Ana SayfaANALİZ-Moody's Sonrası Piyasa Fiyatlama Stratejisi(DenizBank Özel Bankacılık)----

ANALİZ-Moody's Sonrası Piyasa Fiyatlama Stratejisi(DenizBank Özel Bankacılık)

26 Eylül 2016 - 09:15 borsagundem.com

DenizBank Özel Bankacılık ( http://www.denizozel.com/ ) ve
Yatırım Grubu Yönetmeni Orkun Gödek Tarafından Hazırlanan Analiz:
"Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's tarafından
Türkiye Cumhuriyeti'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi
notunda yapılan aşağı yönlü güncelleme ile birlikte yeni hafta
başlangıcında yerel varlıkların fiyatlama stratejilerinde bir miktar
satış baskısı hakim olabilir.
Ancak olumsuz görüntünün varlıklar nezdinde uzun vadeli ve kalıcı
bir resim değişikliğine neden olmasını beklemiyoruz. Öte yandan
açıklanan kararın 15 Temmuz sonrası sürecin hemen başlarında kamuoyu
ile paylaşılması halinde oluşması muhtemel satış baskısı ile 26 Eylül
sabahı itibarıyla gözlemlemeyi beklediğimiz baskısının dalga
boylarının aynı olmayacağını düşünüyoruz. Zira aradan geçen sürenin
yerli ve yabancı yatırımcılar için iç piyasaya yönelik güvenin yeniden
tesisi için imkan tanıdığı kanaatindeyiz. Öte yandan 2 ayı aşkın bir
süredir devam etmekte olan gözlem süresinde pozitif yönde emsal grup
üyelerine katılma isteğinde dirençlerle karşılaşma durumunun maalesef
ki sürecin olumsuz bir sonuç ile bitmesine rağmen "riskin ortadan
kalkmış olmuş olabileceği fikri" ile birlikte ters yönde yatırımcı
psikolojisi yaratabileceği durumu da göz ardı edilmemeli.
Getiri eğrisinin tüm vadelerinde iç tüzükleri gereği çıkış yönlü
hareket etmek zorunda kalacak olan muhafazakar fonların yaratacağı
satış baskısı ve ilk etapta yurtiçi piyasalardan kararın etkisine
paralel likit pozisyona dönmek isteyecek olan yurtdışı yerleşik kişi
işlemleri ile birlikte bir miktar yükseliş beklenebilir. Süreç ile
birlikte söz konusu yukarı yönlü hareketliliğin 25-30 bp aralığında
gerceklesmwsi olasi. Ancak dünya üzerinde devam etmekte olan likidite
arayışı durumunun kısa vadede kalıcı yönde terse dönmesi beklentisi ve
düşüncesinde olmadığımızdan dolayı yükseliş ile birlikte gündeme
gelecek olan "emsallere kıyasla ucuzluk" düşüncesinin yeniden
değerlendirilmeye başlanacağına inaniyoruz. Bu gibi durumlara yakın
zaman içerisinde gerçekleşmiş olan Brexit oylamasını ve devam eden
süreçte İngiliz varlıklarında yaşanan toparlanmayı örnek göstermek
mümkün. Bu kapsamda Cuma günü paylaştığımız getiri eğrisinde uzun
vadeli menkul kıymetleri yeniden hatırlamanın avantaj yaratacağına
dair düşüncemizi satışların dikkatle izlenmesi ve yatırımcı
kararlarına göre uygun fiyatlardan tercih edilebileceği şeklinde şu an
için korumaya devam ediyoruz. Unutmamalıyız ki genel kabul görmüş
yatırımcı davranışlarının artık net/net geçerli olmadığı, iktisadi
kuralların aksine para ve sermaye piyasası tepkilerinin verildiği yeni
ve farklı bir dönemin içerisinden geçmekteyiz. Artık uzun soluklu şok
etkisi yaratması beklenilen durumların sanılanın aksine maratonu
bitiremeden soluklandığı paralel yatırım evreni söz konusu.
Kısa süreli panik etkisinin oluşmasını bekler düşüncemizlebirlikte
yerel para biriminde de satış baskısı hakim olabilir.Ancak bir süredir
gözlemlediğimiz üzere yerellerin takınacakları tavır ve DTH
hesaplarının seyri bu noktada söz sahibi olacaktır.Kalıcı bir yükseliş
hareketi beklememekle birlikte dolar/lira kurunda 2.98-3.02
dirençlerinin ilk etapta test edildiği işlem seansları ile karşılaşmak
mümkün. 15 Temmuz süreci içerisinde kurun 3.09 zirvesini test etmesi
ve kısa sürede geri çekilmesi örneğini hatırlamakta fayda var.
BİST 100 endeksinde 77.500-77.000 puan aralığında boşluklu açılışı
gözlemlemek mümkün.
Bu noktada hareket birkaç gün içerisinde daha önceki haftadan
kredili uzun pozisyonda yakalanan müşterilerin ters yönde hareket
etmek zorunda kalması ile birlikte 76.000-74.000 aralığına dek
sarkabilir. Ancak burada da resmin kalıcı bir şekilde olumsuza
döneceğini en azından şu an için düşünmenin erken olduğu kanaatindeyiz.
Moody's tarafından açıklanan kararın makro ekonomik temellere
dayandığı ve objektif kriterler içerisinde yapılmış bir
değerlendirmenin ürünü olduğuna inanmıyoruz. Şayet bu yönde bir eğilim
sergilenmiş olsaydı not indirimine gerekçe olarak ekonomiye dair
kalemlerin ön plana çıkarıldığına şahit olur, kurumlarda gözlenen
erozyon gibi maddelerin sadece uyarı ve eleştiri olarak yer almasını
takip ederdik.
Türkiye ekonomisi, birçok gelişmiş ülke ekonomisinin sahip olduğu
mikro ve makro ölçek verilerinin ötesinde düzgün bir resme sahip
konumda bulunmaktadır.
Bu düşüncemizi seçmiş olduğumuz bazı veriler ile birlikte teyit
etmek isteriz:
o 2003-2015 yılları arasında GSYH büyümesinde ortalama yüzde 4.7,
2000-2009 döneminde ise yüzde 3.6 düzeyinde performans gözlenmiştir.
o FITCH tarafından ilk not artırımının yapıldığı 2012 yılında Türk
lirası cinsinden GSYH büyüklüğü 1.417 milyar, 2013 yılında Moody's
tarafından not artırımının yapıldığı dönemde ise 1.567 milyar
seviyesinde bulunmaktaydı. Verinin 2015 yılını sonlandırması 1.953
milyar lira seviyesinde gerçekleşti.
o İşgücüne katılım oranı Haziran 2016 itibarıyla yüzde 52.4
seviyesinde bulunuyor. Söz konusu rakam 2012 yılında yüzde 47.6, 2013
yılında ise yüzde 48.3 olarak takip edilmişti.
o Altın hariç cari işlemler dengesi (CİD)/GSYH oranı 2012 yılında
yüzde 6.8, 2013 yılında ise yüzde 6.3 düzeyinde açık vermişti. Söz
konusu rakam 2015 yılı kapanışında yüzde 5 açık düzeyine, 2016 yılında
ise yüzde 4'lü açık seviyelerine gerilemiştir.
o Kredi/mevduat oranı bankacılık sistemi rakamlarına göre 2012
yılında yüzde 106.1, 2013 yılında yüzde 114.1, 2015 yılında yüzde
123.4 seviyelerinde oluşurken, Temmuz 2016 itibarıyla yüzde 123.8
seviyesinde gerçekleşmiştir. Aradan geçen süre içerisinde rasyoda bir
miktar bozulma olmasına rağmen, resmi kurumlar tarafından iç tüketime
yönelik alınan kısıtlayıcı önlemlerin ve CİD/GSYH rasyosunu düzeltme
çabasının burada etkili olduğunu belirtmek zorundayız. Nitekim alınan
önlemler ile birlikte söz konusu rakam yakın dönem içerisinde yatay
bir trend izlemektedir.
o CDS ortalamaları 2013 yılında 172 USD, 2015 yılında ise 264 USD
seviyelerinde oluşurken, 21 Aralık itibarıyla geriye dönük 30 günlük
ortalama alındığında 242 USD seviyesi karşımıza çıkmaktadır. Ülke risk
priminde yaşanan yukarı yönlü harekette Fed'in para politikasında
normalleşme sürecini başlatması, güney sınır hattımızda cereyan eden
Suriye iç savaşının etkileri, 2 yıl süren seçim döngüsü ve 15 Temmuz
başarısız darbe girişimi başlıklar etkili olmuştur. Ancak
sıraladığımız başlıkların yatırımcı ve tüketici algısında kalıcı hasar
bıraktığına dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır.
o Brüt dış borç stoku/GSYH rasyosu 2013 yılında yüzde 47.3, 2015
yılında yüzde 55.3 olarak takip edilirken ve 2016 yılının ilk
çeyreğinde yüzde 58.1 seviyesinde oluşmaktadır.
o Merkezi yönetim brüt borç stoku/GSYH rasyosu 2012 ve 2013
yıllarında yüzde 37.6, 2015 yılında yüzde 34.5 ve Ağustos 2016
itibarıyla yüzde 32.4 seviyesinde oluşmaktadır. Bahse konu veride
aşağı yönlü hareket gözlenmektedir.
o Merkezi yönetim toplam borç stoku içerisinde döviz oranı 2012
yılında yüzde 27.4, 2013 yılında yüzde 31.2, 2015 yılında yüzde 35
seviyelerinde oluşurken, Ağustos 2016 itibarıyla yüzde 35.5
seviyesinde bulunmaktadır. Yıllar itibarıyla burada bir miktar
yükseliş olmasına rağmen henüz yönetilmeyecek ve sorun teşkil edecek
bir seviyede bulunmamaktadır.
o Kamu net borç stoku/GSYH rasyosunda aşağı yönlü düzelme
gözlenmektedir. Buna göre söz konusu rasyo 2012 yılında yüzde 17, 2013
yılında yüzde 12.6, 2015 yılında yüzde 8.3 ve 2016 yılının ilk
çeyreğinde ise yüzde 8.1 seviyelerinde gerçekleşmiştir.
o Hazine ihalelerinde oluşan bileşik faizin vade yapısı yıllar
itibarıyla uzamaktadır. Buna göre 2012 yılında Ocak-Aralık arası
dönemde 1408 gün, 2013 yılında 1927 gün, 2015 yılında ise 1949 gün
olarak takip edilirken, Ağustos 2016 itibarıyla 2426 güne yükselme
gözlenmiştir.
o Dünya ekonomisinin 2012 yılında ortalama büyümesi yüzde 3.5
iken, 2013 yılında yüzde 3.3, ve 2015 yılında ise yüzde 3.1'e
gerilemiştir. Aynı dönem içerisinde Türkiye ekonomisinde dünyanın geri
kalan kısmına kıyasla büyüme oranının ekstra yavaşlaması durumu söz
konusu değildir.
o Gelişmekte olan ülkeler 2012 yılında ortalama yüzde 5.3, 2013
yılında yüzde 4.9 ve 2015 yılında ise yüzde 4 seviyesinde büyüme
performansı ortaya koymuştur.
o 2012 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 2.1 büyüme gösterirken
FITCH tarafından not artırımı adımı atılmıştır. 2013 yılında yıllık
büyüme yüzde 4.2, 2015 yılında ise yüzde 4 seviyesinde gerçekleşmiştir.
o Türkiye ekonomisi 2016 yılının ikinci çeyreğinde büyümede bir
miktar zayıf performans ortaya koymasına rağmen emsallerinden negatif
yönde ayrışma göstermemiştir.
o Merkezi yönetim bütçe dengesi/GSYH rasyosu Euro Bölgesi'nde 2012
yılında yüzde 3.4, 2013 yılında yüzde 2.6 ve 2015 yılında ise yüzde
1.9 açık verirken Türkiye ekonomisinde 2012 yılında yüzde 2.1, 2013
ve 2015 yıllarında ise yüzde 1.2 açık verilmiştir. Görüldüğü üzere bu
kalemde de Türkiye'nin sergilediği performans birçok Avrupa ülkesinden
daha iyi bir konumda bulunmaktadır."

******

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım
danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti,
aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen
bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı
sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve
tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine
dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk getiri
tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer
alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize
uygun sonuçlar doğurmayabilir.

*******

Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/ForeksTurkey