Ana SayfaYazarlarGökhan UganSermaye Piyasaları
Gökhan Ugan [email protected] Gökhan Ugan

Bir uzun havadır Manipülasyon

24 Mart 2015, 06:59 - -

Türkiye bir süredir 40 sanıklı manipülasyon davasındaki gelişmeleri izliyor. Hatırlanacağı üzere operasyon medyaya 21 Haziran 2011 tarihinde düşmüştü. O dönemde çıkan haberlerde SPK uzmanlarının manipülasyon şüphesiyle bazı hisse senetlerinde yapılan işlemleri takibe aldığı, manipülasyona dair güçlü bulgular edinildiğinde ise savcılığa suç duyurusu yapıldığı, şüpheliler 7 ay süreyle telefon ve fiziki takibe alındıktan sonra operasyon kararı verildiği belirtiliyor. Sürece baktığımız zaman görüyoruz ki manipülatif işlemlerin dikkat çekmesi, şüphenin doğrulanması, gerekli kanıtların toplanması için belirli süreler geçmesi gerekiyor. Ülkemizde uzun süren yargılamalara alışkınız, ancak yatırımcıların çoğu yargılama öncesi bu kadar uzun süre beklenmesine bir anlam veremiyor. Bu yazımızda manipülasyon suçuna ilişkin tespit, inceleme, soruşturma ve yargılama süreçleriyle ilgili bilgi vererek konuya ilgi gösteren kişilerin merakını bir nebze olsun azaltmayı hedefliyorum.
Manipülasyon veya SPK’nın yeni adlandırmasıyla piyasa dolandırıcılığı, adından da anlaşılabileceği üzere bazı kötü niyetli kişilerin, iyi niyetli yatırımcıları kandırmak suretiyle haksız kazanç elde ettikleri nitelikli bir dolandırıcılık türüdür. Niteliklidir, çünkü manipülasyonun başarılı olabilmesi için çoğu zaman önceden detaylı plan yapılması ve birden fazla kişinin organize bir şekilde çalışması gerekmektedir. Kandırılan kişi başına geleni anladığı zaman dolandırıldığını kanıtlamakta ve muhatap bulmada güçlük çeker. Bunun sebebi, uğranılan zararın kağıt üzerinde “sermaye piyasası işlemlerinden elde edilen zarar” olarak gözükmesidir.
Manipülasyon adi suçların aksine ispata dayalı bir suçtur. Manipülatörler adi suçlular gibi yasada yapılması açıkça yasaklanmış olan cinayet, hırsızlık veya uyuşturucu ticareti gibi fiillerle değil,  yapılması gayet yasal olan sermaye piyasası araçlarının alım satımı ile iştigal etmektedir. Manipülatörler her yatırımcı gibi mevzuata uygun olarak hesap açtırır, para yatırır ve işlem yapar. Ancak diğer yatırımcılardan farklı olarak yaptıkları işlemlerin asıl amacı, diğer yatırımcıların algısını bozarak yatırım kararlarını etkilemek ve onları kendi menfaatleri doğrultusunda alım veya satıma yönlendirmektir. İşte bu hususu ispat etmek maalesef her zaman kolay değildir. Rüşvetin belgesi olmadığı gibi, manipülatör de gerçek amacını gizlediği için geride kanıt bırakmaz.
Manipülasyon suçunun işlendiğini söyleyebilmek için öncelikle yapılan işlemlerin alım-satım amacıyla değil, aldatma amaçlı olduğunu hukuki olarak kanıtlamak gerekir. Borsada işlem yapan herkesi mahkeme kararı ile dinletmek ve izletmek imkansız olduğundan ses ve görüntü kaydı, yazılı beyan gibi birinci derece kanıt bulmak genelde mümkün olmaz. Bu nedenle manipülasyon davalarında ağırlıklı olarak ikinci derece kanıtlar üzerinden iddianameler hazırlanır. İkinci derece kanıtlar gerçekleştirilen alım-satımlarda kötü niyete işaret eden belirli işlem desenlerinin bulunduğunu ve bu işlemleri gerçekleştiren kişiler arasında bir ilişki olduğunu ortaya koyan bilgi ve belgelerden oluşur. Diğer bir deyişle ikinci derece kanıtlar kötü niyeti değil iyi niyetin olmadığını ortaya çıkarmak için kullanılır.
İkinci derece kanıtlar yargı önünde birinci derece kanıtlar kadar ikna edici değildir. Bu nedenle incelemeyi yapan denetim elemanlarının ve savcının iddialarını şüpheye yer bırakmayacak, hakime “artık bu kadar da tesadüf olamaz” dedirtecek şekilde ortaya koymaları ve sunmaları gerekmektedir. Soruşturma neticesinde güçlü ve ikna edici bir iddianame hazırlamak için yeterli kanıt bulunamamışsa, manipülasyonun işlendiğine dair kanaat oluşmuş olsa dahi eylemin yargıya taşınmasından imtina edilebilir; çünkü kaybedilen bir dava ilerde aynı eylemler için açılacak benzer davalarda emsal olarak kabul edilebilir.
Sermaye piyasalarında işlenen suçlar teknik suçlardır. Bu nedenle manipülasyon davalarına bakan hakimlerin konuya aşina olmaları gerekmektedir. Haklarında dava açılan kişilerin genellikle eğitim seviyeleri yüksek, sosyal konumları iyi ve toplum içinde saygı gören kişiler olması, hakimlerin takdir haklarını bu kişilerden yana kullanmalarına yol açmaktadır. Ülkemizde bir çok konuda olduğu gibi manipülasyon davalarında da bilirkişi raporları hakimlerin verdikleri kararlarda önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle, manipülasyon davasında bilirkişi olarak atanacakların konusunda gerçekten uzman, yetkin, tarafsız ve güvenilir kişilerden seçilmesine dikkat edilmelidir.
Manipülasyon davalarının yürütülmesi ve sonuçlanmasında karşılaşılan bu zorluklar nedeniyle yeni Sermaye Piyasası Kanunu’nda suç tanımları daha net ve ayrıntılı olarak kaleme alınmış, getirilen başka bir düzenleme ile piyasa bozucu eylemlerin para cezası ile cezalandırılması hükme bağlanmıştır. Düzenleme incelendiğinde sermaye piyasası suçu olarak sayılan eylemlerin aynı zamanda piyasa bozucu eylem olarak tanımlandığı görülmektedir. Böylece ispat yükümlülüğü konusunda sıkıntı çekildiği için yargıya taşınamayan, ancak suçun oluştuğuna dair kuvvetli kanaat oluşan eylemlere idari para cezası ile cezalandırılabilmesinin yolu açılmıştır.
Sermaye piyasası suçlarına verilen cezaların ağırlaşması ve kapsamının genişletilmesi, iyi niyetli yatırımcıların da zaman zaman bilmeden manipülatif veya piyasa bozucu eylem gerçekleştirdikleri suçlamasıyla karşılaşmalarına neden olacaktır. O nedenle yatırımcıların istenmeyen tatsız durumlarla karşılaşmamaları için sermaye piyasası suçları ve bu suçlara ilişkin getirilen yaptırımlar konusunda mutlak suretle iyi bir şekilde bilgilendirilmeleri gerekir. Bu görev yatırımcılar da dahil olmak üzere tüm sermaye piyasası aktörlerinin öncelikli görevi olmalıdır.

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)