Sürdürülebilir akıl başa geldi; Yeni Türkiye artık bölünemez
Sürdürülebilir sistem, bütün paydaşların katılım ve katkısıyla kurgulanarak, kabul görmüş yepyeni bir akıldır.
Amacı, en geride kalanı bile hayattan koparmamaktır. Zira hiç kimse aidiyet hissetmediği fikir ve çabaları benimsemez. Yine değer vermediği yapının gelişmesine hizmet etmez. Bu insanın doğasındadır. Bu yüzden farklı hayalleri yaklaştırmak zorundasınız. Unutmamak gerekir ki, hayalleri yaşatabilen toplumlar insanlık için büyük fikir ve buluşları ortaya çıkarabilmiştir. Nihayetinde insanı mutlu etmeyen bir sistemin sürdürülebilir olması mümkün değildir.
Ekonomi, bilim, sanayi, siyaset, ticaret, spor, sanat, hukuk vs. hep bu amaca ulaşmanın birer araçlarıdır. Kendi başlarına amaç olamazlar. Ancak amaç ortaya konduktan sonra araçlar iyi tasarlanmalı ve iyi işletilmelidir. Bu noktada iyi niyet, ortak akıl, istişare, liyakat ve adalet çok önemlidir. Özellikle adalet, tüm canlılara ve gelecek nesillere uzanan bir perspektiften beslenmelidir. ‘Meyve dalına konsa bir karınca/Vebali olur mu karıncayı kırınca?’ sorusunun ‘bütüncül’ açıdan karşılığının verilmesine çalışılmalı ve bu çabalar herkes tarafından içselleştirilmelidir.
Güncel ve yerelden devam edersek, bugün önemli bir gündür.
TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi toplantısında; hem Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan hem de iş adamlarımız nezdinde, ‘sürdürülebilirlik’ perspektifini görmek ülkemiz adına çok sevindiricidir. Sürdürülebilirliğin olmazsa olmazları ‘iletişim’ ve ‘ortak akla’ ulaşma iradesi bu toplantıda ortaya konmuştur.
İş adamları, Cumhurbaşkanımıza dünyanın ekonomik yörüngesi noktasında brifing vermiş, Cumhurbaşkanımız da sorunların çözümü noktasında daha aktif olmaya davet etmiştir. Dünyanın sorunlarını çözmek için moral ve entelektüel ipuçları aranan bir dönemde, Anadolu irfanından yola çıkılması çok ama çok önemli bir hadisedir.
Türk iş dünyasının en büyük örgütünün başkanı Sayın Haluk Dinçer, ‘İşin amacı iştir!’ önermesini yerle bir ederek, sürdürülebilir kalkınmada kendini konumlandırma çabası olan dünya iş çevrelerine resmen ders vererek, ‘İçinde bulunduğumuz kutuplaşma ortamı, konuşmamda da paylaştığım tüm politika ve önerileri, olumlu bekleyişleri, kalkınma politikalarını anlamsız kılacak, reform alanını sınırlayacak ve toplumda kardeşlik ve güven duygularını zedeleyecek bir aşamaya kesinlikle gelmemelidir’ diyerek kardeşlik duygularını kârın önüne koymuştur. Bu ifade yeni kapitalizmin ötesinde bir yüce hedeflere işaret etmektedir. Cumhurbaşkanımız ise, ‘Türkiye'de ötelenmiş, itilmiş az önce de hani kutuplaşmalar deniliyor ya hatta unutulmuş kesimler vardı. Hepsinin elinden tutmanın gayreti içinde olduk" şeklinde duygularını ortaya koyarken, ‘780 bin kilometrekarelik vatan topraklarının tamamının inşa ve ihyası en önemli hedefimiz oldu. 77 milyonluk milletimizin her birine ulaşmanın çabası içinde olduk. Bırakınız köyleri, şehirlere dahi hizmet gitmezken köylere, mezralara kadar hizmet götüren bir anlayışı hakim kıldık’ sözleriyle sürdürülebilir kalkınmanın başarılması noktasında esas reçeteyi ortaya koyma iradesi göstermiştir.
Şimdi top hepimizdedir. Aklımızı başımıza almalı, sürdürülebilirliği bir bilim dalı olarak üniversitelere, fabrikalardaki makinalara, mühendislerin hesaplarına, sanatçıların tasarımlarına, hukukçuların adaletine ve yaşam tarzı olarak hayatımıza sokmalıyız.
Yüksek İstişare Konseyi’nden çıkan mutabakat metninde, Küresel oyuncuların temel stratejisi olan sürdürülebilirlik ilkelerinin, tarafımızdan algılanmasıyla birlikte, parçalanmak bir yana tüm insanlığı mutluluğa taşıyarak tarihin altın sayfalarına geçme fırsatını yakalamış olduk.
@sustainableturk
Sayfada yer alan bilgiler tavsiye niteliği taşımayıp yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırımcı profilinize uymayabilir.