Ana SayfaPiyasaPiyasalarda enflasyon etkisi---

Piyasalarda enflasyon etkisi

1 / 5
Piyasalarda enflasyon etkisi
06 Eylül 2017 - 12:01 www.borsagundem.com

Olağanüstü olayların yaşandığı 2016'nın yarattığı baz etkisi yavaş yavaş ortadan kalkarken tahvil yatırımlarını enflasyon yönlendiriyor. Son çeyrekte enflasyonun tek haneye ineceği beklentisi yeni alımlar için fırsat yaratıyor .

2017'nin son çeyreği, yatırımcılar için hem küresel hem de yerel birçok faktörün etkisini göstereceği hareketli bir dönem olacak. Yılın geri kalanında Fed'in bilanço küçültmeye gitmesi ve ajandasındaki muhtemel faiz artırımı, ECB'nin yakın dönemde mevcut varlık alım programım sonlandırabileceğine yönelik beklentiler, kurdaki dalgalanmalar ve Başkan Trump'ın öngörülemeyen ekonomi politikaları piyasaların gidişatını belirleyecek. Öte yandan Türkiye'de 2017'nin son çeyreğine girerken Merkez Bankası'nın (TCMB) sıkı para politikası, yükselen faizler, kurlardaki değişimler ve hazine borçlanmasında gözlenen artış piyasaları etkileyen ana konular olacak. 

2016 özellikle siyasi risklerin fazla olduğu bir yıldı. Dolayısıyla üst üste yaşanan iç ve dış şokların etkisiyle Türk Lirası varlıklar, benzer ülkelerinkine kıyasla oldukça iskontolu hale gelmişti. 2017 ise bu durumun önüne geçmek ve ekonomiyi canlandırmak için alınan önlemlerle dolu bir yıl oldu. Özellikle 2016'nm ikinci yarısından itibaren politika yapıcılar tarafından ekonomiyi ve finansal piyasaları destekleme yönünde birçok adım atıldı. 2017'de ise bu adımların sonuçlarının gözlenmeye başlaması, TCMB'nin sıkı para politikası duruşu ve küresel olarak tahvil faizlerinde gözlenen düşük seyir gibi etkenler sebebiyle ülke risk primi düştü. Sene başından bu yana tahvil faizleri istikrarlı sayılabilecek bir seyir izlerken Türk tahvillerinin cazibesi oldukça arttı. Gedik Yatırım Genel Müdürü Metin Ayışık da Türk tahvillerinin cazibesinin 2017'de genel anlamda yüksek seyrettiğini düşünenlerden. Fakat aynı zamanda önümüzdeki dönemde bu durumun değişebileceğini öngörüyor ve ekliyor "Yakın dönemde Hazine borçlanmasında gözlenen artışla tahvil faizlerinin yeniden yükselen bir eğilim sergilediği gözleniyor." 

Ayışık'ın da belirttiği gibi önümüzdeki dönemde Türk sermaye piyasalarını etkilemesi beklenen en önemli gelişmelerden biri Hazine'nin iç borçlanmada nasıl bir yol izleyeceği olacak. Avrupa Birliği'nin (AB) kurucu anlaşması sayılan Maastricht Kriterleri'ne göre üye ülkelerin borcunun milli hasılaya oranının yüzde 60'dan fazla olmaması gerekiyor. AB üye adayı olan Türkiye'de ise bu oran yüzde 30 civarında seyrediyor. Yani birçok ülkeye kıyasla Türkiye'de kamu borçlanması oldukça düşük. Tabii bugünlere kolay gelinmedi. Türkiye özellikle kamu borcu alanında geçmişte büyük zorluklar yaşadı. Zaten 2001 Krizi'nin ana sebebi yüksek kamu borcuydu. 2001'de büyük türbülansa girildiğinde kamunun borcunun milli hasılaya oranı yüzde 90 seviyelerindeydi. Geçmişte Türkiye'yi büyük sıkıntıya sokan bu durum son yıllarda Türkiye'nin en büyük güç kaynaklarından biri oldu. Ayışık'a göre 2001 Krizi sonrasında atılan adımlarla birlikte sağlanan bütçe disiplini ve kamu borçlanma ihtiyacı tarafındaki olumlu görünüm, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'nin en güçlü tarafları arasında ilk sıralarda yer aldı. Öyle ki kredi derecelendirme kuruluşları ülke kredi notunda aşağı yönlü revizelere gitmelerine karşılık, Türkiye için yaptıkları değerlendirmelerde bütçe disiplininden övgüyle bahsetti. Fakat son dönemde Hazine'nin iç borçlanma limitlerini tekrardan artırmaya başladığı görüldü. Dolayısıyla bu durumun faizleri nasıl etkileyeceği merak konusu... 

Hazine'nin iç borçlanma limitlerini artırması yönünde olumlu ve olumsuz olmak üzere iki farklı senaryo söz konusu. Olumsuz senaryoda, Türkiye'nin bütçe disipliniyle öne çıkamayacak duruma gelmesi ihtimali var ve bu, sermaye akışlarında negatif etkiye dolayısıyla borçlanabilmek için daha yüksek faiz seviyelerine yol açacak. Ayrıca ekonomideki diğer aktörlerin ulaşabileceği kaynakların azalmasıyla bono ve tahvil faizlerinde de yukarı yönlü bir etki yaşanacak. Olumlu senaryoyu savunanlarsa ilk etapta Hazine'nin borçlanma limitinde gözlenen artışın kısa vadede tahvil faizlerinde yukarı yönlü baskı oluşturacağını söylüyor. Ancak bütçe disiplininden taviz verilmemesi ve yapılan borçlanmanın ekonomiye katma değer sağlayacağı inancının yerleşmesi durumunda hem ülke risk priminin azalmasına hem de tahvil faizlerinin orta-uzun vadede düşük seviyelerde dengelenmesine neden olabileceği belirtiliyor. Ayışık da bu görüşe katılıyor ve ekliyor: "Diğer ülkelerle kıyaslandığında, Hazine'nin borçlanma ve maliye politikası tarafında halen genişleme için manevra alanı var. Ancak burada yapılacak ayarlamaların Türkiye ekonomisinin en güçlü tarafları arasında görülen bütçe disiplinini bozmayacak yönde olması ve günün sonunda borçlanmada gözlenecek artışların orta-uzun vadede iktisadi faaliyete katkı sağlaması hayati önem taşıyor."

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)