Ana SayfaYENİLEME-Dönmez: Akdeniz'de planımız önümüzdeki ayın içerisinde ilk sondajımıza başlamak----

YENİLEME-Dönmez: Akdeniz'de planımız önümüzdeki ayın içerisinde ilk sondajımıza başlamak

20 Eylül 2018 - 11:37 borsagundem.com

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, ?Oyunun rengini
değiştirecek tek unsur, bunu yerli ve milli olması açısından
söylüyorum, bizim doğalgaz veya petrol bu topraklarda veya denizde
bulmamız. Onun için hem Türkiye Petrolleri?nde hem özel sektörde
hidrokarbon arama faaliyetlerine hız veriyoruz. Akdeniz'de inşallah
planımız önümüzdeki ayı geçmeden yani önümüzdeki ayın içerisinde ilk
sondajımıza başlamak istiyoruz" dedi.
İHA'nın haberine göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez,
aralarında İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar?ın da olduğu
gazetelerin Ankara temsilcileri ile kahvaltıda bir araya geldi.
Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Bakan Dönmez, ?OVP
açıklanacak. Beklenen ve söylenen başlanılmayan yatırımlarım
erteleneceği. Sizin Bakanlığınızı etkileyecek projeler var mı? 2 ve 3.
santralleri bu kapsamda değerlendirilir mi?? sorusu üzerine şunları
söyledi:
?O daha çok finansmanımızı kendi kaynaklarımızla karşıladığımız
işler. Dış finansman olan yerlerde zaten uzun dönemli olduğu için,
bunlar o kısıtların dışında kalıyor. Bir de bu santraller zaten, yap
işlet santraller. Kamu olarak biz sadece belli bir süre alım garantisi
veriyoruz. Onun için bir finansman yükü, yükümlülüğü doğrudan kamuya
gelmiyor. ?
?Sizin etkilenmesini beklediğiniz proje var mı? Yani
erteleyebileceğiniz? şeklindeki soru üzerine Bakan Dönmez şu karşılığı
verdi:
?Şu anda bizim büyük, başladığımız projelerden henüz böyle bir
durumda olan yok. Hazine Maliye tarafı ile arkadaşlarımız da
görüşüyor. Prensipte şuna anlaştık. Kamu şirketlerimiz yapacaksa,
kendi kaynakları varsa yürüyebilirsiniz dediler. Ya da kendi kaynağı
değil, dış kaynak kullanabiliyorlarsa, uzun dönemli finansman, yine
orada da ilerleme yapılabilir denildi. Bizde o kapsamda şu anda
takılan bir şey gözükmüyor. Zaman içerisinde ve yeni projeler gündeme
geldikçe bunları kaynak yönetimi açısında Hazine ve Maliye tarafı ile
de görüşmemiz gerekir. Bu YEKA?lar falan belki büyük ihaleler kamu
finansmanı kullanılacak gibi algılanabiliyor. Ama aslında bunların
hepsi yap- işlet modelli. Dolayısıyla kamu finansmanı kullanmadığımız
projeler. Çok doğrudan ilgili değil. ?

"Fiyat ayarlaması için maliyetlere bakacağız"

Bir gazetecinin ?Sayın Bakanım elektrikte iki kez fiyat artışı
oldu. Ayarlamalar oldu. Önümüzdeki süreçte de olacak mı? Ve bu eşel
mobil (akaryakıttaki) kalkacak mı? Bir de sanayicinin elektrikte fiyat
indirim talebi var? sorusuna Bakan Dönmez, ?Fiyat ayarlaması için
maliyetlere bakacağız. Maliyetler neyi gerektiriyorsa yapmamız
gerekiyor. Doğru iki tane fiyat ayarlaması yaptık. Orada da özellikle
maliyet artışları, kur ve petrol fiyatlarındaki artış onları zorunlu
kıldı. Şimdi biz elektriğimizin aşağı yukarı yüzde 30- 35?ini hala
doğal gazdan elde ediyoruz. Doğal gazda da dışa bağımlıyız. Doğal gaz
fiyatlarını da petrol fiyatları etkiliyor. Formülün içinde petrole
endeksli. Şimdi son iki yılda petrol fiyatları 40-45 dolardan 70-80
bandına geldi. Kur, neredeyse iki kat arttı. Onun etkisiyle doğal gaz
fiyatları ve neticesinde elektrik fiyatlarına yansımış oldu. Bu da
tüketiciye yansımış oldu. Ama biz bunu yine minimumda tuttuk. Şunu
söyleyeyim, aslında bizim şimdi önemli bir etkinlik alanımız var,
enerji verimliliği konusu. Bu ayarlamaların etkisini azaltmanın yolu
enerjinin verimli kullanılmasıdır. Bir kısmının sadece bilinçlendirme
ile yapabileceğimiz şeyler var. Bir kısmını da biraz harcama yaparak.
Tüketicilerimiz konutlarını yalıtmak suretiyle veya elektrik tarafında
daha verimli makineler kullanmak suretiyle yapmamız gerekiyor. Bizim
Türkiye olarak bir iş üretebildiğimiz enerji tüketimini azaltmamız
gerekiyor. Başka bir deyişle de enerji yoğunluğunu azaltmamız
gerekiyor. Bunu yapabilirsen bu etkilerden daha az etkilenmiş oluruz.
Yine Avrupa Birliği ile, Avrupa ile kıyasladığımızda hem elektrikte
hem doğal gaz da en düşük maliyetler bizde. Her şey dâhil kapı teslim
fiyatlar, vergiler de dâhil, 7 euro/cent civarında şu anda Türkiye?de.
Avrupa ortalamasını söyleyeyim 20,56. Her şey dâhil kıyaslamamızda
konutlar için. Gazda da Avrupa ortalaması kilovat saati 7,62, bizde de
2 cent. Avrupa?nın en ucuzu? diye cevap verdi.
Gazetecinin ?Gerçekleşen rakamlarla hissedilen rakamlar aynı
değil? sözleri üzerine Bakan Dönmez, ?Avrupa da dışa bağımlı enerjide,
biz de dışa bağımlıyız. Yani kendi kaynaklarımızla üretebiliyor olsak
o zaman eleştiriler belli bir yere oturur? ifadesini kullandı.

"Bir sanayicinin ham madde tedariğinde izlediği yol, yöntem neyse
artık elektrikte önemli bir unsursa aynı mantıkla hareket etmesi
gerekiyor"

Bir gazetecinin ?Bu sizin başarınız diyebiliriz ama vatandaş
açısında öyle görünmüyor. Maaşımın kaçta kaçını ödüyorum diye bakıyor?
sözleri üzerine Bakan Dönmez, ?Burada kamuyu bir tarafa bırakın, bizim
gibi kamu yöneticileri arasında kimse hoş karşılamayacağı gibi, özel
sektör açısından da, yani şu bardağı yapıyorsa ve rekabet koşullarını
zorlamıyorsa fiyatını artırmak istemez. Çünkü müşteri ürkebilir
kaçabilir. Bugünkü koşullarda fiyat ayarlamalarını kimse isteyerek
yapmıyor. Bu zorunluluktan kaynaklanıyor. Ben özellikle şunu
söyleyeyim küçük tüketiciler yani konut ve küçük esnaf gibi orada
daha düşük tarifelerle ilerlemeyi, daha profesyonel iş dünyasındaki
sanayicilerimiz, işletmelerimiz açısından da piyasa artık
serbestleşiyor. Baktığımızda bizim yıllık 300 terabayt saatlik bir
tüketimimiz var. Kamu olarak bir bunun yaklaşık üçte birini
üretiyoruz. Üçte birini ürettiğimiz bir yerde, tamamını verme şansımız
yok. Piyasa serbestleşecekse böyle. Düşünün yılda 3 milyon televizyon
üretiyoruz, 1 milyon da devletin ürettiği bir televizyon olsaydı.
Herkese diyebilir miyiz kardeşim size daha uygun daha ucuz televizyon
satacağız. Dolayısıyla serbest piyasa mantığı içerisinde rekabete
açıksa bu piyasalar, maliyet esaslı daha verimli üretebilen bu işte
rekabetçi olacak demektir. Bizim yapmak istediğimiz kamu üretim
kaynaklarını korunması gereken küçük tüketiciye yönelik kullanmak.
Diğer profesyonel iş dünyasının, sanayicinin, işletmelerin ihtiyaç
duyduğu elektriği de artık serbest üreticiler var. Pazarlığınızı
yapın. Bir sanayicinin ham madde tedariğinde izlediği yol, yöntem
neyse artık elektrikte önemli bir unsursa aynı mantıkla hareket etmesi
gerekiyor? ifadesini kullandı.

"Akdeniz'de inşallah planımız önümüzdeki ayı geçmeden yani
önümüzdeki ayın içerisinde ilk sondajımıza başlamak istiyoruz"

?150 KW?ye kadar konutlarda bir sabit fiyat vardı. Sonrasında bunu
aşan kısmı için artırmalı tarife uygulanması düşünülmüştü. Bir dönem
uygulandı elektriği verimli kullanmak için" yönünde bir değerlendirme
üzerine Bakan Dönmez, ?Böyle bir çalışma yapılıyor, gündemimizde
yapılıyor. EPDK bir çalışma yapıyor. Dağıtım sektörü ile görüşüyorlar.
Tüketiciyi daha verimli kullanmaya itmesi açısından böyle bir
kademelendirme çalışması düşünüyoruz? diye konuştu.
?Kısa vadede yeni bir fiyat ayarlaması yok diyebilir misiniz??
sorusuna Bakan Dönmez, ?Bu aslında Maliye Bakanlığımızın bir
ayarlaması? cevabını verdi.
Başka bir gazetecinin, ?Aramalarda olumlu bir bulgu var mı?
Oradaki projeksiyon nedir? Size ulaşan. Bir de Doğu Akdeniz?de fiili
durum nedir? Orada kim ne kadar arama yapıyor? Bununla ilgili bize
bilgi verebilir misiniz?? sorusu üzerine Bakan Dönmez şu bilgileri
verdi:
?Oyunun rengini değiştirecek tek unsur, bunu yerli ve milli olması
açısından söylüyorum, bizim doğal gaz veya petrol bu topraklarda veya
denizde bulmamız. Onun için hem Türkiye Petrolleri?nde hem özel
sektörde hidrokarbon arama faaliyetlerine hız veriyoruz. Bu kapsamda
Güneydoğu?da bir takım güvenlik gerekçesiyle arama yapılamayan yerler
vardı. Teknik olarak gidilmesi uygun olmayan. O kapsamda aramaları
artırdık şuanda hem Hakkâri?de hem Siirt?te yeni arama bölgelerimiz,
sondajlarımız var. Ümitliyiz. Ancak bugünden bir beklenti doğurmakta
istemiyoruz çünkü ne çıkacağını bilmiyoruz. Denize gelince, hem
Karadeniz?de hem Akdeniz?de bizim sismik çalışmalarımız yoğun bir
şekilde devam etti. Akdeniz de inşallah planımız önümüzdeki ayı
geçmeden yani önümüzdeki ayın içerisinde ilk sondajımıza başlamak
istiyoruz. Bu Antalya açıklarında olacak, lokasyon hemen hemen
belirlendi. Biliyorsunuz geçtiğimiz yıl bir gemi satın almıştık. Şimdi
onun tabi ekipmanları kontrol edildi, tamamlandı. Onlarda ilk defa
orada kendi gemimizde başlamış olacağız. Niyetimiz bu gemi ile her yıl
iki tane yani ortalama iki tane açılabiliyor sondaj yapmak.
Karadeniz?de daha önce bir 4 sondajımız vardı, bunlar yabancı yerli
Türkiye Petrolleri ile. Henüz daha bir gaz bulabilmiş değiliz. Ümitli
olduğumuz bir iki yer daha var, oralarda yoğunlaşıyoruz. Evet,
Karadeniz'de, orada da belki sondajlara başlayabiliriz. İkinci geminin
alımı ile ilgili belirli bir noktaya geldi, şimdi onun finansmanı ile
alakalı görüşmelere başladık. Biraz tabii bu noktada Hazine ve Maliye
Bakanlığımızla da görüşüyoruz. Finansmanı temin etmek için. Onu da
bağlarsak ikinci gemiyi de almış olacağız inşallah. Doğu Akdeniz?de
bizden başka kimler arıyor demiştiniz. İsrail aradı buldu.
Biliyorsunuz çıkartıyor. Güney Kıbrıs Rum kesiminin çalışmaları var.
Onlarda işte bulduk diyorlar ama bana gelen bilgiler çok da
umduklarını bulamamışlar. Yani bir rezerv var ama ciddi bir rezerv
olmadığı yönünde bir takım geri dönüşler var. Mısır yine keza. Biz
işte varsa bulacağız sloganı ile hareket ediyoruz. İnşallah bulursak
da bu oyunun rengini kaderini bir şekilde değiştirme imkanına
kavuşuruz, temennimiz o. Buradan hareketle biraz madenden de
bahsedelim çünkü vakit de daralıyor. Aslında şimdi hep enerji tarafını
elektrik, doğal gazı konuştuk madende de ciddi atılımlarımız var. Bu
yeraltı rezervlerimizin ekonomimize bir şekilde kazandırmamız lazım.
Orada yürüyen önemli bir projemiz var. Havadan jeopolitik haritalama
diye bir çalışmamız var. Bunu biz iki tane uçak temin edip, uçaklara
son teknolojik teçhizat yüklenerek havadan yer altındaki madenlerin
varlığını keşfini yapmaya çalışıyoruz. Bu bir nevi havadan film çekmek
gibi bir şey. MR?ını çekmek gibi bir şey.?

"Bizim madenlerimizin uluslararası geçerliliğine sahip kişiler
tarafından sertifikasyonun yapılması gerekiyor"

?Kaç metreye kadar?? şeklindeki soru üzerine ise Bakan Dönmez,
?Şöyle bu aşağı yukarı 1000 metreye kadar görebiliyor. Hani
hassasiyeti artırdığınız zaman hassasiyet bozuluyor. Dolayısı ile 1000
metre şu an bizim için anlamlı. Çünkü 1000 metreden daha derinde
madencilik hem maliyetli hem de riskli o açıdan baktığımızda. Şu anda
da biz hemen hemen yüzde 60-65'inde havadan jeofizik görüntülemesini
yaptık bu arada yani çalışmalar geçen sene başladı. Şimdi o veriler
işleniyor, işlendikten sonra da işte bu sondaj işleri ondan sonra
başlayacak. Bir yerde sondaj hani biyopsi almak gibi bir şey. Yani
artık karot alıyoruz. Orada madenin varlığını kesin teşhis etmiş
oluyoruz. Biz bu arada biliyorsunuz geçtiğimiz yıl bir hamle yaptık 1
milyon metre sondaj yaptık bu sene de inşallah 1 buçuk milyon metreyi
hedefliyoruz. O sondajdan gelecek verilerle de bir taraftan MTA bunu
yapıyor. Çıkan verileri değerlendirip hemen Maden İşleri Genel
Müdürümüz bunların ihalelerine çıkmaya başladı. Onları da
hazırlıyoruz. Bizim maden varlığını bir şekilde artırmamız gerekiyor.
Orada ihracat kapasitemiz de fena değil. Onu artırmak niyetindeyiz.
Sırf mermer de bizim yaklaşık 2,5-3 milyar dolar bir ihracatımız var.
Bizim madenlerimizin uluslararası geçerliliğine sahip kişiler
tarafından sertifikasyonun yapılması gerekiyor, aksi takdirde
finansman sağlayamayız. Bir gayrimenkul ekspertizi gibi oradaki maden
rezervini kaynak, tür, miktar açısından belgelendirmemiz gerekiyordu.
Bunun için bir kanun çıkarttık. Adını UMREK koyduk. Ulusal Maden
Rezerv Raporlama Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun içerisinde
bankacılık sektöründen, madencilik sektöründen ve kamundan aşağı
yukarı 9 kişilik bir kurulu var. Bir de CRISCO dediğimiz uluslararası
bu tip akreditasyonu yapan, merkezi Kanada?da madenciliğin çok
geliştiği bir yer, onlarla da bir anlaşma yaptık. Onlar da bizi
akredite etti. Artık UMREK?ten herhangi bir maden, jeoloji mühendisi
sertifika aldığında, yani SPK?nın şu gayrimenkul ekspertiz
değerlendirme firması gibi, önce madeni raporlama belgesi alıyorsunuz
kişisel olarak. Sonra da size geldi, diyelim mermerse mermer kömürse
kömür. O orada kendi bilimsel çalışmalarını yapıyor. Raporluyor. Sizin
elinizde tüm dünyada geçerli bir rezerv kaynak bilgisine sahip
oluyorsunuz. Sonra bu ne işe yarıyor? Bankaya gittiğinizde, çünkü
bizim bankacılık sistemimizde aslında yabancı, bu alanda proje
finansmanı yapmayı biraz riskli görüyor. Sen yerin altında şunlar
şunlar var diyorsun. Baksa kimse anlamıyor. Görse bile anlamıyor.
Şimdi o raporla birlikte BDDK ve Bankalar Birliği?nin temsilcilerini
de bu komisyona aldık ki, beraber ilerlesin diye. Bununla birlikte
artık proje finansmanları daha rahat yapılabilir hale gelecek. Sadece
Türkiye?de değil yurt dışında da finansman temin edilebilecek. Böyle
bir şeyi başlattık. Bir de aynı Tarihlerde Türkiye Karot Bilgi Bankası
uygulamasına geçtik. Şuanda Ankara?da da bir yer yapılıyor. Hem
kamunun karotları Bu karot dediğimiz bir metre uzunluğunda on
santimetre çapında, aslında yerden alınan kesit. Orada işte madenciler
ve jeologlar bakıyor. Burada mermer var. Burada kömür var. Burada
altın var. Falan gibi analizlerden sonra çıkıyor. Onları da şimdi biz
özel sektör bunu kendisinde tutuyordu. Bunu biz dedik ki bu bir milli
bilgidir. Ben senin ruhsat alanına karışmıyorum. Ama orada aldığın
karotları getirip biz burada saklayacağız. Onları şimdi biz
dijitalleştireceğiz. Diyelim ki adam oradan çıktı. İşletmeyi bıraktı.
Ama belki o gün için ekonomik olmayan bir maden bulgusu var. Ona bir
başka madenci gelip, ben de burada arama üretim yapmak istiyorum
dediğinde o verilere ulaşmış olacak. Bu iki husus bizim madenciliği
küresel alanda tanınır ve ilgi çekebilir ve cazip kılma adına
yaptığımız iki düzenleme. Yine orada denetimlerde birtakım eksiklikler
vardı. Denetimleri artırıyoruz. Bor mesela, borda ciddi bir çalışma
var yine. Biliyorsunuz dünya rezervlerinin aşağı yukarı yüzde 75?i
bizde. Dünyanın yüzde 57?sini biz satıyoruz. Bor bizde biraz yakıt
gibi algılanıyor. Enerji kaynağı gibi algılandı. Bor aslında kimyasal
bir tuz. Tek başına bir yerde kullanılmıyor. Birçok malzemeyle
birlikte kullanılıyor. Mesela cama kattığını zaman ısıya dayanıklı
oluyor. Demir çelikte kullanabiliyorsunuz. Seramikte
kullanabiliyorsunuz. Gübrede olabiliyor. Deterjan sanayinde. Tabi bu
belli oranlarda tabi.?
Bir soru üzerine, ?Boru hammadde olarak satıyoruz. Yarı mamul de
var. Şimdi uç ürün işlemek arzusundayız? diyen Bakan Dönmez,
endüstriyel mamul olarak kullanımı ile ilgili ise şunları kaydetti:
?Tabii burada şöyle bir şeye de gitmemek gerekiyor. Mesela, boru
tek başına kullanılmayıp demin bahsettiğim ürünlerde kullanıyoruz.
Şimdi seramiğe kattığımızda içinde borlu seramik satıyoruz başka bir
deyişle. Cam ciddi miktarda bizim ihracatımız var. Uç ürünlerde şunu
teşvik etmek gerekiyor. Sanayici benden hammaddeyi alsın, işlesin,
katma değer üretsin ve öyle satsın.?
Bir gazetecinin ?İnsan şunu bekliyor efendim. Herhangi bir
maddenin dünya üzerinde yüzde 75?i bir yerdeyse eğer o ülkenin o
konuda dünya lideri olması lazım. Yani herhangi bir şeyde. Sadece
hammaddeyi satarak dünya lideri olamazsınız. Borun teknolojik ürünlere
dönüştüğü alanda herkes Türkiye?yi görmeli ya da biz o konuda çok
ileri gitmeliyiz. O bizim gücümüz olmalı? şeklinde yaptığı
değerlendirme üzerine Bakan Dönmez, ?Katılıyorum. Şimdi bir örnek
vereyim o zaman ondan sonra devam edeyim. Şimdi demin bahsettiğim ana
kullanım alanları bunlar ama seramik, cam gibi baktığınızda böyle
high-tech değil pazara göre ülkelerin rahatlıkla da üretebileceği
alanlar. Asıl orada kritik teknolojiler ki bunlar içerisinde savunma
sanayi geliyor. Şimdi savunma sanayinde zırh malzemesinin temeli
aslında bor. Biz bunu bugüne kadar ithal ediyorduk. Bir anlaşma
yaptık, fabrikanın da inşallah bu sene içerisinde temelini atmaya
çalışacağız. Çinlilerle, Dünyada bunu en çok üreten bir firmayla bir
anlaşma yaptık, bor karbür üretmek üzere burada. Bor karbür zırhta,
gerek giyilebilir zırh, gerekse askeri araçların dışında kullanılan
bir malzeme. O zaman bizim tonunu diyelim ki 400-500 dolara sattığımız
boru akıllandırarak tonu 40 bin dolara çıkıyor. Ama tabi bir maliyet,
enerji çok yoğun tüketiyor kullandığınız malzemenin yüzde 3- yüzde 5?i
işinize yarıyor, belki 10 katına ithal ediyoruz. Bor burada işlenmiş
olarak bizden alıyordu bunu bizim savunma sanayiine tekrar satıyordu?
dedi.
?Bandırma?da bir tesis kuruldu, bir yatırım yapıldı mı?? sorusuna
Bakan Dönmez, ?Bandırma?da Eti Maden?in bor ve bor türevleri ile
ilgili bir fabrikası var, bunu da orada planlıyoruz. Orada altyapımız
hazır diye. Bu işi Savunma Sanayi ile birlikte yapıyoruz. Savunma
Sanayi Müsteşarlığı ile, savunma Sanayi kuruluşları ile. Birçok
üretici bor satıyor, tabi çok rakipsiz değiliz. Evet rezervimiz
yüksek, rakipsiz değiliz bu alanda Amerikalılar var, bir miktar Şili,
Peru tarafında üretilebiliyor, Latin Amerika?da da var. Bir de şöyle
bir şey olmuş geçmişte, borun yerine alternatif kullanılabilecek
kimyasal maddelerde var. Dolayısıyla orada fiyatı orada ben tonunu
500?e satıyorum 1000 yaptığınızda başka yere kayabiliyor. Geçmişte
böyle bir şey yaşanmış. Onun için orada teknolojik olarak yerine ikame
edilemeyen olmasın. Örneğin deterjanda eskiden çok kullanılıyordu,
mesela deterjanda bordan başka bir yere alternatif geçişler oldu. Bu
biraz sanayinin imalat, fiyat, maliyet etki bunlara da bakmak
gerekiyor? şeklinde cevap verdi.
Bakan Dönmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
?Yani tabii şöyle biraz bu enerji kaynağı gibi algılandı. O da
şöyle, bu hidrojenli yakıtlar var flutsel gibi. Şimdi hidrojen tek
başına en değerli yakıtlardan birisi ama atom değeri biliyorsunuz 1.
Bu şu demek çelikten bile sızabilir dışarıya. Dolayısıyla çok iyi
çelik kalitesinin içerisinde saklayabilirsiniz. Ya da hidrojeni bir
başka tutucuyla birleştirirsiniz, o zaman kaçmaz. Bu bor, bor hidrir
oluyor yani hidrojeni bora yedirdiğinizde oluyor hidrojeni suyun
içerisine attığınızda biraz karıştırdığınızda çözeliyor hidrojen açığa
çıkıyor hidrojeni yakıyorsunuz. Şimdi buradan aslında hidrojenli araç
ama borlu araç gibi piyasada bunu sürerseniz bor yakıt hangisi, bor
orada tutucu hidrojen aslında yakıt.?

Hidrojen enerjisi geleceğin enerjisi mi?

?Hidrojen enerjisi geleceğin enerjisi deniyor? ifadesi üzerine ise
Bakan Dönmez şunları söyledi:
?Hala bir geleceği var ama hidrojeni elde etmek hala pahalı.
Mesela suyun içerisinde 2 hidrojen, 1 oksijen atomu var. Elektroliz
yaptığınızda oluyor ama hidrojeni elde etmek için bir enerji
harcıyorsunuz dolayısıyla klasik enerji kaynaklarına göre daha pahalı.
Yani işin ekonomisi hala tutmadı. Evet temiz. Hidrojeni oksijenle
birleştirdiğinizde, birleşmeden dolayı ortaya bir enerji çıkıyor, o
enerjiyi kullanıyorsunuz bir de egzozdan saf temiz su üretmiş
oluyorsunuz. Var hala ama henüz ekonomisi yaygınlığı tutmadı diye
düşünüyorum.?
Bir gazetecinin ?Havadan yapılan haritalandırmada ilginç bir
paylaşımınız olacak mı bizlerle? Madende şaşırdığını ya da umutvari
bir şey bulundu mu? Bir şey tespit edildi mi?? sorusu üzerine Bakan
Dönmez, ?Şimdi açıklamayalım. Bazı çalışmalar henüz bitmedi. Ama
değişik metal madenlerimizde var sadece şunu söyleyeyim, bulduğumuz
metal madenleri örneğin çinko, alüminyum, bakır buluyoruz. Yeni model
de bunu burada izabe dediğimiz yani saf bakıra dönüştürme şartı ile
ihale edebiliyoruz. O cevheri de oradan satması en azından saf bakır,
izabe bakır olsun bu yeni ihale modellerimiz bu alanda katma değeri
artsın istiyoruz. O madenler birbirine yakın madenler yani içinde
altın gümüş bakır da çıkabiliyor. Altının olduğu yerden bir miktar
gümüş ve bakır da çıkabiliyor? değerlendirmesini yaptı.

"Türkiye?de altın üretimimiz yıllık 25-30 ton civarında, bunu
arttırmak da istiyoruz"

?Kaz Dağları bölgesinde kaz dağları kazılıyor duyumları var,
ruhsatlar verilmiş gibi çok konuşmalar var? diyen bir gazeteciye Bakan
Dönmez şöyle karşılık verdi:
?Orada evet bir ilki tane altın madeni ruhsatımız var, işletme de
var. Şimdi şöyle tabi altın çok değerli bir maden, hakikaten
madencilik açısından da zorlu olan bir şey, dolayısıyla yatırım daha
fazla gerekiyor. Türkiye?de altın üretimimiz yıllık 25-30 ton
civarında, bunu arttırmak da istiyoruz. Biz ülke olarak biraz altına
meraklı bir ülkeyiz, 100 tonun üstünde ithal ediyoruz. Koza kayyumda
onlarında üretimleri var, üretimi arttırmak arzusundayız. Bu cari
açıkta en büyük kalemlerden birisi enerji ve altın çünkü klasik
mücevheratın ötesinde bir tasarruf aracıda olduğu için o açıdan da
arttırmak istiyoruz.?
?Ne kadara çıkarmak istiyorsunuz?? sorusu üzerine ise Bakan
Dönmez, şunları ifade etti:
?Tabii onu şu anda hesaplamalar bitmediği için bir şey
diyemeyeceğim. Şuanda bizim geçmiş yıllar ortalamamız 30 ton. 30 tonun
üstüne çıkmamız lazım. Geçen altın madencileri ile görüştük, dedik ki
arkadaşlar bunu ilk etapta iki katına arttıralım. Tamam dediler. Belli
bir çalışma yapacaklar, yatırım yapmaları gerekiyor belli izin
süreçleri var. Bir de tabi bazı yerlerde böyle protestolarla bu kesim
sıkça karşılaşabiliyor. Bunların büyük bir kısmı aslında yabancı
dünyanın birçok yerinde madencilik yapıyor ve aynı teknolojiyi de
kullanıyorlar. Çevre açısından da en az zararlı en hassas teknolojiyi
kullanıyorlar. Maliyetleri etkiliyor ama siyanürü ortama atılmıyor,
bunlar belli yerlerde çökertiliyor, toplanıyor. O açıdan sadece o
depoladığımız alanda bir risk var, onun dışında bir risk söz konusu
değil. O da diyelim ki siz iplik fabrikasına gidiyorsunuz orada da
boyalı işlemler kimyasal işlemler var, onunda bir atığı var. Ama o da
arıtılıyor gidiyor. Böyle bakıldığında hani sıfır riskli bir
madencilik var mı yok, teorik olarak. Ama usulüne uygun bilinen en
çevreci teknolojiler ne ise biz de onu kullanmak zorundayız, biz de
onun peşindeyiz. ?
?Koza'nın kayyumda olması üretime yansıyor mu? Tekrar onu özele
satacak mısınız, ne yapacaksınız?? sorusuna Bakan Dönmez, ?Onu TMSF
tarafı ile görüşmek lazım? diye cevap verdi.
Altın üretimindeki zorlukların hatırlatılması üzerine ise Bakan
Dönmez, ?Yüzeye yakınsa açık işletme ama derindeyse. Orman tabi izin
veriyor belli ağaçlandırma bedeli kesim ücreti, yıllık kira bedelleri
ve bizim ormanın da diğer ülkelere göre çok daha fazla aslında elde
ettiği kira gelirleri ama vatandaş açısından belki 30-40 yıllık bir
orman hani onun yetişmesi yerine konması açısından olabilir. Ağaç
zorunlu olmadıkça kesmeyelim ama kesilen ağaç yerine en az 5 katı ağaç
dikiliyor. Biz geçtiğimiz yıl 1 Nefes 1 Enerji kampanyası başlattık.
Enerji sektörü hep çevreyi kirleten bir yönü açıkçası kamuoyunda çok
fazlaca gündeme geldiği için, orda biz her bir doğal gaz abonesi adına
sektörden bir ağaç dikin dedik ve yerinde, örneğin Ankara?da kaç abone
aldınız o kadar ağaç dikin, Sivas?ta kaç abone aldınız Sivas?ta o
kadar ağaç dikin. Aynısını elektrik sektöründen de istedik onlar da
taahhüt ettiler. Bir de akaryakıt sektörüne de şunu dedik bu yıl
trafiğe çıkan her yeni araç başına bir ağaç dikebilir misiniz. Sağ
olsun onlar da destek oldu. Kömür üreticileri her 100 ton kömür için
bir ağaç, yani biz 5 milyon ağacı hedefledik. Böyle sözünü aldık. Yani
hem maden hem elektrik hem doğalgaz hem de akaryakıt sektöründen 5
milyon fidan dikim sözünü aldık. Bunu da Orman Genel Müdürlüğümüz ile
organize ediyoruz. Her ilde olsun muhakkak bu çalışmalar diye. Bu
tarafını da ihmal etmemek lazım aslında sektör kesiyor ama yerine daha
fazlasını dikiyor? diye cevap verdi.
?40-50 yaşında fıstık çamı olduğunu düşünün fıstığı veren o ağaç
kesiliyor yerine 40 sene sonra o hale gelecek bir fidan dikiliyor.
Tabii kötünün iyisi bir çalışma bu ama tık diye olmuyor maalesef?
diyen bir gazeteciye Bakan Dönmez, ?Ekonomik olarak o zaman da biz
para veriyoruz dışarıdan getiriyoruz hani biraz nimet külfet dengesini
hesap etmek lazım? karşılığını verdi.
?Kömürde yeni stratejik yaklaşımınız olacak diye paylaşılmıştı.
Maden güvenliği bakımından Soma?dan bu yana neler değişti?? şeklindeki
soruya Bakan Dönmez şöyle cevap verdi:
?Güzel bir noktaya temas ettiniz. Şimdi bizim şu anda Türkiye?de
kömür rezervimizin toplam miktarı son keşiflerle birlikte 18 milyar
tona çıktı. Yani 2,5 sene önce bu 15 milyar tondu. Bu bahsettiğimiz
aramalardan sonra bunun üstüne bir 2-3 milyar ton daha rezerv ekledik.
Tabi yerin altındaki maden çıkmayınca kimseye faydası yok dedik. Şimdi
TTK ve TKİ bizim iki Enerji Bakanlığımıza bağlı KİT?imiz. TKİ linyit
kömürleri işletiyor, diğeri de taşkömürü. Geçtiğimiz hafta da
Zonguldak?taydık. Taşkömürü de orada çok kaliteli ama hakikaten
olağanüstü zor koşullarda ürettiğimiz bir alan. Sırf orada 1,5 milyar
tonluk taşkömürü rezervimiz var. Bizim orada kamu özel yıllık üretim
miktarımız ortalama 1 milyon ton. Bu hızla 1500 yıla bitmez.
Geçtiğimiz yıl kanunlarımızda bir iki değişiklik yaparak şunu başarmış
olduk, TTK kendisine verilmiş olan ruhsat sağlığını kendisinin
işletmediği kısımda kalan bölümlerinin ruhsatlarını devir ihalesine
çıkmak suretiyle üretim ve istihdam artışı hedefliyoruz. Bu kapsamda
da bizim orada üç tane sahamız vardı. Üçünün ihalesini de yaptık. Özel
sektör de girdi. Kazan kazan mantığıyla, yani orada üretecek
üretiminden TTK?ya bir ruhsat payı olarak diyelim bir miktar ayni veya
nakdi bedel ödemiş olacak. Ama orada TTK?ya ait bu sahalarda biz
yıllık 3 milyon ton civarında bir kömür üretimini gerçekleştirmiş
olacağız. Bu arada TTK kendi alanına odaklanacağı için orada da bir
üretim istihdam artışını da hedefliyoruz. Bizim şu anda en büyük
kısıtlarımızdan birisi taşkömürü ithalatı da var biliyorsunuz.
Özellikle hem sanayimiz kullanıyor, hem de elektrik santrallerimiz.
Bizim ortalama 30 milyon ton civarında yıllık bir kömür ithalatımız
var. Bunun nereden baksanız 20 milyon tonunu santrallerimiz tüketiyor.
Şimdi biz baktık ki Zonguldak?taki kömürümüz aslında bu santrallerimiz
için uygun. Şimdi o ithal kömüre dayalı santral kuran firmaların
sahiplerini de çağırdık dedik siz uzun dönemli bir anlaşma yapın
burada taşkömürleriyle size bir kömür tedarik garantisi de sağlanmış
olsun, uzun dönemli bir fiyat anlaşmasıyla bundan sonra dışarıdan
getirmeyin. Onlar dedi ki: seve seve kabul ederiz. Fiyatlar belli
zaten küresel ölçekte. O fiyatlardan uzun dönemli anlaşmalar yoluyla
yerli kömürün kullanımını teşvik etmiş olduk. Biz şöyle söyleyeyim
yıllık 2017 yılında 5 milyar dolar maden ithalatımız var, bunun 4
milyar doları da kömür. Yani bu kadar kömür zengini bir ülkede kömür
ithal ediyor olmamız doğrusu eleştirilecek bir şey ben de katılıyorum.
Onun için de burada bir adım atmamız gerekiyordu. Sadece kamu eli ile
de bunu yapma şansımız yok. Tabi ki kömür madenciliği özellikle yer
altı madenciliği hem yatırım maliyetleri hem de işletme güvenliği
açısından kolay bir şey de değil bunu da kabul etmemiz lazım. Geçmişte
maalesef çok trajik kazalarımız da oldu. Güvenli madencilik kapsamında
biraz düzenlemelerimizi denetimlerimizi arttırıyoruz şimdi bu
özellikle yeraltı madenciliğinde yılda en az 3-4 defa sahaya
giriyoruz. Risk grubuna göre kırmızı, yeşil, sarı olarak
adlandırdığımız denetim grupları var bunları daha fazla denetimleri
arttırmak suretiyle kazaları azaltmaya çalışıyoruz. Ama sürekli online
başında değilsiniz. Burada sektörün de orada çalışan işçimizin de
bilinçlenmesi o kurallara uygun hareket ediyor olması önemli. Bunları
arttırdıkça kaza sayımız azalır. Geçtiğimiz yıla göre bu sene kaza
sayımız daha az. Yıl sonunda açıklayacağız inşallah. Yarı yarıya daha
az gidiyor onu söyleyeyim. Gönül ister ki sıfır kazalı, sıfır ölümlü
kazalarımız olsun. Bir de ayrıca TKİ?nin Soma?da linyit sahalarımız
vardı onları biz orda bir sahayı kendimiz işletiyoruz diğerleri küçük
işletmeciler var yine bu modellerle orada da ihalelerimizi yaptık 3
tane de orada yaptık. TKİ Tunçbilek?te yaptı bir ihale ne oldu toplam
7 tane ihalemizi yapmış olduk. Önümüzdeki günlerde de bunların imza
töreni olacak. Sahiplerine vermiş olacağız. ?

"Petrol geçmişte 2013?teki yaptırımlarda doğalgaz dışarıda
tutulmuştu"

Tahran ambargosu ile ilgili bir soru üzerine Bakan Dönmez, şunları
söyledi:
?Petrol geçmişte 2013?teki yaptırımlarda doğal gaz dışarıda
tutulmuştu. Sadece petrol vardı. Hatta belli oranda azaltarak
gitmiştik. Şimdi bu yeni yönetim doğal gazda var mı yok mu onlarda
tartışıyorlar. Biz bu meseleye şöyle bakıyoruz tabi bir teknik açıdan
değerlendirdiğimizde doğal gazı biz yaklaşık 10 milyar metreküp
doğalgaz alıyoruz. Ülkenin arz güvenliği açısından ihtiyacımız var.
Yani arz güvenliği açısından bir zorunluluk. İkincisi hukuki açıdan
baktığımızda, ortada bir kontrat var o kontrata göre satıcının da
alıcının da yükümlülükleri var. Yani o benim istediğim miktarda gazı
vermek, ben bedelini ödemek zorundayım. Bu arada orada al ya da öde
maddesi de var. Tüm uluslararası bu gaz kontratlarında bunlar zaten
var. Eğer gazı almazsanız bedelini ödemek zorundasınız. Bir de hukuki
böyle durum söz konusu. Mesela geçmişte tersten oldu onların
veremediği zaman biz ceza maddeleri uyguluyoruz. Bu iki yönden
baktığımızda zaten bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor. ?
Bakan Dönmez, bu dönemdeki öncelikleri ile ilgili ise şu
değerlendirmeyi yaptı:
?Bu dönemde belirlediğimiz üç önceliğimiz var: Finansal
Sürdürülebilirlik, Politik Sürdürülebilirlik ve Katılımcılık. Temel
amacımız yatırımların sürdürülebilirliğidir. Türkiye?ye güvenen ve
yatırım yapan bütün yerli ve yabancı yatırımcılar bizim
yatırımcılarımızdır. Politik sürdürülebilirlik ise milli enerji ve
maden politikasının devamıdır. Ar-Ge, teknoloji, yerli üretim,
nükleer, maden, yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları gibi
stratejimizin temelini oluşturan bütün unsurlarda ortaya konan
politikaların sürdürülmesidir. Katılımcılık ise bütün paydaşların
sürece dahil olmalarını sağlamaktır. Örneğin, önümüzdeki ay ilk defa
Enerji Tüketici Konferansı düzenleyeceğiz. Böylece enerjide hem
üretenin, hem tüketenin, hem de düzenleyicinin bir araya geleceği bir
etkinlik yapacağız.?


Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/ForeksTurkey