Ana SayfaYazarlarYeliz KarabulutPiyasaların Gündemi
Yeliz Karabulut [email protected] Yeliz Karabulut

Türkiye 10 yılda 1 trilyon TL GSYH kazandı, borçlar ise 1 trilyon 140 milyar TL arttı…

18 Nisan 2014, 07:01 - -

Ekonomi yönetimi bir süredir paradox  içerisinde; yüksek faiz ekonomiyi soğutacak, büyüme yavaşlayacak, borcu olanlar sıkıntı çekecek, diğer yandan faizler düşürülürse enflasyon ve döviz tarafında sıkıntı çıkacak, bu arada büyüme ve oy ilişkisi de unutulmamalı. Bu yazımızda sektörlerin borçlarını detaylı bir şekilde ele aldık.

2004 yılından bu yana Türkiye’de sektörlerin bankalara borcu yüzde 1173 artış göstererek 98 milyar TL’den 1 Trilyon 244 milyar TL’ye yükseldi. Cari fiyatlarla GSYH 2004 yılında 559 milyar TL seviyesindeyken, 2013 yılında 1 trilyon 561 milyar TL’ye yükseldi. GSYH artış miktarı 2004-2014 1 trilyonken, borçlardaki artış ise 1 trilyon 146 milyar TL oldu.

Bankalarca kullandırılan kredilerin sektörel dağılımı 2004 yılından bu yana incelendiğinde Türkiye’nin kamu borcu tarafındaki azalışa karşı sektörel borçların ne denli arttığı gözlemlenmekte. Bireysel Krediler 15 milyar TL’den 339 milyar TL’ ye 23 kat (Konut kredileri 32 kat, Otomobil 2 kat, Ferdi kredi  50 kat,  kredi kartları 31 kat ) artış gösterdi. Toptan perakende sektörü 12 milyar TL’den 165 milyar TL’ye 14 kat, inşaat sektörü kredi 5 milyar TL’den 88 milyar TL’ye 19 kat, Taşımacılık sektörü 4 milyar TL’den 71 milyar TL’ye 17 kat yükseldi.  Toplamda tüm sektörlerin kullandığı krediler 98 milyar TL seviyesindeyken bu 10 sene içerisinde 13 kat artış göstererek 1 trilyon 244 milyar TL’ye yükseldi.  Borçlar 10 yılda cari rakamlarla TL bazında yüzde 1173 büyürken, cari fiyatlarla GSYH yüzde 179 büyümüştür.

Merkez Bankası'nın 28 Ocak tarihinde faizleri artırması kurlardaki oynaklığı azaltmıştı, fiyat istikrarına yönelik bu karar geç de olsa olumlu bir adımdı. Ekonomi yönetiminin faizlerin indirilmesi konusundaki çağrısı ise artan borçların ekonomide büyümenin daralması halinde borçların ödenemeyeceği ve çarkların dönmeyeceği tedirginliğinden kaynaklanmaktadır. Reel sektörün borçlarını ödeyememesi ise bankalarda risk yaratacak. 2001 yılında kamu ve bankacılık tarafında görülen kriz kadar olmasa da bu seferde reel sektörde benzer sorunlar görülebilir. Merkez Bankası'ndan faiz indirimi bu yüzden istenmektedir. Diğer nedeni ise büyüme oranı ile oy oranı arasındaki ilişkiden kaynaklanmaktadır.

Aslında burada ekonomi yönetimi bir paradox yaşamaktadır. Enflasyon inmeden faizler düşürülmemeli; faiz indirilmez ise büyümenin daralması ile reel sektörün bundan olumsuz etkilenmesi ve tabi ki büyüme ile oy oranı arasındaki ilişki bu paradoxu oluşturmaktadır. Buradan şunu çıkartıyoruz ki Türkiye son 10 yılda gerçekten gelişti, sıcak paradan iyi faydalandı, fakat çarkların tersine döneceği pek düşünülmemiş gibi gözüküyor. Bizim merakımız ise ekonomi yönetimi büyüme oy oranı ilişkisi-faiz ve enflasyon paradoxundan nasıl kurtulacak?

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster