Ana SayfaYazarlarYeliz KarabulutPiyasaların Gündemi
Yeliz Karabulut [email protected] Yeliz Karabulut

Yeni krizin adı Fransa mı?

13 Ocak 2014, 11:51 - -

ABD’deki Mortgage krizi ve global ekonomilerde yarattığı olumsuz koşullar Avrupa’ya kamu borç krizi şeklinde yansımıştı. Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya gibi sorunlu ülkeler yüksek kamu borç seviyeleriyle büyük bir krizin içine girmiş ve yardım talebinde bulunmuşlardı. Üye ülkelerin ortak para biriminden sonra, politika yapıcı Avrupa Merkez Bankası olduğu için devalüasyon yapamamaları kamu harcamalarında artışa yol açmıştı, bu da borçlanma oranlarının, özellikle Portekiz ve Yunanistan’da tavan yapmasına neden olmuştu. Bu dönemde Yunanistan ve İrlanda tahvil faizlerin rekor seviyelere çıktığı görülmüştü.
 Euro Bölgesi borç krizi ile beraber resesyona giren Euro Bölgesi yedi çeyrek üst üste daraldıktan sonra 2013’ün 2. Çeyreği itibarıyla yüzde 0,3 büyüme oranı yakalayarak resesyondan çıktı. Yine de resesyondan çıkılmış olsa da, kırılganlık halen devam ediyor. Şu günlerde ise Portekiz ve İrlanda’nın ekonomilerinin düzelmesinin etkisi ile tahvil piyasasına döneceğini biliyoruz.
 Fransa ekonomisindeki seyir bir süredir hiç de iyi gitmiyor. Ülkenin son birkaç yılına baktığımızda, önemli bir borçluluk sorunu olduğunu görüyoruz. Ülkenin borçluluk durumu 2013 2. Çeyrek itibarıyla rekor seviye olan 1 trilyon 912 milyar Euro seviyesine yükseldi: Borçluluğun tehlikeli seviyelere geldiğini bildiren Fransa Sayıştayı’nın raporu ise durumun daha da kötüye gidebileceğinin sinyalini veriyor. 2000 yılından itibaren incelenen datalar da sürekli olarak bir yükselişe işaret ediyor. Son verilere göre Fransa’nın kamu borcu/GSYH oranı yüzde 90,3’e, bütçe açığının GSYH’ye oranı ise yüzde 4,80’e yükselmiştir.  Maastricht Kriterleri’ne göre kamu borcu/GSYH yüzde 60’ı, bütçe açığının GSYH’ye oranına yüzde 3’ü geçmemesi gerekmektedir.  Maastricht Kriterleri, AB’ye üye ülkelerin Ekonomik ve Parasal Birliğe katılabilmeleri için gerekli şartları belirlemektedir ki Fransa’nın bu kriterleri olumsuz yönde oldukça aştığı görülmektedir.
 İşin büyüme tarafına baktığımızda ise iç açıcı bir tablo görmüyoruz. 2012 2. Çeyrek itibarıyla resesyona giren Fransa ekonomisi, 2013 2. Çeyrekte yüzde 2,3 büyüme oranı yakalasa da, 2013 3. Çeyrek itibarıyla yüzde 0,5’lik bir daralma göstermiştir. Büyümenin öncü göstergeleri olan imalat ve hizmet sektörü PMI rakamlarında da birkaç istisna dışında sürekli bir daralmanın mevcut olduğu görülüyor. Markit Economics rakamlarına göre Fransa imalat PMI Temmuz 2011’den beri 50 puan seviyesinin altında seyrediyor. Son açıklanan Aralık ayı imalat PMI rakamı ise 47,0’ye gerileyerek daralmanın ivmesinin arttığını gösterdi. Hizmet sektörünün ise Eylül ve Ekim 2013 dışındaki kısmi canlanma dışında Mart 2012’den beri daraldığını görüyoruz. Orada da son açıklanan Aralık 2013 hizmet PMI rakamı 47,8 seviyesine geriledi.
 Aynı zamanda Fransa’da deflasyon tehlikesinin de olduğunu görüyoruz. 2012 3. Çeyreğine kadar yüzde 2 seviyesinin üzerinde seyreden enflasyon, Eylül 2012’den beri kademeli bir şekilde düşmektedir. Ekim ayında yüzde 0,6 ile Kasım 2009’dan sonraki en düşük seviyesine gerilemiş olan yıllık enflasyon, Kasım 2013 rakamları itibarıyla yüze 0,7 seviyesindedir.
 Fransa, bilindiği gibi kamuoyunda “zengin vergisi” olarak bilinen, yılda 1 milyon Euro’dan fazla kazancı olanlara yüzde 75 gelir vergisi getirmişti ki, bu, ekonomide rahatsızlık yaratmaktadır. Fransa, en iyi kredi derecesi olan AAA statüsünü iki yıl önce kaybetmişti. Kasım ayında kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Fransa’nın notunu yüksek işsizlik nedeniyle hükümetin büyümeyi teşvik edici önemli reformları yapmakta zorlanması nedeniyle AA+’dan AA’ya düşürdü ve görünümünü “negatif”ten “durağan”a çevirdi. S&P, not açıklamasında Fransa’nın yüksek vergi politikasını eleştirmiş ve “Fransa hükümetinin vergi reformlarının yanı sıra, mal, hizmet ve iş piyasalarına getirdiği düzenlemelerin, Fransa’nın orta vadedeki büyümesini önemli ölçüde artırmayacağına inanıyoruz” açıklamasını yapmıştı. Aynı zamanda son yapılan kamuoyu araştırmalarında da Hollande’ın Beşinci Cumhuriyet dönemi boyunca Fransa’nın en az sevilen Cumhurbaşkanı olduğunun ortaya konması, bir anlamda siyasi risk endişesi de oluşturuyor.
 Bu veriler ışığında diğer sorunlu ülkelere eğilmiş olan Avrupa Merkez Bankası'nın Yunanistan'dan sonra kurtaracağı ülke Fransa olabilir mi diye düşünüyoruz ki bu durum Euro Bölgesi için bir felaket olabilir. Çünkü Fransa Euro Bölgesi’nin en büyük 2. ekonomisi...

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster