Ana SayfaTÜSİAD, AB'nin 60. yıldönümü vesilesi ile, AB sürecinin Türkiye için önemi hakkındaki TÜSİAD görüşlerini özetleyen bilgi notu yayınladı----

TÜSİAD, AB'nin 60. yıldönümü vesilesi ile, AB sürecinin Türkiye için önemi hakkındaki TÜSİAD görüşlerini özetleyen bilgi notu yayınladı

24 Mart 2017 - 09:50 borsagundem.com

TÜSİAD, AB'ye tam üyelik müzakereleri geri plana düşse de
demokratik reformlara ve mevzuat uyumuna, çok çemberli Avrupa
geleceği perspektifinde devam etmek gerektiğini bildirdi.
TÜSİAD, Avrupa Birliği?nin 60. yıldönümü vesilesi ile, AB
sürecinin Türkiye için önemi hakkındaki TÜSİAD görüşlerini özetleyen
bilgi notu yayınladı.
TÜSİAD'ın notunda şu bilgiler verildi:
"İnsanlık tarihi Avrupa kıtasında ve çevresinde siyasal, ekonomik,
toplumsal ve bilimsel boyutlarda en önemli ilerlemelerini kaydetti.
Diğer yandan yüzyıllar boyunca siyasal, etnik, mezhepsel ve ekonomik
çatışmalarla sarsıldı. Filozof Immanuel Kant'ın ebedi barış düzeni
ideali II. Dünya Savaşı'nın yarattığı büyük insani yıkımın ardından
kaçınılmaz hale geldi. Ekonomik bütünleşmenin siyasal bütünleşmenin
temelini oluşturacağı anlayışı benimsendi savaşlara yol açan temel
ürünlerde karşılıklı işbirliği ve uyum hedeflenerek Avrupa Kömür ve
Çelik Topluluğu kuruldu. Tek pazarı ve dört temel özgürlüğü (malların,
hizmetlerin, sermayenin ve kişilerin serbest dolaşımı) esas alan
ekonomik bütünleşme sistemi ile toplumsal refahın tüm Avrupa
yurttaşları tarafından paylaşımı hedeflendi. Siyasal çatışmalara yol
açabilecek unsurlar ise egemenliğin ulus-üstü düzeyde ortak kullanımı
anlayışıyla oluşturulan siyasal çerçeve ile ele alındı. Avrupa'da
birlik süreci başladı.
25 Mart 1957'de altı ülkenin katılımıyla Roma Anlaşması
imzalanarak, Avrupa Birliği'nin temeli olan Avrupa Ekonomik Topluluğu
kuruldu. Daha geniş bir siyasal ve ekonomik perspektif ile 60 yıl önce
yola çıkan Avrupa Birliği (AB) bugün yarım milyarı aşan nüfusu, yirmi
sekiz üye ülkesi ve küresel ekonomik ve teknolojik gücü ile tarihin en
önemli siyasal proje başarısıdır. Bu 60 yıl boyunca kıtanın ekonomisi
büyük gelişme sağladı birlik ruhu radikal ve saldırgan ideolojilere
üstün geldi. AB içinde ve küresel etki alanında demokrasi, siyasal
istikrar, toplumsal refah ve barış yolunda büyük kazanımlar elde
edildi.
Bugün 21. yüzyılda 4. Sanayi Devrimi ile tetiklenen Dijital
Ekonomiye geçiş döneminde Avrupa'da birlik projesi de önemli
sınavlarla karşı karşıya:
" dijital çağa, ekonomiden eğitime her alanda uyum ve öncülük,
" yeni teknolojilere uygun istihdam politikaları,
" iklim değişikliği ile mücadele ve yenilenebilir enerjiye geçiş,
" başta Hindistan ve Çin olmak üzere hızla yükselen ekonomilerle
ortaklık ve rekabet dengesi,
" ABD ile Transatlantik ekonominin geleceği,
" sosyal güvenlik ve emeklilik sistemlerinin reformu,
" göç ve sığınmacı politikaları,
" siyasette aşırı popülist akımlara karşı Avrupa değerlerini
koruyan ve toplumların değişen beklentilerine yanıt verebilen
demokratik evrim,
" Brexit sürecinin yönetimi,
" Euro Alanı'nda makroekonomik istikrar,
" AB'nin kurumsal reformu: çok çemberli esnek entegrasyon modeli.
AB küresel öncü bir aktör olma sorumluluğunu ancak Avrupalı
yurttaşların somut beklentilerini karşılayarak ve dünyadaki
gelişmelere yenilikçi bir istikrar ve barış odağı niteliğiyle yön
vererek yerine getirebilir. AB bu yönde ihtiyaç duyduğu yapısal
dönüşümü güçlü bir siyasi iradeyle tamamlamalı. 21. yüzyılın
gerektirdiği esnekliğe sahip, yurttaşlar için daha güvenli, adil, eşit
ve özgür yaşamı güvence altına alan, çok kutuplu dünya düzeninde
genişlemeye ve küresel etki alanını pekiştirmeye olanak sağlayan
sağlıklı ve açık bir yapıya ulaşmalıdır. TÜSİAD'ın tam üyesi olduğu
Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu BusinessEurope'un altını çizdiği gibi
AB'nin ortak sorunların değil, ortak çözümlerin kaynağı olarak
görülmesi ancak böyle mümkündür.
AB'nin kurumsal reformu tartışmalarında, çok çemberli Avrupa ya da
farklılaştırılmış bütünleşme senaryosu öne çıkıyor. AB Komisyonu'nun
Avrupa'nın Geleceği Raporu sonrasında da önde gelen ülkeler bu senaryo
yönünde tercih açıkladılar. Bu yapıda merkezdeki federal Euro
bölgesinde yer alması öngörülemeyen ülkeler daha esnek konfederal AB
çemberinde yer alabilecekler. Bu geniş çember de demokrasi, hukuk
devleti, Tek Pazar, enerji gibi birçok temel alanı içeriyor olacak.
Çember tanımı ötesinde üst üste gelen, bazen kesişen birçok küme var:
Euro, Euro+, Vergi Kompaktı, Bankacılık Birliği, Schengen, savunma
işbirliği, Avrupa Ekonomik Alanı, İsviçre özel konumu, Gümrük Birliği?
Avrupa'nın kurumsal reformu konusunda eğer Berlin-Paris ekseninde
uzlaşma devam ederse, AB bu süreçten orta vadede daha etkin bir
kurumsal sistem ile çıkacak.
Türkiye açısından, 1959'daki başvurusuyla gündeme gelen ve
1963'teki Ankara Anlaşması ile resmiyet kazanan AB üyelik süreci
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için birçok artı değer yarattı:
" Transatlantik dünyanın sahip olduğu Batılı ve çoğulcu bir
demokrasi,
" modern, dinamik, düzenlenmiş rekabetçi ve kapsayıcı bir piyasa
ekonomisi,
" öngörülebilir bir hukuk sistemi,
" sosyal refah, sağlık ve iş standartları,
" Avrupa eğitim, teknoloji ve sosyal kalkınma programlarına
katılım,
" Avrupa ve dünyadan daha çok yatırım ve turist,
" Gümrük Birliği sayesinde daha çok kalemde çok daha fazla
ihracat, standartları yüksek gıda ve sanayi ürünleri, tüketici
hakları, çevreyi koruma kuralları?
Bu bağlamda, AB üyeliği bir dış politika konusu değil, Türkiye'nin
tüm politika alanlarında dönüşüm yaratacak partiler üstü temel
politika hedefi oldu. Üyelik sürecindeki siyasal koşulluluk ilkesi
Türkiye'nin reformlarla dönüşümünün itici gücünü oluşturdu. Yirmi yıl
içinde görev alan hükümetler bu denklemi iyi değerlendirme başarısı
gösterdiler. Daha geniş bir perspektiften bakacak olursak Türkiye, hem
yüz yılları aşan tarihsel modernleşme yönelimi, hem stratejik-güvenlik
boyutu, hem ekonomik çekim alanı ve çıkarları açısından daima Batı
dünyası içinde önemli bir ülke oldu. İkili ilişkilerin sadece bir
ekonomik ortaklık ve alışveriş, teknik uyum ya da konu temelli
stratejik işbirliklerinin ötesinde, demokratik değerler temelinde
ortak bir gelecek ve aidiyet olarak görülmesi gerekir. Tanzimat,
Meşrutiyet, Cumhuriyet ve çok partili rejime geçiş hepsi bu sürecin
yeni aşamalarıdır. Avrupa Konseyi ve NATO üyelikleriyle AB hedefi
bunun doğal sonuçlarıdır. Türkiye'nin resmi Ulusal Programı'nın
girişinde vurgulandığı gibi, "AB üyeliği bir Cumhuriyet projesidir".
AB üyelik süreci Türkiye'nin dünyanın diğer bölgeleriyle
ilişkileri için de olumlu bir işlev görmüştür. Türkiye, AB sürecinde
ilerledikçe, dünyanın yükselmekte olan ülkeleri açısından ekonomik
cazibe ve demokratik referans kaynağı olmuştur bölgesiyle ekonomik
bağlarını güçlendirdiği ölçüde, AB ile ilişkilerinde daha güçlü bir
hale gelebilmiş. Avrupa'nın Avrasya merkezi olmak Türkiye'nin en
önemli küresel rekabet gücüdür, temel bir milli menfaattir. Bu yönde
birçok adım gündemde öncelik olmalı:
" Tam üyelik müzakereleri geri plana düşse de demokratik
reformlara ve mevzuat uyumuna, çok çemberli Avrupa geleceği
perspektifinde devam etmek
" AB'ye uyumda AB'nin mevcut sorunlarını çözmek üzere reform
çabalarını dikkate alarak, her alanda daha ileri ve hızlı bir küresel
rekabet gücü anlayışı ile hareket etmek
" Eğitime ve gençliğe, teknoloji, İngilizce, genel kültür,
sosyal sorumluluk gibi alanlara yoğun yatırım yapmak
" Avrupa ve dünyada güçlü bir Türkiye'nin toplumsal güç kaynağı
olan çoğulcu, uzlaşmacı ve özgürlükçü anlayışı siyaset ve kamu
düzeninde öncelikli kılmak
" Bir reform kaldıracı ve ekonomik çekim gücü kaynağı olan
gümrük birliğini küresel ekonominin gerekleri, Sanayi 4.0 ve dijital
ekonomi perspektifinde güncellemek.
Türkiye'nin milli menfaatleri açısından AB süreci köklü demokratik
reformlar, özgürlükçü ve yaratıcı bir toplumsal ortam ve de teknik
mevzuat uyumları yönünde tarihsel bir fırsattır. Bu süreçte ABD'den
Çin'e, enerji politikalarından, dijital ekonomiye her alanda AB
ekonomik gündemini daha iyi anlamak ve değerlendirmek mutlaka öncelik
olmalı.
AB-Türkiye ilişkileri tarihsel derinlik, güncel ortaklık ve
gelecek kazanımları içerir. Kısa vadeli, dönemsel sorunlar ilişkilerin
stratejik dokusu ve şekillenmekte olan yeni küresel düzende gelecek
vizyonunun önüne geçmemeli. Gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye
açısından mevcut sorunların aşılamaması ve birleştirici değil
ayrıştırıcı unsurların öne çıkması birer tarihsel yenilgi
sayılacaktır. Her iki taraf da böyle bir tuzağa kendilerini
düşürmeyecek kadar tarihsel birikim, sorumluluk ve vizyon sahibi
olmayı başarmalı. AB sürecinde ilerleyen bir hukuk devleti ve yüksek
standartlar ülkesi olmanın güvencesi ile Avrasyalı dinamizmin
birleştiği bir Türkiye'nin yıldızı 21. yüzyılda hızla yükselir.
Başarılı AB-Türkiye ilişkileri üçlü bir kazan-kazan-kazan formülüdür:
Avrupa için, Türkiye için, Dünyada barış, demokrasi ve refah için."

Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/ForeksTurkey