Piyasalar neyi satın alıyor?

FED, Haziran'da politika faizini çeyrek puan daha artırdı. Üstelik bir de bilanço küçültme planını açıkladı. Yılsonuna doğru bilançodaki tahvillerden 10 milyar dolar azaltarak küçültme operasyonu başlayacak ve her üç ayda bir bu miktar 10 milyar artışla 50 milyar dolara kadar çıkacak. Buna rağmen ABD 10 yıllık faizleri son yedi ayın en düşük seviyesinde. Gelişmiş ülke borsaları yeni zirveler yapıyor. Gelişmekte olanlaraysa, bu ülkelerin ekonomik ve siyasi sorunlarına rağmen para girişi devam ediyor. Hem de öyle böyle değil. İlk dört ayda toplam 280 milyar dolar giriş oldu. Bir yıllık para girişiyse neredeyse 1 trilyon dolar. Peki piyasalar neyi satın alıyor?

Son zamanlarda yabancı finans medyasında "goldilocks" terimini çok duyuyoruz. Goldilocks, birtakım özel koşullar neticesinde gezegenlerde oluşmuş, dünya atmosferine uygun yaşanabilir bölgeler anlamında kullanılmış bir terim. Finansal piyasalar bunu riskli varlıklarda yaşam atmosferi oluşumunun sürmesi anlamında kullanıyor. ABD'de ekonomik aktivite beklenenden canlı, enflasyonsa beklenenden düşük. Diğer ana ekonomilerse hala sorunlu. Piyasalar FED'in bilanço küçültmesinin de 5-10 seneye yayılan bir operasyon olacağını hesaplıyor. Böylece getiri peşindeki yatırımcılar aradıklarını şimdilik ekonominin durgunluktan hallice ama merkez bankalarınca hızlı aksiyon alınamayacak kadar da yumuşak olacağı senaryosunda bulmuş gözüküyor.

Bank of Merrill Lynch tarafından yapılan yatırımcı anketi de bu algıyı destekliyor. Şimdilik piyasada faiz artışlarının sınırlı düzeyde kalacağı ve Fed bilanço küçültmesinin de piyasayı bozmadan çok uzun zamana yayılacağı yönünde oluşan kanaat, risk alma iştahını canlı tutmaya devam ediyor. Senenin başında Çin'de sert iniş beklentilerinin ve Avrupa'da seçimlere ilişkin kaygıların da azalmasıyla bu iştah ivmelendi. Böylece gelişmekte olan ülkelere ve hisse senetlerine para girişleri devam etti.
Bu atmosferden TL de olumlu etkilendi. Enflasyon gerçekleşmeleri yüksek olmasına ve ileriye dönük enflasyon beklentilerinin de iyi olmamasına rağmen yurtdışı fon akışları nedeniyle TL değer kazandı. Yurtiçi tasarruflar için enflasyon önemli olabilir ama yurtdışı tasarruflar için önemli olan nominal faiz hadleri. Yeter ki kur tarafında, oynaklığın azalacağı beklentisine girsinler. Girdikleri ve çıktıkları dönemde kurun stabil olması, onlara kendi para birimleri cinsinden 'TL nominal faizler' kadar getiri sağlıyor. Nominal TL faizleri de zaten para piyasalarındaki sıkışıklıktan dolayı yüksek seyrediyor ki şimdilik bu denge, bir şok gelmediği sürece Dolar üzerinde baskı kurmaya devam edebilir. Bu atmosferden zaten ucuz seviyelerde olan Borsa İstanbul'un etkilenmemesi olmazdı. Özellikle bankacılık sektörü hisseleri öncülüğünde borsa böylece kötümserleri de şaşırtarak 100 bin sınırına dayandı. Bu değer artışına rağmen Borsa İstanbul'da bankaların hala ucuz ve sanayinin hala pahalı olmadığını söylemek mümkün. Pozitif hava, faizlerin yüksekliğine rağmen orada da devam edebilir.
Gelişmiş ekonomilerde hisse fiyatları yüksek ve tahvil getirileri hem nominal hem de reel olarak düşük. Bu da yatırımcıları getiri peşinde koşmaya zorluyor. Bu arayış aslında bir şekilde yatırımcıları iyimser olmaya zorluyor. "Bu bir goldilocks mu yoksa bir serap mı" yaşayıp göreceğiz. Ama şimdilik piyasa oyuncuları bu hamurun daha çok su kaldıracağı yönünde hemfikir. Ya da böyle düşünmek zorunda hissediyorlar ve piyasalara suyu vermeye devam ediyorlar. Bir Anadolu deyişiyle özetlersek: Bu gidiş iyi gidiş ama sonu gelirse... (Bülent Topbaş/Forbes Dergisi)

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.