Ana SayfaABD Ticaret Bakanı: Çin menşeli demir-çelik ürünlerinin Kanada gibi Çin'e vergi ayrıcalığı tanıyan ülkelerden ABD piyasasına sızmasını engelleyeceğiz----

ABD Ticaret Bakanı: Çin menşeli demir-çelik ürünlerinin Kanada gibi Çin'e vergi ayrıcalığı tanıyan ülkelerden ABD piyasasına sızmasını engelleyeceğiz

25 Haziran 2018 - 13:11 borsagundem.com

Batılı ülkeler, demir-çelik ve alüminyum ürünlerinde küresel
kapasite fazlasının Çin'den kaynaklandığını ileri sürüyorlar, ancak
uzmanlar bunun aksini savunuyorlar.
AB üyeleri, Kanada ve Meksika gibi bazı ülkeler, ABD menşeli
ürünlere ek vergi tedbiri uygulamaya başladı. Bunun nedeni, ABD'nin bu
ülkelerden ithal edilen demir, çelik ve alüminyum ürünlerine cezai
gümrük vergisi koyması. Batılı ülkeler arasındaki bu ticari
anlaşmazlıkların esas olarak Çin'den kaynaklandığı, hatta Çin'deki
endüstriyel kapasite fazlasının dünya çapında demir-çelik ve alüminyum
ürünlerinin fazla vermesine yol açtığı iddia ediliyor.
Uzmanlar, söz konusu bu iddiaların payandasız olduğuna işaret
ederek, Çin'in endüstriyel kapasite fazlası yaratma niyetinde
bulunmadığını, tam tersine, son yıllarda bu sorunu çözmeye çalıştığını
ve bu konuda gözle görülür ilerleme kaydettiğini savunuyorlar.
ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, kısa süre önce ABD Senatosu'nun
ilgili oturumunda yaptığı konuşmada, demir-çelik ticareti konusunda
ABD'nin Kanada ile ticaretinin ABD lehine fazla verdiğine dikkati
çekerek, buna rağmen Çin menşeli demir-çelik ürünlerinin Kanada gibi
Çin'e vergi ayrıcalığı tanıyan ülkelerden ABD piyasasına sızmasını
engelleyeceklerini kaydetti.
Ross gibi şahsiyetlerin Çin'e karşı suçlamalarda bulunmaları,
Çin'in 2008 yılında hayata geçirdiği 4 trilyon yuan tutarındaki
yatırım planıyla ilişkilendirilebilir. Wilbur Ross da hiç kuşkusuz
Çin'in bu yatırım planının tam da krize sürüklenen küresel ekonomiyi
kurtardığını herkesten daha iyi biliyor.
Çünkü 2008 yılında ABD'de patlak veren kredi krizi, hızla dünyaya
yayıldı ve küresel finans krizine yol açtı. Çin'in ihracatında bile
sıfırın altında artış görüldü, bazı işletmeler üretimini durdurmak
zorunda kaldı ve hatta iflas etti. Bu gelişmelere karşın Çin hükümeti,
2008 yılı sonunda 4 trilyon yuanlık ticareti teşvik eden yatırım
politikasını uygulamaya koydu ve iç talebi artıran bir dizi ekonomik
tedbir aldı. Daha sonra Çin ekonomisi diğer ülkelere göre daha erken
canlanmaya başladı. 2009 yılında Çin ekonomisi yüzde 9,2 oranında
büyüdü, 2010 yılında büyüme oranı yüzde 10,3 oldu.
Buna paralel olarak bakır, kömür, demir, ham petrol ve kereste
gibi küresel emtia ürünleri piyasasında görülen olumlu gelişmeler
sayesinde krize düşen Kanada ve Avustralya gibi ekonomiler de krizden
kurtuldular. 2009 yılında küresel ekonomide görülen yeni büyümenin
yüzde 50'si Çin'den kaynaklıydı. ABD ve AB ülkelerinin ekonomileri bu
nedenle canlandı. Çin'in ekonomik performansı ise dünyada övgüyle
karşılandı. Singapur'da yayın yapan Zaobao gazetesinde yer alan
makalede, "Çin ekonomisi canlanırsa, dünyanın geleceği de parlak
olacaktır" değerlendirmesinde bulunuldu.
10 yıl önceki küresel ekonomik eğilim ve Çin'in iyi ekonomik
performansı doğru kavranmalı, günümüzdeki endüstriyel kapasite
fazlalığı sorununa da rasyonel yaklaşılmalı. Çin, endüstriyel
fazlalığa yol açan değil, bu sorunun çözülmesi için sürekli çaba
harcayan taraftır.
Ticaret Bakanlığı'nın istatistiklerine göre, 2016 yılından bu yana
Çin'de demir-çelik üretimi 100 milyon tonu aşkın miktarda azaldı. Bu
sektörde sadece 2016 yılında 201 bin kişiye istihdam sağlandı. Bu
sayı, ABD ve Japonya'da söz konusu sektörde çalışanların toplamını
aşarken, Avrupa'da demir-çelik işçilerinin toplam sayısının yüzde
60'ını geçti. Bu bağlamda, Çin, şüphesiz demir-çelik fazlasını azaltma
yönünde dünyaya öncülük etmiştir. Çin'de alüminyumun fazla
üretildiğine dair iddialar da asılsızdır. Zira şu anda alüminyum
fiyatları esas olarak gerçek arz-talep ilişkisini yansıtıyor.
Alüminyum üreten işletmelerin yüzde 80'ini de kâr ediyor. Bu bakımdan
sektörün fazla verdiği iddialarına kimse inanmıyor. Daha da önemlisi,
Çin'de alüminyum sanayisi tamamen talebe göre gelişiyor. Dolayısıyla
Çin'in alüminyum sektörü, dünya alüminyum sanayisine darbe indirmemiş,
aksine katkı sağlamıştır.
Maalesef, Çin'in kapasite fazlası sorununu çözme çabaları ve bu
yolda kazandığı başarılara Batı ülkeleri nesnel yaklaşmıyor. Dünya
Ticaret Örgütü'nün ilgili maddelerine göre Çin'in, Örgüt'e katıldıktan
15 yıl sonra, yani 2016 yılında "piyasa ekonomisi statüsü"nü kazanması
gerekiyordu. Fakat Avrupa ülkeleri, Japonya ve diğer ülkeler, sözde
"kapasite fazlası" gerekçesiyle Çin'in bu statüsünü tanımıyor. Çin,
2016 yılında 4 trilyon yuan yatırım ile dünya ekonomisini kurtardı,
bugün ise hem 4 trilyon yuanın yan etkilerine, hem de o yıl bundan
yarar görenlerce yapılan suçlamalara katlanmak durumunda. Öyleyse
adalet nerede?
Kimi Batılı uzmanlar, Trump yönetimindeki ABD'nin "Önce ABD"
politikasıyla küresel arenada "ahlaklı liderlik statüsü"nü
kaybettiğini kaydettiler. Ekonominin küreselleştiği günümüzde dünya
ülkeleri birbirlerine dayanarak kalkınıyor. Bu sebepten "nehirden
geçince köprüyü sökme" tavrı gerçekten ahlaksızdır. Çin'in 2008
yılındaki 4 trilyon yuanlık yatırımından yarar görenler, bugün
kapasite fazlası sorununa nesnel yaklaşmalı. Bu şekilde ancak
uluslararası toplumun adaleti ve haklılığı korunabilir.

Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://www.metalsmarket.net
http://twitter.com/ForeksTurkey