E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaGündemİşveren: Asgari ücret tamam, işe odaklanalım---

İşveren: Asgari ücret tamam, işe odaklanalım

İşveren: Asgari ücret tamam, işe odaklanalım
08 Şubat 2016 - 02:23 borsagundem.com

Asgari ücretin 1300 TL'ye yükseltilmesi çalışma hayatında sosyal düzeni büyük ölçüde sağladı. Sanayici "Artık verimliliği artırmaya odaklanalım" diyor

Türkiye’de asgari ücretin yılbaşından itibaren net 1300 liraya yükselmesi toplu sözleşmeli işçi gelirlerinde yüzde 50’ye varan iyileştirmeler sağladı. İşçi refahının artmasına yönelik bu önemli adım, başta metal sanayi olmak üzere çeşitli sektörlerde iş barışına büyük katkıda bulundu. Son dönemdeki toplu iş sözleşmeleri süreçlerinde işçiler ve işçi sendikaları tarafından ‘Aynı işi yapan işçiler arasında açılan ücret makasının yarattığı sıkıntıların giderilmesi gerektiği’ gündeme getiriliyordu. 1 Ocak’tan itibaren aynı işi yapanların eşit ücret alması büyük ölçüde sağlandı. Asgari ücretteki iyileştirmenin işçi yaşam standartlarının yükseltilmesi adına önemli bir adım olduğunu belirten metal sanayi sektörü temsilcileri, işletmelere yüklenecek yeni işçilik maliyetlerinin ise iş kayıplarının yanı sıra öngörülemez sonuçlar da yaratacağını belirtiyor. Genel olarak asgari ücrete yapılan artışın üretime ve ihracata etkilerinin henüz tam olarak görülmediği ifade ediliyor. Metal sektörü asgari ücret artışı sonrasında artık işlere odaklanılması gerektiğine inanıyor.

ASGARİ ÜCRETİN YANINDA 2 ZAM DAHA

Metal sanayinde sendikalı işçinin eline geçen ücretin asgari ücretten daha yüksek olduğu biliniyor. Öte yandan metal sanayicileri ise toplu iş sözleşmesi kapsamındaki çalışanların mart ve eylül aylarında olmak üzere iki kez daha ücret zammı alacaklarını belirtti. Asgari ücretin bu yıl için aylık brüt 1647 liraya yükselmesiyle, buna denk çıplak brüt saat ücreti ocak ayı itibariyle sendikalı veya sendikasız bütün işçiler için 7.32 lira olarak belirlendi. Ancak bu rakam metal sanayinde toplu sözleşme kapsamındaki işçilerde yaklaşık olarak 1 Mart’ta 7.76 liraya, 1 Eylül itibariyle de 8.24 liraya ulaşacak. Brüt saat ücreti işçinin eline geçen toplam ücretin asıl belirleyici unsuru özelliği taşıyor.    

9 AYDA YÜZDE 72 FARK OLUŞACAK

Yapılan toplu sözleşmeler gereğince asgari ücrete ikramiye, yakacak yardımı, gece zammı, çocuk yardımı ve diğer sosyal yardımlar ilave ediliyor. İşçi gelirlerinin daha da artmış olması işçilerin yaşam standartların iyileştirilmesinde önemli katkı sağlayacak. 2016 yılında iki kez ücret zammı bir kere de sosyal yardım zammı alacak sendikalı çalışanların net ücretleri ek ödemelerle birlikte yılbaşından itibaren en az 2 bin liraya yaklaştı. Yılsonunda ise 2 bin liranın üzerine çıkacak. Buna göre 1 Mart 2016’dan itibaren ikramiye dahil en az 2326 lira brüt ücret alacak olan sendikalı bir işçinin geliri ek ödemelerle ile birlikte 2653 liraya kadar yükselebiliyor. İkinci zam dönemi olan 1 Eylül 2016 itibariyle en düşük 2471 lira brüt ücret alacak olan sendikalı bir işçinin geliri aylık 2832 liraya kadar artış gösterecek. Böylelikle toplu sözleşme kapsamında olan bir işçiyle asgari ücretli işçi arasında 1 Ocak’ta yüzde 52.8 olan toplam brüt ücret farkı, 1 Mart’ta yüzde 61.1’e çıkacak. Fark, 1 Eylül’de yani 9 ayda yüzde 72 gibi bir orana ulaşacak. 

AYNI İŞİ YAPANLARIN ÜCRET FARKI KAPANDI

ASGARİ ücrete yapılan zam, ücret ortalamasını tüm işçiler lehine yükseltti ve aynı işi yapan işçiler arasındaki makası kapattı. Son dönem toplu iş sözleşmeleri süreçlerinde karşılaşıldığı üzere, gerek sendikacılar ve gerekse genç işçiler tarafından ‘Aynı işi yapan işçiler arasındaki kıdem nedeniyle açılan ücret makasının yarattığı sıkıntılardan ve bunun daraltılması gereğinden’ bahsedilmişti. Dolayısıyla asgari ücret zammıyla bu makas bir ölçüde daraltıldı.

ÜCRET-VERİMLİLİK DENGESİZLİĞİ ARTTI  

2015 yılının üçüncü çeyreğinde, imalat sanayinin işgücü maliyeti yıllık bazda nominal yüzde 18.1, reel olarak yüzde 10.8 artarken, üretim, verimlilik ve istihdam artışları ise sıfıra yakın gerçekleşti. Ücret ve verimlilik ilişkisinin 2012 başlarından beri bu denli sorunlu oluşu, istihdam artışının git gide azalıp sıfıra yaklaşmasının temel nedeni olarak görülüyor. Son artışlarla birlikte sanayi istihdamında, rekabet gücünde ve kayıt dışı istihdamda önemli risklerin oluşabileceği kaydediliyor.

2012’nin üçüncü çeyreğinden 2015’in aynı dönemine kadar olan 3 yılda reel işgücü maliyeti, verimliliğe kıyasla yaklaşık 10 kat hızlı arttı. Reel işgücü maliyeti yüzde 20.6 oranında yükselirken, verimlilik artışı yüzde 2’de kaldı. Aynı dönemde üretim yüzde 9, istihdam yüzde 6.9 arttı. İşgücü maliyeti ile verimliliğin birlikte değerlendirilmesini sağlayan ve “bir birimlik üretimde işgücü maliyetinin rekabet gücüne etkisini” yansıtan “birim işgücü maliyeti” endeksi ise aynı dönemde yüzde 18.4 artarak, 111.6’dan 132.1’e yükseldi.

Türkiye riskleri doğru kullanabilir

Dünya ekonomisi, 2016’ya gelişmekte olan ülke ekonomilerinden kaynaklanan risklerle girdi. IMF, 2016 için dünya büyüme oranı tahminini 0.2 puan indirerek yüzde 3.4’e çekti. Kuruluşa göre bu yıl gelişmiş ülkeler yüzde 2.1, gelişmekte olan ülkeler yüzde 4.3 büyüyecek. Öte yandan Çin ekonomisinde büyüme oranının 25 yıl sonra yüzde 7’nin de altına düşmesi, dünya ekonomisi için riskleri artırıyor. Endişenin diğer bir kaynağı ise petrol fiyatlarındaki düşüş ile birlikte başta Rusya olmak üzere diğer petrol üreticisi ülkelerin büyüme oranlarının aşağıya çekilecek olması. Rusya 2015 yılında yüzde 3,7 küçüldü, 2016 yılında da ekonomisinin yüzde 1 küçülmesi bekleniyor. Petrol üreticisi ülkelerde büyüme oranının yavaşlaması küresel dış ticaretin de azalması anlamına geliyor. Bu da doğal olarak küresel büyüme için risk teşkil ediyor.

Öte yandan İran’ın nükleer programıyla ilgili Birleşmiş Milletler’in daimi üyesi beş ülke ve Almanya (P5+1) ile yaptığı müzakerelerin sonuç vermesi ile ülke üzerindeki ambargolar kalktı. Uluslararası yaptırımların kaldırılması ile İran’ın yaptığı günlük petrol üretiminin ortalama 300 bin varil artması söz konusu. Bu da zaten düşük olan petrol fiyatlarını daha da düşürecek bir faktör olarak görülüyor. İran’ın küresel mali sistemin yeniden bir parçası haline gelmesi, Türkiye açısından ticari ilişkilerin yeniden canlanması anlamına gelse de rekabetin artacağı bir döneme girildiği sinyali veriyor. Uzmanlar Türkiye’nin yurtdışındaki gelişmeleri doğru kullanması halinde riskleri fırsata çevirebilecek potansiyele sahip olduğunu belirtiyor.

‘Tedbiri elden bırakmayalım’

TÜRKİYE Metal Sanayicileri Sendikası Başkanı Mehmet Celal Betil: İstihdam deposu metal sanayinde asgari ücrete yapılan artış, çalışma barışına ve işçilerimizin yaşam koşullarına önemli katkı sağladı. Şimdi elbirliğiyle işimize sarılıp, tedbiri elden bırakmayalım. Asıl gündemimize odaklanalım. İşçi ve işveren el ele verip ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasında birlikte çalışalım. Ancak sektörümüzün büyük çabalarla ulaştığı yurtdışı pazarlar, küresel konjonktürdeki gelişmeler ışığı altında her geçen gün daha fazla baskı altında kalıyor. Bununla birlikte ülkemiz, bölgemiz ve küresel pazarlara ilişkin ekonomik ve siyasi açıdan içinde bulunulan durumun hassasiyeti dikkate alındığında, mevcut artışlar üzerine olası yeni taleplerin sürdürülebilir iş faaliyetleri üzerinde olumsuz etkileri olacaktır.

‘Ücretler verimlilikle birlikte artmalı’

Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği Başkanı Mehmet Dudaroğlu: Verimlilikle desteklenmeyen ücret artışları ekonomide yapay bir talep artışı yaratacağından enflasyona sebep olacaktır. Dolayısıyla ücret artışlarının reel anlamda kalıcı ve sürdürülebilir olması, verimliliği artırıcı önlemler alınması ile mümkün kılınabilir. Maliyetlerin daha da yükselmesi işletmeleri zor durumda bırakacağı gibi ekonominin geneli için de olumlu bir etki yaratmayacaktır. Dünyanın birçok yerine parça ihraç eden Türk otomotiv yan sanayi dünya devleri ile rekabet edebilecek düzeyde bulunuyor. Yaklaşık 140 bin kişiye istihdam sağlayan sektörümüz yapay müdahaleler ile uluslararası arenada zor durumda bırakılmamalı.

‘Çelikte hassas olmak şart’

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan: Türk çelik sektörü, fiyatlarındaki gerileme eğiliminin devam etmesi ve düşük fiyatlı ithalatın hızlı bir şekilde artması nedeniyle, daralmanın devam ettiği bir yılı geride bıraktı. 2015 yılı üretimi, bir önceki yıla göre yüzde 7.4 düşüşle 31.5 milyon tona geriledi. Hurdadan üretim yapan ark ocaklı tesislerde ise gerileme yüzde 13.8 gibi rahatsız edici bir seviyeye ulaştı. Vardiya sayıları azaltıldı. Ciddi zararlar yaşandı. Karşı karşıya kaldığımız bu olumsuz tablo, bütün maliyet kalemlerinde hassas olmayı şart koşuyor. İşçisiyle işvereniyle, sektörün uluslar arası piyasalarda atılım döneminin tekrar geleceği günlere hazır olunması ve gerçekçi davranılıp işçilik maliyetlerini arttıracak beklentiler içine girilmemesi gerektiğini değerlendiriyoruz.

‘Hedefleri saptıracak tartışmalara girmeyelim’

Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği Başkanı Ergün Güler: Beyaz eşya sektörü imalat sanayinin itici güçleri arasında yer alıyor. Sektörün sağlam altyapı, teknolojiyi çok iyi kullanan fabrikaları ve kalifiye iş gücü var. Yaklaşık 40 bin kişiye istihdam sağlıyoruz. Sektörümüz dünya çapında bir oyuncu olmanın eşiğinde yer alıyor. Bu noktada yeni maliyetlere neden olacak adımlar atılmamasına dikkat etmek gerekiyor. Ekonomik temeli olmayan ücret artışları sektörün küresel hedeflerini sekteye uğratır. Üretim miktarı bakımından Almanya ve İtalya gibi ülkeleri geride bıraktığımız bir dönemdeyiz. Bu nedenle hem genel olarak sanayiyi hem de beyaz eşya sektörünü hedeflerinden saptıracak tartışmalar içine sokmayalım. (Hürriyet)

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)