Ana SayfaKoza Altın/İpek: Doğru ve yasal işler yaptım rahat uyuyorum----

Koza Altın/İpek: Doğru ve yasal işler yaptım rahat uyuyorum

02 Aralık 2014 - 09:03 borsagundem.com

Koza Altın İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek, "Doğru
ve yasal işler yaptım rahat uyuyorum." dedi.
Bugün gazetesinden Tarık Toros'un sorularını cevaplayan İpek,
"En son 2012 yılı itibariyle en çok vergi veren 3. özel sektördük ve
şirketimiz gittikçe büyüyor. Şirketimizin son 10 yıl içinde önemli bir
büyümesi oldu. Bu büyüme çalışma üslubumuzdan kaynaklanıyor. Biz risk
alarak çalışmayı seven bir grubuz. Rahmetli babamdan beri böyle geldi
ve hâlâ devam ediyor. Elimizden gelen her şeyi yapıyorsak, bütün her
şeyi yerine getiriyorsak neticesi Allah?tan deyip o işe giriyoruz.
Mesela 4-5 yıldan beri petrol arıyorduk. Yaklaşık 50 milyon TL
civarında para harcamışız aramalara. Son kuyumuzu açıyoruz. Ben 'Eğer
arkadaşlar olmayacak ise artık nasip değilmiş' dedim. 'Daha fazla
ileri gitmeyelim' diye karar aldık. En son açtığımız kuyudan petrol
fışkırdı. Türkiye?nin en kaliteli petrollerinden birisi." dedi.
İpek şunları söyledi:
"Madencilik sektöründe de böyle. Madencilik nihayetinde balıkçılık
gibi. Çıkıp nasip deyip aramaya başlıyorsunuz. Yıllarca arıyorsunuz.
Bu aramanın neticesinde bir şey çıkıyorsa bu hemen işletme içine
dönecek demek değildir. O çıkacak şeyin fizibilitesini yapıyorsunuz.
Miktarını belirliyorsunuz. Hâlâ para harcamaya devam ediyorsunuz.
Bizim madenlerimizden mesela izin verilmeyen madenimizden bahsedeyim.
2005'te başlamışız aramaya. Yaklaşık 7 yıl boyunca aramaları,
fizibiliteleri, ÇED raporları sürmüş. Ve biz bu ÇED raporları
sonucunda işletmenin çevreye, insan sağlığına olacak bütün etkileri
hesaplanmış. Bize bunlarla alakalı olumsuzluk olmayacağına dair belge
verilmiş, ÇED raporları verilmiş, biz ondan sonra yatırıma başlamışız.
Yaklaşık 150 milyon dolarlık bir yatırım. 12 yıldan beri keşfedilmiş
ve işletme haline getirilmiş ilk ve tek altın madeni Türkiye?de.
Zannediliyor ki altın madeni hemen bulunup işletmeye geçiliyor. Böyle
bir şey yok. 12 yıl içinde keşfedilip işletme haline getirilen tek
altın madeni. ÇED raporu aldıktan sonra 1-2 yıl da yatırım süreci var.
Yatırımı kurduktan sonra ÇED raporu taahhütleri doğrultusunda
işletmenin düzgün çalışıp çalışmadığı devletin kurumları tarafından
denetleniyor.
Ayda 1 defa geliyor. Havaya, suya, havadaki toza, partiküle gibi
aklınıza gelebilecek bütün çevresel faktörü denetliyor ve her ay sonu
bunu kamuya açıklıyor.
Bizim işletmelerimizden bir tanesi bugüne kadar 163 defa denetlenmiş.
Denetleyen de devletin bütün kurumları. Bizim bu denetimlerden en ufak
bir şikayetimiz yok. Denetimler bizi daha da güçlendiriyor. Daha
dinamik hale getiriyor. Hiç olmazsa varsa ufak tefek akılda kalan
şüpheler, onların izah edilmesine yarıyor. Biz bu denetimlerin
tamamına sempatiyle baktık. Kapılarımızı açtık, teşvik ettik. Gelin,
inceleyin, işletmemizi görün diye. Çekineceğimiz bir şey yok.
Biz gücümüzü doğru yapmaktan, düzgün çalışmaktan alıyoruz. Doğruyu
söylemekten alıyoruz. Bunun dışında güç aldığımız hiçbir kaynak yok.
Bugüne kadar hiçbir imtiyaz kullanmadık devletten. Himmetdede bizim
madenimiz. Yaklaşık 4 bin dönüm arazi almışız Kayseri?den. Maden
işletmelerinin kamulaştırma hakları var. Yasal hak bu yani. Buna
rağmen gidip demişiz ki, 'Biz burada altın madeni yapmayı düşünüyoruz.
Araziyi satın almak istiyoruz.' Arazi 1 liraysa 7 lira vermişiz. El
sıkışmışız. Helalleşmişiz ve o şekilde işletmelerimize başlamışız.
Bizim hayata bakış açımız bu.
Bu bize verilmeyen geçici faaliyet belgesi nedir biliyor musunuz? O
kadar basit bir işlem ki esasında. Çevre Bakanlığı?nın vermemiş olduğu
belge Geçici Faaliyet Belgesi (GFB). Bu belgenin verebilmesi için
işletmenin çalışmaya başlaması gerekiyor. Yani siz ÇED doğrultusunda
işletmenizi inşa etmişsiniz, bundan sonra da işletme çalışmaya
başlayacak ki, sözünüzü tutup tutmadığınızı onlar da izleyip
görsünler. Bütün mesele bundan ibaret. Bu Türkiye?nin ilk ve tek
işletmesi, yüzlerce insan aylardan beri oturuyor. Defalarca mektup
yazdık, ilettik. En ufak bir cevap da yok. Şimdi burada beni üzen şey
şu. Yapılan haksızlık. Burada tabi ki işletmelere kolay izin
verilmeyebilir, tabi ki en üst seviyede tutup denetlenebilir. Buna
hiçbir itirazımız yok. Ama bütün bunlara rağmen, yasalara rağmen
hiçbir imtiyaz kullanmamış, kendi imkanlarıyla aramış. Bulamadığımız
yer de var bir sürü. 300 tane sondaj yapıyoruz sadece bir tanesinden
bir şey kesme imkanımız oluyor. Bulamadığımız yerde elimizi yıkayıp
çıkıyoruz. Böyle bir işletmenin önünün kesilmesine kime ne faydası
var? Neden kesilir?
Akın'ın sorulara verdiği yanıtlar şu şekilde:
"- 4 maden işletmeniz var. 3?ü bahsettiğiniz GFB alamadığı için kimi 8
aydır, kimisi 5-6 aydır çalışmıyor. İşçiler işsiz kalma tehlikesi ile
karşı karşıya değil mi?
- Daha doğrusu işletmemizin üçüncüsünü de durdurmak mecburiyetinde
kalıyoruz. Bugün itibariyle. Doğru ve yasal işler yaptım rahat uyuyorum
- Tek devam eden maden işletmeniz Bergama. Orayı da kapatmaya dönük
haber sağanağı var. O haberlerde de atılan başlık zehir, siyanür vs.
İlk ağızdan buna bir açıklık getirir misiniz?
- Ovacık Altın İşletmeleri bugüne kadar izleme ve denetim bakımından
-ki burada bütün bakanlıklar var- 163 defa denetlenmiş. Bu denetlemede
havadaki, yerdeki toz miktarından çevre köylere giden gürültüye kadar,
yer altı sularından yer üstü sularına kadar arıtma tesisimizin
çıkışından, atık havuzundaki atığa kadar hepsi her an analiz ediliyor.
Bu siyanür meselesi hassas olduğu için devamlı oradan anlatmaya
çalışıyorlar. Bugün yıllık 400 bin ton civarında siyanür konsantrasyon
kullanılıyor.
Bunun 80 bin tonu Türkiye?de imal ediliyor. Madencilikte kullanımı
bunun yüzde 5?i kadar. Siyanürle ilgili altın madenciliğinde bir sorun
yok. Madencilerin kullandığı o kısım da karbon ve azottan oluşan bir
madde. Güneş gördüğü zaman aynı gübre haline geliyor. Bunu bilim
adamları, kimyagerler, çevre uzmanları bilir.
Maalesef bu mesele hassas olduğu için bir algı çalışması yapılıyor.
Kontrolsüz, denetimsiz kullanma söz konusuymuş gibi doğrudan tabiata
veriliyormuş gibi bir konu gündeme getiriliyor. Bugün siz bir fotoğraf
makinesi yapsanız filmin içinde de o miktar var ama makinenin içinde
kalan miktar belli ölçülerin altında ise çevreye zararı yok demektir.
İçtiğiniz suyun içinde de belli miktarda var. Ve o miktarın altında
olduğu müddetçe onla ilgili bir sorun yok demektir. Bütün mesele
ölçüyle alakalı. Siz büyük miktar bir tuzu tek seferde yerseniz o da
insana zarar verir. Bütün bunlar bilimsel olarak ÇED raporunda,
kullanılacak bütün kimyasalların ne olduğu, ne olacağı, nasıl
arıtılacağı, hangi işlemden geçirileceği teker teker irdelenmiş.
Oradaki insanlarımızın haklı olarak sorduğu bütün soruların cevapları
verilmiş. Biz çevre örgütlerimize kapılarımızı açıyoruz. Lütfen gelip
bakın denetleyin, burada sizin bahsetmiş olduğunuz en ufak bir sorun
yok.
Ben ilk gittiğimde o ocağa bütün köyleri dolaştım. Muhtarlarımızla da
konuştum. 'Burada en ufak risk olacak bir şey varsa ben burayı o gün
kapatırım' dedim. Hâlâ aynı şeyi söylüyorum. Ben bugüne kadar hayatıma
bir şey sıçramasın diye dikkatle yaşamış bir insanım. Rahat uyuyorum.
Neden? Hayatımı doğru yaşamışım, yasalara uymuşum. Bütün mesele
burada. Doğru işler yaptım mı, doğru yaşadım mı? Söylediklerim doğru
mu? İşte bundan dolayı çok rahatız.
- Siz altın madeni işletmesi yapan tek Türk şirketisiniz. Başka
yabancı gruplar da var. Onlarla kendinizi mukayese ettiğinizde bir
farklı muamele gözlemliyor muzunuz?
Diğer şirketlerimiz de dahil, yaptığımız bütün işlerin hepsini
uluslararası standartları hedefleyerek yaptık. 'Bir an önce yapalım,
paraya çevirelim, kârımızı artıralım' şeklinde hiçbir zaman düşüncemiz
olmadı. Yaptığımız işleri sosyal sorumluluğu ön planda tutarak
yapıyoruz.
Şu anda Gümüşhane?deki maden kapalı. Binlerce şirkete patlayıcı izni
verilmiştir. Ve ben 25 defa almışım bu izni. 26?ncısı da valilik
makamında bekletiliyor. Aylardan beri sırf o belge verilmediği için
yaklaşık 400 kişi işsiz durumda. Gümüşhane'deki madenimiz mevcut durum
itibariyle altın fiyatları düşmesinden dolayı çalışmasa da olacak bir
müessese. Fakat biz oranın çalışması için gerekirse oraya cevher
taşıyıp başa baş da gelse çalıştırmak taraftarıyız.
Bakın bizim antimor madenlerimiz var Tokat Turhal?da. 20 yıldan beri
faaliyettedir. Zarar etti orası. Fakat arkadaşlar işsiz kalmasınlar
diye orayı kapatmadım. Tamamen ticari maksatlı kurulan şirket olsa
orayı bugüne kadar belki 10 kez kapatırdım. Kapatmadım. Bugün orada
insanlar çalışıyor. Madencilik konusunda herkese uyguladıktan sonra
vergileri artırılmış, denetim artırılmış. Bunlar benim için önemli
şeyler değil. Önemli olan bizim önümüzü tıkamasınlar. Biz Türkiye?nin
yer altı zenginliklerini yer üstüne çıkaralım.
Bunu yapabilecek Türkiye?de çok fazla şirket yok. Bugün Türkiye?de ve
dünyada karışıklık olan hangi lokal bölge varsa orada yer altına
bakın. Petrol mü var, metal mi var, altın mı var? Onlara bakın. Bu
tesadüfi bir durum değil ki.
- Çevre Bakanı?na bu konular soruldu. Neden aylardır bu madenler atıl
durumda bekletiliyor?
- Denetimler bizi rahatsız etmez. Bizi denetlesinler. Herkesi
denetlesinler. Çevre Bakanımıza saygısızlık etmek istemem. Kendisi
konumunun en üst makamında bulunuyor şu anda. Fakat bu bahsetmiş
olduğu, endişe diye sözünü etmiş olduğu meselenin tamamı zaten kendi
bakanlığında soru ve halkın sorusu olarak yazılmış ve cevapları da
verilmiş. ÇED raporlarında var bunlar. Kendisinin neden izin
verilmediğiyle alakalı bir cevabı yok. Olmadığı için de maalesef
konuyu başka konulara kaydırıyor. Bahsetmiş olduğu gibi hiçbir
çevresel sorumuz yok. Zaten olma ihtimali olsaydı ÇED raporu
verilmezdi. Biz de yatırım yapmazdık oraya. 2 yıldan beri küçük veya
büyük gruplara bakın, bir tanesi maden keşfinde bulunup işletmeye
çevirememiş."

-Foreks Haber Merkezi-