E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaGündem'Çizmem kirli çıkarayım mı' diyen işçi soru oldu---

'Çizmem kirli çıkarayım mı' diyen işçi soru oldu

'Çizmem kirli çıkarayım mı' diyen işçi soru oldu
26 Mayıs 2014 - 07:29 borsagundem.com

Maltepe Üniversitesi'ne ait bir sınav soru kağıdı sosyal medyada paylaşım rekoru kırdı. Adem Simit , soruyu hazırlayan Yrd. Doç. Çiğdem Boz'u buldu

ADEM SİMİT - BORSAGUNDEM.COM/ÖZEL HABER




Sosyal Medya’da paylaşım rekoru kıran bu soru kâğıdını gördüğümde çok duygulandım.  Bu elleri öpülesi hoca ile muhakkak söyleşi yapmam gerek deyip başladım araştırmaya. Hocamızın, Maltepe Üniversitesi'nde Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Boz olduğunu öğrendiğimde hemen iletişime geçip kendisi ile bir söyleşi ayarladım. Söyleşideki sorulara geçmeden önce gerçekten içimden gelerek şunları söylemek isterim ki; Hocamız beni bir akademisyen gibi değil de kardeşini görmüş bir abla gibi karşıladı. O kadar içten, sıcak ve samimiydi. Konuşmalarında bunu yürekten hissedebiliyordunuz. O yüzden kendisine tekrardan çok teşekkür ederim. Şimdi geçelim merak edilen sorulara…

-Öncelikle şunu sormak istiyorum. Bu soruyu sorma amacınız neydi? Yani öğrencilerinize bu soru üzerinden ne ders vermek istediniz?

Çiğdem Boz: Ben bir ders vermek istemedim aslında. Yani belki çok bencilce olacak ama o an yapabileceğim başka bir şey yoktu. Tamamen iç döküştü bu. Öğrencilerimin de Türkiye’deki çoğu insan gibi bu faciadan dolayı çok etkilendiğini tahmin ediyor ve bu meşhur “Y” kuşağının tepkilerini merak ediyordum. Ama genel olarak başka bir şey elimden gelmediği için yaptım diyebiliriz. Bir amaç taşımadım. Kimseye bir ders vermek değil yani. O faciadan sonra oturup sorguladım bizim (eğitimcilerin) nasıl bir suçumuz olabilir diye. Çünkü kimse masum değil bence; günah keçisi aramak yerine kendi olası günahlarıma bakmak istedim. İstesek de istemesek de hepimiz bu düzenin parçalarıyız. Televizyonlarda, gazetelerde sürekli şu ifade geçiyordu ya da ben ona takılıp kalmıştım: “Bu işletme, maliyetlerini çok düşürmüş”. Ben ne anlatıyorum mikro iktisat dersinde? Kar maksimizasyonu, maliyet minimizasyonu... Bunu yapan adam “rasyonel”dir diyoruz bir de üstüne. Kitaplarda da hep bu yazıyor zaten. İşte bu zamana kadar o rasyonel adamı (faydasını ve karını maksimize eden adamı) yetiştirdiğimiz öğrencilerin kafasında yüceltmiş olma ihtimalim beni endişelendirdi ve kendi payıma düşenle yüzleştim, diyelim. Bundan sonra mikro iktisat dersi nasıl anlatılır bilmem. İktisat okuyanlar bilir, emek, üretim fonksiyonunda “L” (labour) sembolüyle temsil edilir. 301 can sadece bu “L” sembolünden ibaret olamaz, olmamalı.


ADAM SMITH YAŞASAYDI NEO-LİBERAL POLİTİKALARI SAVUNMAZDI

-Adam Smith bildiğiniz gibi aynı zamanda da Ahlak Felsefecisi. Sizce serbest ekonomiyi savunan aynı zamanda Ahlak Felsefecisi olan Adam Smith bugün Soma’ya şahitlik etse ne derdi? Verem olur muydu?

Çiğdem Boz:
Bu final döneminde başka bir sınıfa yaptığım sınavda soru buydu aslında: “Adam Smith yaşasaydı Soma’ya ne derdi?”. Ben Adam Smith’i yeteri kadar iyi anlayamadığımızı düşünüyorum. Adam Smith’i günah keçisi yapıp, kapitalizmin babası diye anlatmak bence onu yeteri kadar iyi okumamaktan kaynaklanıyor. Smith, senin de söylediğin gibi öncelikle bir Ahlak Felsefesi profesörü. “Laissez-faire” ifadesini hiç kullanmadığını, “sempati” kavramını (başkalarının bizim hakkımızdaki düşünceleri) kişisel çıkardan daha fazla kullandığını çok az kişi bilir. Smith, kendi çağındaki  Merkantilist kısıtlamalara ve tekelleşmeye karşı çıkarak iktisadi özgürlükler ve rekabetin altını çizmiştir. Aslında devlet hiç olmasın da demeyen biri. Liberalizm ile Neo-Liberalizmi karıştırıyor insanlar bence. Liberaller ile Neo-Liberaller arasında fark var. Adam Smith yaşasaydı şu an Neo-liberal politikaları savunmazdı diye düşünüyorum.

-Sınav sorusuna verilen en ilginç cevapları sorsam?

Çiğdem Boz:
Hepsini okumadım kâğıtların ama okuduğum kadarı ile aklımda kalanları söyleyeyim hemen. Mesela bir solcu bir kız yazmış. Özeleştiri yapmıştı. “Yıllardır sloganlarla solculuk yaptık. Ama çok geç fark ettim ki bizim haklarını savunduğumuz işçi sınıfı ile yakından uzaktan alakamız yok. Tanımıyoruz ki onları.” Yani şunu akıl edemedim diyor öğrencim: “O kadar para için yerin dibine girmek” Bunun kendisine çok uzak olduğunu söylüyor. Çok güzel bir özeleştiri idi bence. Bütün Türkiye’de solcusu sağcısı herkesin yapması gereken bir özeleştiri. Bu özeleştiriden sonra başka bir kâğıtta da şuna rastladım. “Bunları şimdi güzelce burada söylüyoruz. Sınıftaki herkes de böyle şeyler yazacak Ama eminim ki, yarın bir ‘işçi’ gördüğümüzde, 'amale' deyip   iğreneceğiz kendimizce. Otobüste yanına oturmak istemeyeceğiz” diye bir eleştiri yapmıştı. Yine 99 depremini yaşayan bir öğrenci; “Acılardan sonra böyle şeyler yapılır sonra da unutulur. Hiçbir hesap da sorulmaz” demiş. O ümitsizlik vardı. Liberal bir öğrencim ise “Bu zamana kadar piyasaya güvenilmesi gerektiğini düşünüyordum. Ama fikrim değişmeye başladı. Sanırım iktisat okuyacağım” demiş.  Bir de sorumu Doğu-Batı ayrımından açıklamaya çalışan bir öğrenci vardı. Hani Doğu toplumları olarak biz acıya kayıtsızız ya buna vurgu yapmış. Bence bu çok değerli idi. Ayrıca da Batılı toplumlarda insanın daha değerli olmasını gayet hoş açıklamıştı.  Şimdi aklıma gelen bir başka cevap ise 'Şirinler' ile ilgiliydi. Öğrencim, o çizgi filmdeki gibi bir sistemin herkesi mutlu edebileceğini yazmış.

"KAHROLSUN KAPİTALİZM, YAŞASIN SOSYALİZM YAPMAYIN"

-Peki, Çiğdem Hoca bu soruyu size sorsaydı, siz ne cevap verirdiniz?

Çiğdem Boz:
Allahhhh bu en zor soru (gülümsüyor). Şimdi, bu sorunun tek bir doğru cevabı yok. Ben çocuklara sınavda söyledim, “Bu soru yönlendirmeli bir soru değil. Kahrolsun kapitalizm, yaşasın sosyalizm yapmayın bana. Bundan not alacağınızı düşünmeyin. Kendi dünya görüşünüzle bugüne kadar gördüklerinizi birleştirip bir yorum yapın bana, dedim. Yani herhangi bir ideolojiyi öne çıkarmayın. Size göre en insancıl düzen nasıl olacaksa o düzenin adını koymadan, özelliklerini sıralayın dedim.  (Bu arada Çiğdem Hoca hepsine 100 vermiş.)
Bana sorsanız, ben de adını koymadan kendime göre insancıl bir sistem önerirdim. Adını koyamıyorum çünkü şimdiye dek süregelen uygulamalar karşılamıyor bunu. Kısacası, özünde hakkaniyet olan bir sistem olmalı. Adalet olmayan yerde huzur olmuyor çünkü. Ama iktisadi eşitlik de değil benim söylemeye çalıştığım. Çünkü eşitlikle adalet aynı şey değiller. Fırsat ve hak eşitliğinin sağlanacağı, yetenekli ve çalışkanların ödüllendirilip ama geri kalanların cezalandırılmadığı bir sistem olmalı. Yani hiç kimse açlıktan ölmemeli mesela. Hiçbir insan insanlık onuruna yakışmayacak bir hayat sürmemeli. Eğitim, sağlık, barınma gibi temel hizmetlerin herkese eşit şekilde sunularak  bunun sonucunda bir yaşam standardı oluşturulduğu, bu standart ile yetinmeyenlerin istemeleri halinde daha fazlasını elde etmelerine izin verildiği bir sistem. Böylece yeni sınav sorum da ortaya çıkmış oldu: Yukarıda tarif edilen sistem ne şekilde adlandırılabilir?

-Twitterdan da soru geldi tabi. "Peki, böyle duyarlı, müthiş hocaları çoğaltmak için ne önerirdiniz?" diye bir soru geldi.

Çiğdem Boz:
Bu soru değil de bir iltifat. Bunu soranlara ve böyle düşünenlere çok teşekkür ediyorum.

BÜYÜK İKTİSATÇILAR YAŞASALARDI NE DERLERDİ?

-Doğru olan nedir peki? “Çizmelerimi çıkarayım mı” diyen adamları çoğaltmak mı, azaltmak mı?

Çiğdem Boz:
Sınavda zaten bir öğrencim itiraz etti. Güzel bir eleştiri yaptı. "Bu insanları niye çoğaltalım ki Hocam, bu insanları azaltalım" dedi. Aslında soruyu yazarken, Murat Yalçın isimli işçi kardeşimizin tavrını bencil olmayan, kibar, naif, temiz insan olarak kısacası erdemli bir tavır olarak ele almıştım. Öyle bakıldığında evet, bu insanları çoğaltalım. Ama yaşadıklarından dolayı o hale gelmiş ve sedyeyi kendinden daha değerli görüyorsa bir insan, bu insanları elbette azaltalım. Yani şöyle özetleyebiliriz; “İnsan, sedyeden daha değerli olsun aynı zamanda da insan kendinden başkalarını da düşünmeyi bilsin…

Bu arada Hocamızın tamamen kendi imkanları ile başlattığı bir projesi daha var. 7 Mayıs 2012’de öğrencileri ile kurduğu “İktisadi Düşünce Tiyatrosu”, “Büyük İktisatçılar Yaşasalardı Ne Derlerdi” isimli oyunu Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde sergiledikten sonra maddi imkansızlıklar nedeniyle çalışmalarına ara vermişlerdir. Ne acı değil mi? Oyunu ben izleyemedim ama oyun metnine ait kitabı okudum, gerçekten replikler iktisadı sevdirerek anlatma konusunda çok başarılı olmuş. Aşağıda kitabın kapağını ve önsözünü bulabilirsiniz. İzleyemeyenler için kesinlikle tavsiye ederim.

Bir de Hocamıza öğrencileri twitter adresi açmış. İlk twitini de beraber attık. Nasıl kullanıldığını da biraz tarif ettim. Hocamızdan gençlerin özgür düşüncelerini güzelce ifade edebildiği bu platformda daha aktif olmasını istedim. Böyle idealist hocaları bu platformlarda daha çok görmek istiyoruz. Vesselam…
Twitter:@ekonomiperver                                              Facebook: Ekonomi Perver
Twitter: @cigdembozz




 

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)