekten kutlarım.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (4)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Chp isbank temettü kisitlama16 Ekim 2018 07:42

    Isbank kurucu hisse temettü odemesindeki 1991 deki kistlamayi ve Türk Dil Kurumu ve tarih kurumunun temettulerden hakkı olanı alamadığını yazarsaniz chp mirasa nasıl sahip çıktığını Türkiye ye anlatsaniz

  • ky13 Nisan 2018 08:48

    Bir borsacı olarak şu kritik günlerde borsa yorumu yapsaydınız keşke..masalı sonra anlatırdınız.

  • KIZILBAŞ MİLLETİNDEN ALEVİ DİNİNDENİM21 Mart 2018 21:26

    DAHA ÖNCE BİR HABERDE İZLEMİŞTİM BİR KAÇ AY ÖNCE VE BU YAZILAN HİKAYE ONUNLA ÖRTÜŞÜYOR.BU EZİYETİ YAPAN SAVCIYA, BELEDİYE BAŞKANINA, AVUKATA VE O ZAVALLI KARDEŞLERİNE LANET OLSUN, O SOYSUZLAR (SAVCIYA, BELEDİYE BAŞKANINA, AVUKATA VE O ZAVALLI KARDEŞLERİ) EVLAT ACISI GÖRSÜNLER, ÇARESİ OLMAYAN HASTALIKLARA YAKALANSINLAR.

  • mstf kkmn09 Mart 2018 07:54

    dilber hanımın hikayesi gerçek mi?