E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasa2015'te enflasyon hedefi yüzde 5---

2015'te enflasyon hedefi yüzde 5

2015'te enflasyon hedefi yüzde 5
10 Aralık 2014 - 10:53 borsagundem.com

TCMB Başkanı Başçı 2015 yılı enflasyon hedefinin yüzde 5 olarak belirlendiğini söyledi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Bütüncül bir yaklaşımla, enflasyon odaklı bir çalışma sonucunda enflasyonunun önümüzdeki yıl yüzde 5'e oldukça yakın bir seviyede gerçekleşmesi mümkün. Özellikle emtia fiyatlarındaki, petrol fiyatlarındaki son gelişmeler sonucunda" dedi.

Başçı, "2015 Yılında Para ve Kur Politikası" konulu basın toplantısında, Merkez Bankası Kanunu gereğince temel amaçlarının fiyat istikrarını sağlamak olduğunu söyledi.

Bu doğrultuda Orta Vadeli Program hazırlık çalışmaları sırasında hükümetle varılan mutabakatla uyumlu olarak 2017 yılı enflasyon hedefinin yüzde 5 olarak belirlendiğini belirten Başçı, şunları kaydetti:

"Bugün bulunduğumuz durum itibarıyla mevcut şartlar bizim en son önümüzdeki yıl için verdiğimiz 6,2'lik enflasyon tahmininin dahi altında bir gerçekleşme olabileceğine işaret ediyor. Yalnız bunun için bir çaba göstermek gerekecek. bu çabayı Merkez Bankası zaten hali hazırda gösteriyor. Buna ilave olarak da finansal istikrar komitemizin dış denge ile ilgili gösterdiği çaba, gerekse dün Başbakanlık Genelgesi ile oluşturulan Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesinin göstereceği çaba çok faydalı olacak. Bu şekilde bütüncül bir yaklaşımla, enflasyon odaklı bir çalışma sonucunda enflasyonunun önümüzdeki yıl yüzde 5'e oldukça yakın bir seviyede gerçekleşmesi mümkün. Özellikle emtia fiyatlarındaki, petrol fiyatlarındaki son gelişmeler sonucunda."

"2015 yılında dış dengede belirgin bir iyileşme olmasını bekliyoruz"

Enflasyonun 2015 yılı boyunca kademeli bir düşüş sergilemesinin amaçlandığını ifade eden Başçı, enflasyonun 2015 yılı sonunda 6,2 olması beklendiğini ancak raporun yayımlanmasından sonra özellikle petrol ve emtia fiyatlarında kayda değer bir düşüş gerçekleştiğini vurguladı. Buradan enflasyonu düşürücü bir faktör geleceğinin tahmin edildiğini belirten Başçı, "10 doların yaklaşık 0,4-0,5 puan gibi enflasyonu düşürücü yönde katkı yaptığını hesaplayabiliyoruz. Dolayısıyla 10 doların çok ötesinde bir düşüş oldu. Oradan düşürücü yönde bir etki gelecek. Bu çok önemli bir fırsattır. Bunu kullanıp enflasyonu yüzde 5'e düşürmek için çaba göstermemiz gerekiyor. Gerek Merkez Bankası olarak gerek ilgili diğer kurumlar olarak bir çaba gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

Fiyat istikrarını dolaylı olarak dış dengenin etkilediğini, büyük bir cari açığın kur istikrarını etkileyerek fiyat istikrarını etkilemesinin söz konusu olabileceğine işaret eden Başçı, benzer şekilde kur istikrarının etkilenmesi halinde enflasyon beklentileri istikrarının da bozulabildiğini ve fiyat istikrarının etkilenebildiğini anlattı.

Bu nedenle Türkiye'de 2010 sonundan itibaren gösterilen çaba ve alınan tedbirlerle dış dengedeki sürekli ve kademeli iyileşmenin sevindirici olduğunu dile getiren Başçı, "Onunla ilgili olarak kasım ayında bir ara verecek, bir fasıla olacak. Altın ithalatı kasım ayında yüksek görünüyor. Altın hariç de halen fena görünmüyor.  Bir ara verecek ondan sonra aralık ayından itibaren düzelmeye devam etmesini ve 2015 yılında dış dengede belirgin bir iyileşme olmasını bekliyoruz ki Orta Vadeli Program öngörülerinin daha olumlu yönde gerçekleşmesi mümkün" diye konuştu.

Başçı, dış denge ile ilgili gösterilen çaba ve alınan tedbirlerin sonuç verdiğini belirterek, bu konuda çok olumlu gelişmeler olmaya devam edeceğini söyledi.  

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, "En son arkadaşlarımızın piyasadan topladığı veriler, ilk intibaları, enflasyonun yıl sonunda yüzde 8,9'un altında gerçekleşme ihtimali olduğuna işaret ediyor" dedi.

Emtia fiyatlarında istikrar olmamasına karşın düşüş yönünde keskin hareketler bulunduğunu belirten Başçı, "Bu da enflasyonu düşürücü yönde bir etki yapacak. Bunun kalıcı olup olmayacağını 2015 yılı boyunca izleyeceğiz. Olursa bu, Türkiye için önemli bir fayda sağlayacak çünkü Türkiye net emtia ve enerji ithalatçısı bir ülke" diye konuştu. 

Dünyada düşük faiz ortamının da Türkiye için bir avantaj olduğunu kaydeden Başçı, düşük faiz ortamında basiretli borçlanma konusunda çaba gösterilmesi gerektiğini ifade etti.

Borçlanmanın üretime, ihracata ve yatırıma yönelik olmasına dönük çabanın sonuç vermeye başladığını belirten Başçı, "Bu, biraz daha devam ederse Türkiye'nin dengeli büyüme konusunda önemli avantajlardan birisi de dünyadaki düşük faiz ortamı olabilecektir" değerlendirmesinde bulundu. 

Türkiye açısından zorlukların neler olabileceğine ilişkin de görüşlerini paylaşan Başçı, 2013 yılının son derece güzel bir ortamda başladığını, buna karşın mayıs ayından itibaren Amerikan Merkez Bankasının (Fed) politika değişikliği sinyalinin ardından ciddi bir oynaklık yaşandığını, bu durumun Türkiye gibi cari açık veren ülkeleri daha fazla etkilediğini ifade etti.

Başçı, bu zorluğu iyi yönetmek gerektiğini, miktar boyutunda bunun nasıl bir etki yapacağı konusunda büyük bir endişe oluştuğunu dile getirdi.

Kasım ayında miktar boyutunda sıkılaşma tamamlandığında Türkiye gibi ülkelere o kadar büyük bir zarar vermediğinin anlaşıldığına dikkati çeken Başçı, "Demek ki korkulan olmadı. Sadece enflasyonun üzerinde bir miktar tortu bıraktı. Enflasyonun bu yıl yüzde 5'in oldukça üzerinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Yüzde 8,9 yıl sonu öngörümüz. Fakat en son arkadaşlarımızın piyasadan topladığı veriler, ilk intibaları, bu 8,9'un da altında yıl sonu enflasyonu gerçekleşme ihtimali olduğuna işaret ediyor. Yine de temkinli olmak lazım. Daha vakit var" diye konuştu. 

"Para politikasını gevşetmeyeceğiz"

Anılan oranların yüzde 5'in oldukça üzerinde olduğuna işaret eden Başçı, enflasyonun yüzde 5'e kadar düşeceği konusunda vatandaşların ikna edilmesi gerektiğini dile getirdi.

Gelecek yılın ilk 4 ayında enflasyonda kuvvetli bir düşüşün mümkün olduğunu anlatan Başçı, "Fakat bu böyle diye biz bir anda para politikasını gevşetmeyeceğiz" dedi.

Bu konudaki çabayı çekirdek enflasyon konusunda göstereceklerini kaydeden Başçı, bu veride trendin yüzde 5-6 arasına geldiğini, bunun 5'in altına indirmeleri gerektiğini söyledi.

"Basiretli borçlanma konusunda çalışmalarımızı tamamladık"

Dünyada normal bir para politikası uygulanmasını arzu ettiklerini belirten Başçı, küresel büyümedeki yavaşlığın bunu sürekli geciktirdiğini ifade etti.

Parasal sıkılaştırma ve normalleşmenin erken olabileceği gibi geç de olabileceğine işaret eden Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geç olursa ne yapacağız? Onu da düşünmemiz lazım. Düşük faiz ortamı olağanüstü düşük olmaya devam ederse ve bir türlü normalleşme sağlanamazsa o zaman basiretli borçlanma nasıl sağlanabilir? Onunla ilgili çalışmalarımızı tamamladık. Bununla ilgili kurulan bazı değerlendirmeler ilgili birimlerimiz tarafından sunuldu. Finansal İstikrar Komitesine bilgi sunacağız. Şu yönde hareket edersek Türkiye'nin artık hiç eleştirilecek yanı kalmayacak. Finansal istikrar açısından an zayıf olduğumuz alan rezervlerin kısa vadeli borçları karşılama oranıdır. Orada da artık 2015 yılında çok ciddi bir iyileşme sağlayabiliriz. 'Şu politikayı uygularsak, şu çabayı gösterirsek' şeklinde bir karar verilecek. O karardan sonra da bankalarımız rahat bir şekilde uzun vadeli borçlanacaklar. Dış borçlanma yerine mevduatı ve iç kaynakları teşvik edecekler. Onunla ilgili zaten adım attık. Dolayısıyla orada Türkiye'nin kayda değer bir eleştiri noktası kalmamış olacak."

Tarım alanındaki gelişmeler

Türkiye açısından zorluklardan birinin tarım ve gıda fiyatları olduğunu belirten Başçı, 2014 yılının kuraklık, don ve yağışlardaki öngörülemez hareketler nedeniyle tarım açısından kötü geçtiğini dile getirdi.

GSYH verilerine bakıldığında tarım hasılasının 3. çeyrekte eksi yüzde 5'e yakın daraldığını ifade eden Başçı, bunun tabiat koşullarının getirdiği bir sonuç olduğunu kaydetti. Buna karşın 3. çeyrekte tarımın yüzde 14 gibi yüksek bir ağırlığının olduğunu anlatan Başçı, "Dolayısıyla ikisini çarptığınız zaman GSYH'de beklenenden düşük gelmesinin faktörlerinden en önemlisi tarım hasılasındaki düşüş" dedi.

Bunun sadece büyümeyi aşağı yönlü etkilemediğine, aynı zamanda enflasyonu yukarı yönlü etkilediğine dikkati çeken Başçı, gıda fiyatlarındaki artış oranını yüzde 14'ler civarında olduğunu söyledi.

Normalde bu durumun geçici olmasının beklendiğini kaydeden Başçı, geçici olmaması durumunda bu konuda çaba göstermeleri gerekeceğini belirtti.

"Hükümet 'problemin farkındayız' mesajı verdi"

Bu konuda Resmi Gazete'de dün yayımlanan Başbakanlık Genelgesini "iyi bir haber" olarak nitelendiren Başçı, hükümetin "problemin farkındayız ve çözmek için çaba göstermeye başlıyoruz" mesajını verdiğini ifade etti. Bu kapsamda Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasalarını İzleme ve Değerlendirme Komitesinin kurulmasının uygun görüldüğünü anlatan Başçı, bu gelişmenin yapısal bir soruna yapısal bir çözüm getirmek açısından önemli olduğunu vurguladı. Başçı, "Eğer, 2015 yılında, hava şartları yine kötü gitmeye devam ederse komite gereken tedbirleri gereken zamanda alacaktır" diye konuştu. 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Öncü göstergeler yatırımlarda son çeyrekte değilse bile 2015 yılının birinci çeyreğinde bir miktar artış, artı yönde katkı olabileceğine işaret ediyor. Tüketim talebinin nispeten daha ılımlı seyredeceğini öngörüyoruz. Dengeli büyüme 2015'te gerçekleşebilecek bu sayede" dedi.

Farklı ülkelere yönelik faiz oranlarını dile getiren Başçı, bunun yansımasının Türkiye'de hem nominal hem reel faizlerin tarihindeki en düşük seviyelerde olduğunu söyledi.  Reel faizin denge değeri olarak çok düşük olmasının bütçe disiplini ve şubat ayında özel sektöre yönelik alınan tedbirlerle basiretli borçlanmayı teşvik etmesiyle gerçekleştiğini belirten Başçı, şunları kaydetti:

"Küresel ortam böyle olmasaydı da 2006'daki gibi olsaydı mesela bu mümkün olmazdı, o zaman bu olamazdı. Şu anda mevcut dünyadaki düşük faiz ortamı sayesinde artı basiretli borçlanma sayesinde bu olabiliyor. Bu Türkiye için olumlu bir döngüye dönüşebiliyor. Düşük faiz ortamında basiretli borçlanma, dengeli büyüme, gelir dağılımı ve istihdam için faydalı olacak. Türkiye net borçlu ülke olduğu için, daha ziyade düşük gelirli gruplar borçlu olduğu için düşük faiz gelir dağılımına da olumlu etki yapıyor. Bunların daha fazla borçlanmasında artık dikkatli olması lazım. Düşük gelir ortamındaki vatandaşlarımızın da aşırı borçlanmadan kaçınması gerekir. Makro ihtiyati önlemlerden en önemlisi gelire nispetle kredi kartı borcunun çok fazla olmaması. Bu bir düzenlemedir. Buna benzer düzenlemeler de faydalı olabilir."   

"İhracat odaklı bir büyüme giderek daha fazla güç kazanacak"

Türkiye'nin sürdürülebilir kredi büyümesi hızının yüzde 15 civarında olmasının sürdürülebilir olduğunu, bu oranın makro ekonomik hedefler ve Orta Vadeli Program ile uyumlu olduğunu ifade eden Başçı, Türkiye'de şubat ayından itibaren ticari kredilerin büyüme hızının tüketici kredilerinin büyüme hızının üzerinde kalmaya devam ettiğini söyledi.

Başçı, Türkiye'de şu anda yüzde 15'in üzerinde bir ticari kredi büyüme hızı, yüzde 15'in altında bir tüketici kredisi büyüme hızının bulunduğunu belirterek, şöyle dedi:

"Demek ki bankalarımız, finans sistemimiz artık tüketimin finansmanından, üretimin finansmanına, ithalatın finansmanından ihracatın finansmanına doğru kompozisyona kaydırıyorlar ki bu dengeli büyüme açısından elzem bir durumdur. Geçiş döneminde bir miktar bunun iç taleple ilgili yavaşlatıcı etkisi evet oldu ikinci ve üçüncü çeyrekte ama bunun geçici olduğunu düşünüyoruz. Dengeli büyüme başladığında bunun meyvelerini toplayacağız. Özellikle ihracat odaklı bir büyüme giderek daha fazla güç kazanacaktır, diye 2015 yılında tahmin ediyoruz."

"Tüketim talebi nispeten daha ılımlı seyredecek"

Yatırımlarda bir kıpırdanma işareti olduğunu ifade eden Erdem Başçı, "Öncü göstergeler yatırımlarda son çeyrekte değilse bile 2015 yılının birinci çeyreğinde bir miktar artış, artı yönde katkı olabileceğine işaret ediyor. Tüketim talebinin nispeten daha ılımlı seyredeceğini öngörüyoruz. Dengeli büyüme 2015'te gerçekleşebilecek bu sayede" dedi.

Uzun vadeli borçlanmanın daha basiretli olduğuna ve basiretli davranmanın geleceği hesaba katarak davranmayı gerektirdiğine dikkati çeken Başçı, Türkiye'deki bankaların kısa vadeli faizler çok düşük olduğu için bunlarla borçlandıklarını, çok ufak bir pirim daha ödeyerek 5 veya 10 yıl vadeli borçlanabilecekleri halde bunu yapmadıklarını söyledi.

Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama oradaki maliyet farkını dikkate alarak bunu tercih etmiyorlar. 'Sorun olmaz, nasıl olsa Merkez Bankası da arkamızda, ciddi bir rezerv var, kur ne olursa Merkez Bankası da öder' şeklinde kısa vadeli borçlanmayı tercih ediyorlar. Biz de diyoruz ki 'Biz kamuyuz ve sizin bu davranışınızın toplam üzerinde olumsuz etkisi var, aşırı kısa borçlanmanız Türkiye'nin risk pirimini yukarı çekiyor. Onun için bir miktar maliyetleri eşitlemeye çalışacağız. Bir miktar kısa vadeli zorunlu karşılıklı yukarı yönde ayarlayıp, en uzun vadelileri değiştirmeyip bu şekilde uzun vadeli borçlanmaya biz sevk edeceğiz'. Tercih edeceksiniz,  'uzun vadeli borçlanmak benim için daha iyiymiş' diyeceksiniz. Yapabilirler. Bankalarımız son derece sağlam şu anda. Dolayısıyla bunu rahatlıkla yurt dışından bulabilirler. Tek unsur maliyet. O maliyet farkını da biraz azaltacağız. Onunla ilgili teknik çalışmalar hazır. Döviz likiditesi yönüne de baktık. Oradan bir miktar çekiliyor ama rezervasyonlarından bir miktar serbest bırakacağız. İhtiyaç duyulan dövizleri bankalarımızın rahat bir şekilde bulmalarına imkan sağlayacağız. Bu şekilde planlama yapılmış durumda. Detayları daha sonra açıklayacağız."

"Acil döviz ihtiyacı olan banka döviz repo piyasasından borçlanabilecek"

Başkan Başçı, reel sektörde uzun vadeli borçlanma yapıldığını belirterek, bankalar için zorunlu karşılıklarla ilgili bir adım atılabileceğini, bunun sadece bankaların bankalardan borçlanmaları olarak tanımlanan, çekirdek olmayan yükümlülükler için geçerli olabileceğini bildirdi. Türkiye'deki kısa vadeli borcun önemli kısmının bankalardan kaynaklandığını, diğer sektörlerin daha az olduğunu ifade eden Başçı, "Dolayısıyla bankalara alınan tedbir hızlı bir şekilde kısa vadeli dış borç stokunu aşağıya çekebilir önümüzdeki yıl" diye konuştu.

Borçlanmada en istikrarlı kaynağın mevduat olduğunu anlatan Başçı, mevduatı daha çok artıran bankaların zorunlu karşılıkları açısından daha avantajlı çıkacaklarını bildirdi. Sürekliliği sağlamak için rezerv opsiyonları ile döviz repo piyasasını birlikte düşündüklerini kaydeden Başçı, teknik bir düzenlemeyle acil döviz ihtiyacı olanların, döviz repo piyasasından borçlanabileceğini, bunu daha sonra rezerv opsiyonundan ödeyebileceğini, bunun sürekliliği sağlayacağını söyledi. 

Döviz alım satımlarıyla rezerv biriktirme hızlarını ayarladıklarını anlatan Başçı, tedirginliği almak için bunu yaptıklarını dile getirdi. Başçı, ihracat reeskont kredilerinin hem döviz rezervlerine hem ihracata önemli ölçüde katkı sağladığına işaret etti. Başçı, "Bununla ilgili limiti yüzde 25 mertebesinde artırdık. En son 10-15 milyar dolarlık bir limit sağladık ihracatçılarımıza. Buradan da döviz rezervlerimize 2015 yılında önemli bir katkı gelmesini öngörüyoruz. Bu yıl gelen katkıdan daha fazla bir katkı gelmesini öngörüyoruz; ihracat reeskont kredileri yoluyla rezervlerimiz artacak" dedi.

"(Merkez Bankası her zaman bizi kollar) dedirtmek de istemiyoruz''

Başçı, Amerikan Merkez Bankasının döviz repo piyasasına yönelik olası tedbirlerine ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı:

"(2016'da eğer Amerikan Merkez Bankası sıkılaşma yaparsa bizde 1 puan bunu artırırız) diye öngörüyoruz. (Eğer biraz daha sıkılaşma yaparsa 9'a kadar çıkarabiliriz 2017 yılında, hazırız) diyoruz. Bunu ayarlamış oluyoruz şimdiden. Avroda ise herhangi bir sıkılaşma öngörmüyoruz. Bunlarda politika aracıdır. Dolayısıyla baktık bir tedirginlik var, bunları geçici olarak tekrar aşağı çekebiliriz. Ama bankaları da çok rahatlatmak istemiyoruz. Yani 'nasıl olsa Merkez Bankası her zaman bizi kollar' dedirtmek de istemiyoruz. O yüzden bunun sözünü vermiyoruz. Ama olağanüstü bir durum olursa her zaman kullanabileceğimiz bir araç. Geçici olarak bu dahada aşağıya çekilebilir."

Rezerv yeterliliği göstergelerinin en fazla takip edilen verilerden olduğunu vurgulayan Başçı, kredi derecelendirme kuruluşlarının en dikkat ettiği göstergenin rezervlerin kısa vadeli dış borçları karşılama oranı olduğunu söyledi. Başçı, Türkiye'nin döviz rezervlerinin ithalatı karşılama oranının iyileşmeye devam ettiğine dikkati çekerek, söz konusu durumun rezervlerdeki oranlı artışın ve ithalattaki düşüşten kaynaklandığını ifade etti.

"Oyun planımız"

Başçı, ithalat ve ihracatta yaşanan gelişmelere ilişkin de şunları kaydetti:

"İhracatta çok hafif bir artış var. Kasımda biraz zayıf ama aralık ayında tekrar artıya dönebilir belki, sıfıra yakın olacak. İthalat ise ekside olabilir. Rezerv yeterlilik göstergesinde ise 100 üzerinde ise rahatsınız tamamsınız diyorlar. Burada Türkiye'100'ün oldukça üzerinde, 115'in dahi şu anda üzerinde dolayısıyla bu anlamda yeterli. Rezervlerin kısa vadeli dış borçları karşılama oranında ise kalan vadeye göre bakıldığında şu anda yüzde 90'lar civarında. En çok eleştiri aldığımız husus da bu. Bu oran yüzde 100'ün üzerinde olmalı. Halbuki burada biz yurt dışı şubeleri çıkarırsak yüzde 100'ün biraz üzerine çıkıyoruz. Bu, dış borç vadelerinin uzamasıyla önemli ölçüde iyileşebilecektir. İki şey olacak toplam dış borçlanma ihtiyacı azalacak cari açık azaldığı için ve uzun vadeli borçlanma artacağı için kısa vadeli dış borçlar azalacak. 2015 yılında oyun planımız bu finansal istikrar açısından. Bunu yapabilirsek döviz rezervlerinde de ılımlı, tedirgin etmeyecek bir şekilde bir artış gösterebilirsek bu rasyoyu çok rahat bir şekilde dahada yukarılara çekebiliriz."

Başçı, Türkiye'nin 2015 yılında G-20 Dönem Başkanlığında dengeli büyümeyi gösterebileceği bir yıl olmasını temenni ederek, "Yapısal reformlarla büyüyebilen ve dengeli büyüyebilen, düşük faiz ortamında bir Türkiye örneği 2015 Dönem Başkanlığında son derece önemli bir başarı olacaktır. Bunun için çaba göstermemiz gerekiyor" dedi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, varlık talebi ve arzının, Türk Lirası'nın değerini belirleyen temel faktörler olduğunu belirterek, "Basiretli borçlanma olursa endişe etmemize hiç gerek kalmaz, enflasyona da buradan bir yansıma olmaz" dedi.

Döviz arz ve talebini belirleyen esas unsurların uygulanan para politikaları, ekonomik temeller, uluslararası gelişmeler ve beklentiler olduğunu anlatan Başçı, fiyat istikrarı açısından döviz kurlarında aşırı oynaklık istemediklerini söyledi. Başçı, bunu önleyebilmek için gerekli araçları geliştirdiklerini ve gerektiği zaman, gerektiği şekilde kullanabildiklerini dile getirdi.

Türk Lirası varlık talebi ve arzının, TL'nin değerini belirleyen temel faktörler olduğuna dikkati çeken Başçı, şunları kaydetti:

"Türk Lirası varlık talebi zaman zaman artar, zaman zaman azalır. Bu konjonktüre göre değişebilir. Önemli olan, TL varlık arzıdır. Türk Lirası varlık arzı da basiretli borçlanma ile bağlantılı. Hazine kıymet ihraç ettiğinde, borçlandığında Türk Lirası varlık arzını arttırmış oluyor. Mali disiplin varsa TL borçlanma ihtiyacı, dolayısıyla TL varlık arzı azalıyor. Hazine kıymetleri kıtlaşıyor ve daha değerli hale geliyor. Dolayısıyla TL de değerlenebiliyor. Kamuda ve özel sektörde basiretli borçlanma varsa Türk Lirası değer kazanıyor."

Başçı, makro ihtiyati önlemlerin ve sıkı para politikası duruşunun bu açıdan çok önemli olduğunu vurgulayarak, günlük oynaklıkların önemli olmadığını, TL'nin sağlam durmasını belirleyen asıl faktörün "varlık arzı" olduğunu söyledi. Bu kapsamda, basiretli borçlanmanın önemine işaret eden Başçı, "Basiretli borçlanma olursa endişe etmemize hiç gerek kalmaz, enflasyona da buradan bir yansıma olmaz" dedi.

Türk Lirasının 2011 Avro Bölgesi borç krizi dönemi ile 2013 ve 2014'ün başında ciddi değer kaybına uğradığını anımsatan Başçı, bu dönemlerde fiyat istikrarının nasıl etkilendiğini anlattı.

Başçı, birikimli döviz kuru gelişmelerinin yıllık enflasyon üzerindeki olumsuz etkisinin kademeli olarak azaldığını ve bu trendin devam edeceğini öngördüklerini kaydetti.

"Para politikasında sıkı duruş önemli"

Para politikası duruşu olarak belirledikleri "enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki sıkı duruşu sürdürme" ilkesinde başarılı olduklarını belirten Başçı, şöyle devam etti:

"Kısa vadeli faizler uzun vadeli faizlere göre yüksek seviyede olduğunda, para politikasındaki sıkı duruş Türk Lirasına değer kazandırıcı yönde etki yapıyor. Fed'in normalleşme sürecinde uzun vadeli faizler çok artmıştı, enflasyon bekleyişleri bozulmuştu, daha sonra ocakta yaptığımız güçlü parasal sıkılaştırma ile kısa vadeli faizleri uzun vadeli faizlerin dahi üzerine çıkarabildik."

Başçı, para politikasındaki sıkı duruşun beklenen enflasyonu azaltmak yoluyla uzun vadeli faizlerin düşmesinde ve kur oynaklığını kontrol etmekte etkili olduğunu ifade etti.

TL'nin 27 Ocak öncesi en çok değer kaybeden para birimi iken, sonrasında en sağlam duran para birimi olduğunu belirten Başçı, son dönemde petrol fiyatlarındaki düşüşün katkısı olsa da bunu esas olarak para politikasındaki sıkı duruşun sağladığını anlattı.

Yaz aylarında küresel tedirginliğin tekrar başlamasıyla, likidite politikası yoluyla parasal sıkılaştırmaya başladıklarını ve uzun vadeli faizleri düşürdüklerini belirten Başçı, "Dolayısıyla Fed'in çıkış stratejisine biz hazırız. Fed'in normalleşmesi konusunda endişemiz yok, elimizdeki araçlar yeterli" diye konuştu.

"Gıda ile ilgili biraz daha çaba göstermek gerekecek"

Başçı, para politikasındaki sıkı duruş ve yılın başında alınan makroihtiyati önlemlerin çekirdek enflasyon üzerinde olumlu etki yaptığına dikkati çekerek, ocaktaki değer kaybından sonra yüzde 15'lere kadar çıkan enerji ve gıda hariç çekirdek enflasyonun parasal sıkılaştırma sonrasında yüzde 6'lara gerilediğini kaydetti. Bunun yüzde 5 ve altına inmesi gerektiğini vurgulayan Başçı, "Aralıkta bakacağız, yeterince iyileşme varsa memnun olacağız, yoksa çaba göstereceğiz" ifadelerini kullandı.

"Çaba gösterilirse 2015'te enflasyon yüzde 5'e de inebilir"

Başçı, gıda fiyatlarındaki artışın enflasyon görünümündeki iyileşmeyi geciktirdiğini belirterek, gıda ile ilgili biraz daha çaba göstermek gerekeceğini söyledi. Kuraklığın gıda fiyatları üzerinde olumsuz etkisine dikkati çeken Başçı, şöyle devam etti:

"Gıda dışı enflasyonun yüzde 4'lere ve altına, gıdanın katkısının ise yüzde 2 ve altına düşmesini amaçlıyoruz. Kuraklığın geçmesiyle bu kendiliğinden de olabilir. Olmayacak olursa komitenin aldığı tedbirler ve ilave çaba bunu daha da aşağı çekebilir. Çaba gösterilirse rahat bir şekilde 2015'te enflasyon yüzde 6 değil yüzde 5'e de inebilir. Şu anda dünyada faiz ortamı son derece müsait, makul bir sıkılaştırma ile bunu sağlayabiliriz. Tüm faktörler enflasyonu düşürücü yönde göründüğü için Aralık enflasyonunu görüp ona göre gereken adımları atmak iyi olabilir. Aralıkta iyi haber gelirse herkes ikna olacaktır."

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (3)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)