E-BÜLTEN

E-bültenimize abone olarak
en son bilgilere ve haberlere ulaşabilirsiniz.

Ana SayfaPiyasaDevalüasyon olur mu? ---

Devalüasyon olur mu?

Devalüasyon olur mu?
17 Mayıs 2011 - 09:57 borsagundem.com

İş Yatırım Genel Müdürü İlhamı Koç, Borsagundem.com'a konuştu

ELİF BATU YENER/BORSAGUNDEM.COM
Faiz oranlarındaki hızlı düşüşün ardından nakit kaynakların başta gayrimenkul ve hisse senedi olmak üzere yeniden yatırıma yönelmesi Türkiye gibi hızlı büyüme ivmesi yakalamış ülkelere para girişini hızlandırdı. Uluslararası fonlar Türkiye gibi büyüyen ülkelere akıyor. Ancak, bu para akışı Türkiye özelinde zaten varolan bir sorunu daha da büyütmüş durumda. O da cari açık. Ekonomi yönetimi şimdilik bankaların munzam karşılıklarını artırarak, frene basmayı hedefliyor. Yüksek cari açık ortamında olmazsa olmaz bir matematik de var ama: Türk lirasının değer yitirerek kurların yeni bir seviyede dengeye oturması. Ama sıcak para girişi bu matematiği işlersiz kılıyor. Bu ortamda da küçük yatırımcılarda “Devalüasyon olur mu, dolar yükselir mi” mırıldanmaları başlamış durumda. Kurların serbest bırakıldığı bir modelde devalüasyondan bahsedilemeyeceğini kaydeden İş Yatırım Genel Müdürü İlhamı Koç, “Cari açık dikkate alındığında Türkiye’de döviz / TL dengesinin daha yukarıda oluşması gerekiyor” dedi. Merkez Bankası’nın politika değişikliğine gidip gitmeyeceğinin ise önümüzdeki dönemde belli olacağını belirten Koç, doları bir yatırım aracı olarak görmediğinin de altını çizdi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’ndaki (İMKB) yükseliş ivmesinin arada yaşanacak satışlarla devam edeceğini belirten Koç, piyasadaki son düşüşün ise eskilerin deyimiyle “Sell in May, Go Away (Mayısta sat tatile çık)” deyimiyle açıklanabileceğine dikkat çekti. İlhami Koç, İş Yatırım analistlerinin yılsonu endeks, dolar ve faiz tahminlerinin sırasıyla; 74.000, 1.55-1.60 TL bandı ve yüzde 7,25 olduğunu söyledi.
- Önümüzdeki dönem ne bekliyorsunuz?
Global kriz ülkeleri ikiye ayırdı. Amerika ve Avrupa’da olduğu gibi krizden yoğun olarak etkilenen ve çözüm yolu bulmaya çalışanlar ve Türkiye, Çin, Rusya, Brezilya, Hindistan gibi krizden etkilenmiş olmakla beraber yüksek büyüme hızlarıyla krizden hızla çıkanlar. Krizden ağır etkilenen ülkeler kendi içlerinde farklı çözüm yollarına yöneldiler. ABD genişleyici para politikasını benimsedi. Bu politika hala devam ediyor ama bunun da bir sonu var. Rating şirketleri bu konuda uyarıyor zaten. Avrupa’da ise kuzey ve güney ayrımı oluştu. Kuzeyi karınca, güneyi ateş böceği. Güneyin temel sorunu yüksek borçlanma ve bütçe açıkları. Bunları ortadan kaldırmak için IMF-AB destekli paketler devreye girdi. Ancak, bu mali destek paketlerinin de işlememesinden korkuluyor. Hatta, AB’nin temel ilkeleri tartışılmaya başlandı.
Buna karşılık, büyüme ile dikkat çeken ülkelerin başka bir sorunu var. Bizim gibi krizden hızla çıkıp yüksek büyüme yakalayan ülkeler, para çekmeye başladı. Çünkü sihirli kelime “büyüme”. Faizlerin hızla düştüğü bir ortamda uluslararası fonlar büyüyen ülkelere akıyor. Ancak, bu para akışı gittiği ülkelerde de sorun yaratabiliyor. Örneğin, bizdeki sorun cari açık. Cari açığın tek nedeni bu değil elbette, ancak sonuçta dışarıdan gelen gelen para finanse ediliyor. Teorik olarak, bir ülkede cari açık varsa kurlar yeni bir seviyede dengeye oturur ve bundan sonra açık küçülür. Ama bu olamıyor. Çünkü, bu teoride, ülkeler arasında bu kadar hızlı ve yüksek para geçişlerinin olacağı hesaba katılmamış. Bazı ülkeler bu konuda tedbir alma ihtiyacı duyuyor. Bizde de munzam karşılıklar artırılarak para politikasıyla çözüm aranmaya başlandı.
- Peki bu çözer mi?
Tek başına çözmeyebilir, ama bu bir politikadır. Başka araçlarla da desteklenebilir.
- Peki devalüasyon olur mu?
Kurlar piyasada serbestçe belirleniyorsa devalüasyondan bahsedemeyiz. Dolar 1.70 TL de olabilir, 1.25 TL de. Bu arz ve talep dengesine bağlı. Ama bir ülkede cari açık varsa o ülkenin para biriminin değer kaybetmesi ve ithalatın küçülmesi, ihracatın artması gerekir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’de Döviz/TL dengesinin daha yukarıda oluşması gerekiyor. Ama uluslararası para hareketleri buna izin vermiyor. 
- Merkez Bankası bu konuda bir politika değişikliğine gidebilir mi?
Bu ilerideki dönemde belli olur. Ama şu anda en azından Merkez Bankası’nın bu sorunla ilgili bir şeyler yapmaya çalıştığını görüyoruz. Bu politikanın ithalatı kısması bekleniyor. Ama talep hala çok kuvvetli. Bazı ülkeler için büyüme bir hayal, bizim gibi bazı ülkelerde ise yüksek büyümeyle birlikte ekonominin aşırı ısınmasından kaygı duyuluyor. 
- Dolara yatırım önerir misiniz?
Dövizi bir yatırım aracı olarak görmüyoruz.
- Emtia fiyatlarındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
En geleneksel tanımıyla yatırım, bir şirketin hisse senedi ya da tahvilinin satın alınmasıdır. Ancak, son yıllarda emtia ürünleri de bir yatırım aracı olarak görülmeye başlandı. Altını özelliği gereği diğer metallerden ayırmak gerekir. Altın endüstriyel talebi olan bir metaldir. Ancak, daha da önemlisi bir dönem bizzat paranın kendisiydi. Bu nedenle, endüstriyel talebin yanısıra finansal sorunlar yaşandığı dönemlerde altına olan ilgi artıyor. Sisteme olan güven arttıkça altının fiyatının düşmesi beklenir.
Bakır gibi diğer metaller ve tarım ürünlerindeki fiyatı artışı ise daha çok büyümeden kaynaklanan taleple ilgili. Uzun yıllar kendi içine kapalı olarak yaşayan ve yüksek nüfusu bünyesinde barındıran ülkeler dünya ekonomisiyle entegre oldukça emtiaya olan talep artıyor. Özellikle, bazı tarım ürünlerinin fiyatındaki artışta bu talep çok etkili oldu.
Öte yandan, bir başka gelişme daha oldu. Eskiden bir endüstriyel ürünün kullanımı çok uzun zaman alırdı. Örneğin, bir buzdolabı alındığında “evladiyelik” denirdi ve çok uzun süre kullanılırdı. Şimdi ise bu ürünler o kadar ucuza üretiliyor ki, daha kısa sürelerde yenilenebiliyor. Üretim büyüdü ve hızlandı. Böyle olunca üretimde kullanılan metallere de talep artıyor.
Metal ve tarım ürününe talep artıyor ama kaynaklar kıt.
- Endeksin geldiği nokta itibariyle bu yılki beklentiniz nedir?
O kadar derin bir kriz yaşandı ki dünyada nakit paranın varlığa yönelmeye başlaması topu topu 1-2 yıl önce başladı. Bu devam edecek gibi gözüküyor. Bu kapsamda, tasarrufların Hisse senedi piyasalarına kayması da devam edecek. Türkiye zaten büyüme nedeniyle çok dikkat çekici bir ülke.
Zaman zaman satış dönemleri de olacaktır ve bu değişik nedenlerden kaynaklanabilir. Son düşüş, cari açık, Avrupa’da toparlanmanın uzun sürmesi ve faizlerde artış olacağı beklentisinden kaynaklandı.
Son düşüş, eskilerin deyimiyle “Sell in May, Go Away” (Mayısta sat tatile çık) deyimiyle bile açıklanabilir. Yılbaşından itibaren hisse senedi piyasasına yönelim başlar, bu belli bir seviyeye geldikten sonra yeni halka arzlar yaşanır ve piyasa dengelenir. Ardından tatil başlar ve tatil dönemi sonrası talep tekrar canlanır. Bu nedenle, Mayıs ayında “Sat ve tatile çık” denir.
Önemli olan yatırımcıların risk alma iştahının devam ediyor olması. 1-2 yıl önce başlayan bu süreç halen devam ediyor.
Seçimlerin etkisi ise yok gibi. Çünkü siyasetle piyasalar arasındaki ilişki eskisi gibi güçlü değil. Siyasi istikrar sağlandığında yatırımcı artık siyasetle ilgilenmiyor. 
- Yılsonu endeks, Dolar ve faiz tahmininiz nedir?
Yılsonu endeks tahminimiz 74.000. Doların yılı 1.55-1.60 TL aralığında, faizin ise yüzde 7,25 seviyelerinde tamamlayacağını tahmin ediyoruz. Bunlar bizim araştırma ekibimizin tahminleri.
Önümüzdeki dönemde, hisse senetleri piyasasının genel olarak satın alınmasından çok hisse senedi seçimi ön planda olacak. Burada şunu söylemeliyim ki, araştırma ekibimizin seçtiği hisseler endeksi sürekli yeniyor. 20 kişilik bir ekibimiz var ve sürekli bunun üzerinde çalışıyor.
YARIN: Yeni halka arz modelleri, yeni ürünler, İş Yatırım’ın yeni planları

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

ETİKETLER :
YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)