Önder Arslan [email protected] Önder Arslan

Üç aşağı beş yukarı

30 Eylül 2019, 15:03 - -

Sümen altına attığım bir yazıdır belki. Belki de tozlu rafa kaldırdığım… Ortada bir şey var ki yazmaya karar vermişim. Kim bilir hayatın hangi anında zihnimde tomurcuklanıp da açmayan düşüncelerimi dökeceğim. Kim bilir daha önce nerede okuduğumu hatırlamaksızın kabullendiğim düşünceye, made in yaftası yapıştıracağım. Dedim ya ortada bir şey var ki yazmaya karar vermişim.

Nice sistemler çökertip, sistemler kuracağım. Teori pratiğin habercisi olacak. Pratik hiçbir zaman gelmeyecek…hali hazırdaki pratiğin yanına gidip, dudak bükeceğim. Beğenmeyeceğim. Herman Hesse okuyacağım, bunları ben yazmalıydım diyeceğim. Hiç yazmayacağım. Hadi oradan düşüncelere, sadece içten içe hadi oradan diyeceğim.

Atasözlerinden bir şemsiye edineceğim. Düşünce güneşinin başıma geçmesinden korkmaktan. Her yiğidin bir yoğurt yemesi olduğunu kabul edip, yoğurt yememi beğenmeyeceğim. Yiğidin hakkını, yiğide vereceğim. Yiğidi öldüreceğim, hakkını yemeyeceğim…hiç yiğitliğe yeltenmeyeceğim.

Her babayiğidin düşüncesini, bir babayiğidin dillendirmesini anlayacağım. Her baba yiğidin harcı değil, yazmak diyeceğim.

Kipler, çatılar, fiiller, fiilimsiler…

 Derken ne yetersiz olduğumu anlayacağım.

 O sırada şemsiyeye rağmen bir düşünce sızacak kafama. Yunus gelecek karşıma…şol cennetin ırmakları deyü deyü…

İşte o zaman anlayacağım ki, halk olmak, halk aşığı olmak, halktan olmak her şeyin çözümü. İçimde cılız bir yiğit (!) devinecek. Bir teorisyen edasıyla klavyelerdeki harflere daha seri basacağım. Kipleri, çatıları, fiilleri, fiilimsileri kaldırıp çöpe atacağım…

Hoca Nasrettin misali elimi bir perdede tutacağım; gramer ilmini bilenlerin, tuttuğum perdeyi aradıklarını iddia edeceğim.

Üç aşağı beş yukarı bir şeyler yazacağım.

Üç aşağı beş yukarı dedim de…üç aşağı beş yukarı, hiçbir şeyin tam olmadığının sahipsiz öğretisi. Tam olmayan ,yaklaşık. Bütün olmayan, parçacık. Sayısı belirsiz, tümleşik.

Neden üç aşağı, dokuz yukarı değil de, üç aşağı beş yukarı…?

…demenin neden Leyla ile Mecnun da, Leyla ile Hülagü değil demeye eşitliği var. Leyla ile Mecnunun yaşamışlığı kadar, üç ile beşin yaşamışlığı olmalı. Ya da Leyla ile Mecnunun yaşamışlığı ancak üç ile beşin yaşamışlığı kadar olabilir ancak.

Dilde pelesenk olmuş iki sayının sevdası. Kim bilir dilde pelesenk olmuş bir sevdanın iki sayısıdır. Vuslatı hiç olmayacak iki sayı. Üç aşağı, beş yukarı…her defasında yakıştıklarını bilerek, zıt iki yöne gönderişler yapılan…

Ferhat beş idi, Şirin üç…üç aşağıda kaldı, beş yukarıda oldu.

Leyla ile Mecnun; Tahir ile Zühre… nice efsane aşklarda üçle beşin aşkı gizli…

(Yusuf ile Züleyha’ nınki müstesna…)

Her beşerin, var uçarı…olmasa da duçarı ;her beşin, var üçü…gerçekleşmese de düşü.

Yaklaşıklar…yaklaşıklıkları her şeye rağmen. Onlar sevdalı, yönleri zıt olsa da…onlar vuslata ermeksizin sevdayı temsil ederler. Ve onlar iki kişilik aşk yaşarlar, dörde rağmen…

Kesin yargı mı?

Üç aşağı, beş yukarı…

***

Hadi oradan mı?

Bence de…

Olsun yine de bir gezinti yaptı ya yüreğim, sumen altından çıkıp ya da tozlu raflardan inip…

Sümen altına attığım bir yazıdır belki. Belki de tozlu rafa kaldırdığım…

Haydi yüreğim yerine…ya sumen altına, ya da tozlu raflara…yine kavramdan aşka uzandın…

Üç aşağı aşka susadın, beş yukarı aşktan usandın…

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (3)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster