İlhami Koç’tan mesaj yağmuru

TSPB Başkanı Koç, ev sahipliği yaptığı Sapanca’daki zirvede Borsagundem.com’un sorularını yanıtladı, çarpıcı açıklamalar yaptı

SERAP SÜRMELİ - BORSAGUNDEM.COM / SAPANCA- ÖZEL HABER

Sapanca, geçtiğimiz hafta sonu sermaye piyasaları adına önemli bir zirveye sahne oldu. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin (TSPB) organizasyonuyla düzenlenen ‘Arama Konferansı’na, sektörün önemli aktörleri katıldı. İki gün süren toplantılarda sinerji yaratıldı, beyin jimnastiği yapıldı, konuşuldu, tartışıldı, sermaye piyasalarının sorunlarına çözüm arandı. Tasarruf sahiplerini yatırıma yöneltecek öneriler masaya yatırıldı. 
Böylesine önemli bir buluşmaya evsahipliği yapan TSPB Başkanı İlhami Koç, Borsa Gündem’e konuştu. Birliğin bu toplantıda kendi yol haritasını ilgili makamlarla paylaştığını söyleyen Koç, borsadan kaçışı önleyecek çözüm için, işsizlik sigortası ve DASK paralarının sermaye piyasasına gelmesiyle sektörün canlanacağını belirtti. Okullarda okutulacak finansal eğitim dersinin büyük katkısı olacağını söyledi. Koç, 25 milyon TL sermaye şartı konusunda ise “Her aracı kurum burada kendine bir yol bulmaya çalışıyor” dedi.
TSPB Başkanı İlhami Koç’un Borsagundem.com’un sorularına verdiği yanıtlar şöyle: 

KENDİ YOL HARİTAMIZI ÇIKARDIK, PAYLAŞTIK
Borsagundem.com – Toplantı amacına ulaştı mı?

İlhami Koç:
Evet… Bir yol haritası yaptık. Aslında bu toplantının amacı bir yol haritası çıkarmak. Ama bizim de kafamızda bir şeyler vardı ve kafamızdakilerle buradaki konuşulan, tartışılan konular aşağı yukarı hep aynı. Biz de kendi yol haritamızı çıkardık. Bu yol haritasını da ilgili makamlarla paylaştık. 

-Birlik’te yeni komiteler oluşturuldu mu? Kimler yer alacak?

İlhami Koç: Komiteler oluştu. Bizim statümüze göre zorunlu olması gereken dört komite var. Bu komiteler Aracı Kuruluşlar Komitesi, Bankalar Komitesi, Yatırım Ortaklıkları Komitesi ve Portföy Yönetimi Komitesi. Bu zaten kanunen kurulmak zorundaydı. Biz bunu kurduk. Bunun dışında Birliğin ihtiyaca göre ayrıca komiteler kurması mümkün. Böyle ihtiyaçtan kurulmuş bir komitemiz var. O da Finansal Eğitim ve Finansal Okuryazarlık Komitesi. Bunun da başkanı eski başkan Attila Köksal. Attila Bey bu konulara çok meraklı ve en doğru insan da bence oydu. Bu içten gelen bir şey ve içten gelerek yaparsanız başarılı olursunuz. İhtiyaca göre başka komiteler kurmak gerekiyorsa onları da kuracağız. 



İŞSİZLİK SİGORTASI, DASK’TAKİ PARALAR SERMAYE PİYASALARINA GELMELİ
-Yatırımcıların her ay azaldığı söyleniyor. Aracı kuruluşlar başkanı olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

İlhami Koç:
Çok güzel bir soru sordunuz. Yatırımcı sayısı, yatırımcı ilgisi… Bizim bunu bir şekilde canlandırmamız gerekiyor. Bunun birkaç tane yolu var. Temel sorun şu bence; Türk insanında tasarruflarda bir kısa vadecilik problemi var. Aslında tasarrufunun niteliği uzun ya da orta vadeli olsa bile gidip kısa vadeli ürünlerde, özellikle birer aylık mevduatlarda yatırmayı tercih ediyor. Bakıyorsunuz bir aylık mevduat, ama beş yıl devam etmiş. O kişinin gerçekten o parasını değerlendirmesi gereken yer artık bir aylık mevduat değil, değerlendirmesi gereken yer sermaye piyasası ürünleri, özellikle hisse senetleri. Çünkü getiri olarak baktığınızda beş yıl sermaye piyasası ürünlerinde tutsaydı ondan daha fazla getiri sağlıyordu. Fakat bizim tasarruf sahiplerimiz henüz bu gözle bakamıyor. Bunun nedenini ben şöyle açıklıyorum: Uzun yıllardır yüksek enflasyon ve faiz ortamında yaşandığı için bu volatiliteye katlanmak istemiyorlar. Bu nedenle de kısa vadeli ürünlerin getirisi daha da düşük olsa, kısa vadeli ürünlerde kalmayı tercih ediyorlar. Bunun değişmesi lazım. Bu da bugünden yarına olmaz. Bunun temeli finansal eğitimle olacak. Burada bize düşen görevler var. Eğitim sisteminde bununla ilgili konuların yer alması gerekiyor. 

Bence Milli Eğitim Bakanlığı’yla konuşulup, ortaöğretimde bu tür dersler olabilir. En azından bir ekonomi dersi. Hatta bazı ülkelerde bunu anaokulundan itibaren veriyorlarmış. 

Bakın biz harcamayı seven bir milletiz. Maalesef bizde tasarruf eğimli düşük, harcama eğilimi çok yüksek. Bunu tersine çevirmek lazım. Biliyorsunuz kalkınma dediğimiz şey esasen finansman gerekliliği.  Bu finansmanı ya dış tasarruflardan ya iç tasarruflardan kazanırsınız. İç tasarruflarınız düşükse, dış tasarruflara ihtiyacınız vardır. Burada da dışarıya açık hale gelirsiniz. Yani geleneksel yatırım anlayışının bir şekilde değişmesi gerekiyor. Dediğim gibi bu da bugünden yarına olmaz.

Bazı ülkelerde de benzer sorunlar söz konusu. Mesela Almanlar’da çok yoğundur. Almanlar geçmişte uzun yıllar yüksek enflasyondan geçtikleri için,  sermaye piyasası ürünleri yaygın değildi. Bu yaygınlaşma 1990’ların ortalarından itibarendir. Tamam, bazı faktörler var bunu hızlandıran, bunlardan bir de yüksek tutarlı büyük özelleştirmeler. Çünkü büyük özelleştirmeler ilgi çekiyor. Bakın bir Ali Baba arzı her yerde konuşuldu. İşte bu, insanları oraya çekiyor. Biraz böyle çapalara ihtiyacımız var. 
Yine bunun dışında yapılabilecek kamusal tedbirler var. Bugüne kadar yaptığımız en iyi şeylerden bir tanesi bu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES). BES ihtiyaç olarak kuruldu ve üzerine devlet teşviki geldi. Yeni işe başlayan birinin SGK’sı gibi bu da yanda kurulsun. Ama çıkmak isterse de çıksın o ayrı bir konu. Ama en azından işe başlar başlamaz bu olsun. Dediğim gibi seçeneklerden biri de bu. 

Bir de bir takım yerlerde tasarruflar var. Onların bir kısmına kurumsal tasarruflar diyoruz. Kurumsal tasarruflar da sermaye piyasalarına hiç gelmiyor. Mesela işsizlik sigortası, DASK, keza sigorta şirketlerinin bazı paraları sermaye piyasalarına gelmiyor. Bunları daha güvenli diyelim ya mevduatta veya kamu kağıtlarında tutmayı tercih ediyorlar. Bunun en azından küçük de olsa bir kısmını sermaye piyasalarına gelmesinde fayda var diye düşünüyoruz. Bizim burada Birlik olarak gidip bu kurumları ikna etmemiz gerekiyor. Onların buralara para yatırmasını engelleyen yasal düzenlemeler varsa, onlarında serbest bırakılması. Dediğim gibi burada bize düşen, gidip, görüşüp, konuşmak. 

HALKA ARZ İÇİN FİYAT SEVİYELERİNİN CAZİP OLMASI ÖNEMLİ
-Büyük şirketler neden borsaya gelmiyor?

İlhami Koç:
Halka açılmak işine hala şöyle bakılıyor. Şirketin kendisinin ya da şirket sermayelerinin ekstra öz sermaye ihtiyacı olursa ancak halka arzın gerekli olduğu düşünülüyor. Aslında tam tersine, halka açılmak kurumsal yönetimi de beraberinde getirir. Artı, kurumsal yönetimin bir faydası da özellikle birçok şirket sahiplerinin kuşaktan kuşağa geçmesini kolaylaştırır.  Yoksa aksi takdirde kuşaktan kuşağa geçmek de zorlaşıyor şirket sahipleri için. Bu birincisi.
İkincisi, bu da önemli bir faktör bence, halka arz olabilmesi için, fiyat seviyesinin de cazip seviyelere gelmesi gerekiyor. Bu cazip yerlerde değilse zaten halka arz da olmuyor. Fiyat seviyesi biraz daha yukarı gidebilse, belki daha fazla şirket gelecek. 
Eğer sermaye piyasalarına kaynak aktarılabilirse, bu da fiyat seviyesini yukarı çeker ve daha çok şirketi buraya çeker diye düşünüyorum. 

-Vatandaşları borsa ile barıştırmak için bir projeniz var mı?

İlhami Koç:
Şu anda somut bir şey yok ama... Doğrudan doğruya yatırım yerine, yatırım fonları üzerinden yatırım da bir seçenek, bunu da unutmamak lazım. Bakın ‘uzun vadeli yatırımlar’ diyoruz, ‘BES’ diyoruz. BES içerisinde de hisse senetlerinin yatırımı hala çok yüksek değil. İnsanlar o tercihlerde bile, hala çekingen. 

HERŞEYİ YAPACAKSA O SERMAYEYE DE ÇIKACAK

- Aracı kuruluşlarına getirilen 25 milyon TL sermaye şartını yerine getiremeyecek 40’a yakın şirketin kapanacağı söyleniyor. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Konuyu SPK gündemine tekrar taşıyacak mısınız?  

İlhami Koç:
Her aracı kurum burada kendine bir yol bulmaya çalışıyor. Her aracı kurum o sermayeyi çıkaracak diye bir şey yok çünkü, faaliyetlerine göre sınıflandırıldı. Bundan sonra aracı kurumlar kendi beklentilerine göre belli alanlarda uzmanlaşacaklar. Ama her şeyi yapmak istiyorsa da, muhakkak o sermayeye çıkması gerekecek. Ama her şeyi yapmak değil de belli bir işi yapmak istiyorsanız zaten küçük bir sermaye yeterli olacaktır. Bence bu sermayeyle ilgili düzenlemeler, aracı kurumları belli alanlarda uzmanlaşmaya zorladı. Aslında böyle bir düzenleme olmasa da böyle olması gerekiyordu. “Herkese yetecek kadar piyasamız var. Yeter ki herkes belli alanlarda uzmanlaşsın” diye düşünüyorum. 

-TEFAS projesiyle ilgili düşünceniz nedir? 

İlhami Koç:
Şimdi Türkiye’de yatırım fonlarında dağıtım sistemi şöyle çalışıyordu; büyük bankaların kendi portföy yönetimi şirketleri ve kendi dağıtım ağları vardı. Yurt dışında gelişmiş ülkelerde bu biraz kırıldı ve farklı dağıtım şirketleri var. Günün birinde biz de oraya geleceğiz. Bu TEFAS bu süreci hızlandıran bir şey. Ancak birinci günden büyük beklentilere girmemek lazım. Ama faydalı olacaktır…