Ana SayfaYazarlarFatih ÇilSürdürülebilir Kalkınma
Fatih Çil [email protected] Fatih  Çil

Sürdürülebilirlik, sürdürülebilirliğe karşı!

27 Ekim 2014, 06:25 - -

1980’li yıllarda “sürdürülebilir kalkınma” noktasında iki ana akımın devamı niteliğinde yine farklı yaklaşımlar sergilemiştir. Bunlar ‘Zayıf’ ve ‘Güçlü’ sürdürülebilirlik dediğimiz; sırasıyla, ‘Solow’ ve ‘Hartwick’ in görüşlerine dayanan; iktisadi büyüme yoluyla üretilen bilgi birikimi de dahil ‘insan yapımı-üretilmiş’ sermayenin (Ekonomi), bir aşamadan sonra çevre sorunlarına sebep olmayıp çözümün bir parçası olacağını yani doğal kaynaklarla ikame edilebileceğini hatta ondan daha önemli olduğunu söyleyen ile; Herman Daly gibi isimlerin başını çektiği iktisadi büyüme paradigmasının kendini limitleyecek hikmeti veya kalitatif kalkınmayı önceleyecek bir amacı olmadığını bu yüzden değişmesi gerektiğini, ekonominin doğal ekosistemlerin bir alt sistemi olarak kurgulanması ve üretilen sermayenin doğal sermayenin (kritik, daimi ve ticarete konu olan) fonksiyonlarını yerine tam olarak getiremeyeceği için ancak tamamlayıcısı olabileceğini bazı noktalarda ise hiç bir değer ifade etmeyeceğini söyleyen; yaklaşımlardır.
 Basitçe ifade edersek, dünya bu büyüme hızı, nüfus artış oranı ve tüketim alışkanlığı ile sayısı giderek artan insanı yaşatacak durumda kalamaz ve kazandığımız hiçbir teknolojik, ekonomik değer; insan yaşamı için elzem olan bir bileşenin örneğin ozonun yok edilmesiyle kıyaslanamaz diyen (Kötümser olarak anılan) “Deep Ecology” ile; elde edilen bilgi ve bu bilginin sorunları çözmede ki gücü ile bu dünya trilyonlarca insanı besleyebilecek pozisyonunu devam ettirebilir ve ulaştığı seviyede yarattığı dışsallığı örneğin yok olan ozon tabakasını tamir edecek bir yöntem bulur (İyimser olarak anılan) diyen “Bereket Boynuzcular” ”Cornucopian” olarak adlandırılan görüşler arasında ki görüş farkı tartışmaları sürüklemektedir.
 Dünyadaki 7 milyar insanı düzenli bir şekilde yan yana koyduğunuzda 1350 km2 alana yani (aşağı yukarı) Çatalca’ya sığabilir. Yani dünya sandığımız kadar küçük değildir, gelmiş olduğumuz noktada eski dünyaya göre çok daha iyi yaşam şartları vardır ancak bugün savaşlar, gerilimler, adaletsizler, hırslar, fakirlikler yüzünden hiç kimse bir yere sığamamaktadır. Elimizdeki bilgi birikimi, gelecekte belki tüm sorunları çözebilir ama günümüzün küresel sorunlarına el atmazsak 2 tane dünya’ya ihtiyacımız olacağı da açıktır. Papa insan mıdır yoksa tanrının bir parçası mıdır tartışmalarından öte bu çerçevede en azından şimdilik bir orta yol bulunması kaçınılmazdır.

***
Devam edersek, David W. Pearce, Sürdürülebilirlik Spektrumunu iki zıt başlıkta sınıflamış;
İlki çok zayıf; Çok zayıf anlayışı, teknoloji odaklı.
İkincisi ise kuvvetli; Çok kuvvetli anlayışı, ekoloji odaklı olarak ayırmıştır.
 
Zayıf ve kuvvetli sürdürülebilirlik ayrımında unutulmaması gereken sihirli kelimeyi de biz söyleyelim; “İKAME”dir.

Ekonomik gelişmenin ortodoks tanımı yapılırken, sorunların çözümünde büyüme ululanırken, kaynakları sınırlı bir gezegenin sonsuza kadar büyüyemeyeceğini ve insan üretimi olan hiçbir yapının doğal kaynaklarla ikame edilemeyeceğini söyleyen görüşler de giderek ivme kazanmaktadır.

Tartışmalar doğaldır, zira insanoğlunun diğer ilişkilerinde olduğu gibi doğayla ilişkisinde de çatışan görüşler var olagelmiştir. ‘Adaptasyon’ ve ‘Uyum’ ile onun karşısındaki ‘fetih’ gibi.

İnanıyorum ki hiç kimse daha kötü bir dünya hayal etmemiştir; bu noktada da ayrılık insanoğlunun daha iyi yaşaması ve kuşaklararası adaleti sağlama noktasındadır. Ancak farklı etik ve felsefi perspektifler, kullanılan modellemelerin farklı aksiyon temelleri ve tahditler, tarafların ve görüşlerin birbirinin hasmı gibi algılanmasına yol açmaktadır.

Her iki tarafın kendilerine göre haklı dayanakları vardır, ancak son yıllarda ortaya çıkan ve geçmiş yüzyıllardan miras kalan sorunlar; ekonomi, büyüme, zenginlik, refah, GSMH gibi kavramların yeniden tanımlanmasını ve bu sefer de “dışsallıklar” duvarına çarpan ‘adını sosyalistlerin koyduğu kapitalizmin’ bir kez daha update edilmesini zorunlu hale getirmiştir.

Daha az ile daha kaliteli yaşamı vaat eden tırnak içinde büyümeyi dışlayan “yeni ekonomik vizyonlar” da “kapitalizmin” ve ekonomik büyümenin ensesindedir.

‘Kapitalizmin yaşaması için büyümeye ihtiyacı var mıdır, kuşaklar arası adaleti en iyi hangi sistem sağlar’ sorularını başka bir düşünce fırtınasına havale edip; en büyük ve yenilenemez doğal kaynağınız olan ‘zamanınızı’ boşa harcamadan şimdilik nokta koyalım.

Konumuza ilişkin, taraf ve çözüm önerileri çok fazla...

Devam edeceğiz.

@sustainableturk

Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster