Ana SayfaBAHÇELİ, "TÜRKİYE HER ALANDA YORULMUŞ, SAVRULMUŞ VE SINIRA DAYANMIŞTIR"----

BAHÇELİ, "TÜRKİYE HER ALANDA YORULMUŞ, SAVRULMUŞ VE SINIRA DAYANMIŞTIR"

27 Kasım 2012 - 11:42 borsagundem.com

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli,
bugün TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye7nin niyet ve
hedefi karanlık olan bir siyasi yönetim anlayışının elinde 10 yıldır
bocaladığını ve bunaldığını iddia etti.
"Türkiye her alanda yorulmuş, savrulmuş ve sınıra dayanmıştır"
diyen Bahçeli, konuşmasında şunları söyledi:
"Türk milleti ümitsiz, bıkkın ve üzgündür.
Şu zaman diliminde, Türk milletinin tarihsiz ve talihsiz kalması
için olağanüstü bir gayret varlığını göstermektedir. Geldiğimiz
bugünkü aşama iç açıcı ve umut verici değildir. Yozlaşma, yoksulluk,
yabancılaşma ve yalnızlık korkutucu seviyelere gelmiştir. Ahlaki
gerileme toplum ve devlet hücrelerine fazlasıyla sirayet etmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi?nin 10 yıllık iktidar serüveni hazin ve
hüsran verici neticelere yol açmıştır. Dün düşünülmesi bile hayal olan
konular, dün konuşulması bile ayıp ve mahsurlu sayılan hususlar
AKP?nin eliyle gerçeğe dönmüş, AKP?yle zemin bulmuştur. İktidar
partisinin dizginlenemez hezeyanları, dinmek bilmeyen şuursuzlukları
ülkemizin geleceğini gölgelemiş, insanımızın ümitlerini kırmıştır. AKP
hükümeti Türkiye?yi ayakta tutan ne varsa saldırmış ve sabote
etmiştir. Ehliyetsizlik, liyakatsizlik, milliyetsizlik, adaletsizlik
ve ahlaksızlık geçer akçe olmuş ve devamlı alkış almıştır. Sonuç
olarak AKP?nin yanlışları bir bir acı meyvesini vermiş ve umutların
üzerini örtmüştür.
Maalesef AKP, bölücülerin oyuncağı haline gelmiş, dayatılan ihanet
taleplerini karşılamak için her bahaneye sığınmaya başlamıştır.
Cinayet örgütü PKK, AKP?den ne istediyse almış, neyi umduysa elde
etmiştir.
PKK sözde Kürt sorununun kabul edilmesini ve bu çerçevede adımlar
atılmasını beklemiş, amacına ulaşmıştır. PKK, sözde inkâr, asimilasyon
politikalarının bitirilmesini beklemiş, ziyadesiyle memnun edilmiştir.
PKK, devlet eliyle anadilde televizyon kanalı açılmasını ısmarlamış,
emeline muvaffak olmuştur. PKK, anadilde savunma için bastırmış,
istediğini almıştır. PKK, anadilde eğitim için zorlamış, büyük oranda
hedefine ulaşmıştır. PKK, çözüm adresi olarak gösterdiği İmralı?nın
tecrit şartlarının düzeltilmesini, müzakerelerin başlatılmasını talep
etmiş, tehditleri işe yaramıştır. PKK, üniter yapının gevşemesini,
federasyon yolunun açılmasını ısrarla ileri sürmüş, bu konuda
özellikle yeni Büyükşehir Kanunuyla hiç olmadığı kadar vaat alarak
teskin edilmiştir. PKK, demokratik özerkliğin tesis edilmesini,
ihanetin çözüm ve çare kılıfına saklanmasını hararetle vurgulamış ve
bunda da umut ışığını almıştır.
Bölücü örgüt taleplerinin karşılanması iddia edildiğinin aksine ne
çözümü ne de huzuru sağlamıştır.
Bilinmelidir ki, Başbakan Erdoğan?ın valilerin seçimle işbaşına
gelmeleri konusundaki yaklaşımı PKK?nın tezlerine yaldızlı cevaptır,
PKK?nın gökte ararken yerde bulduğu altın fırsattır.
Başbakan Erdoğan acilen cevap vermelidir ki, üniter devlet
yapısının neresinde seçilmiş valiye yer ve ihtiyaç vardır? Her şey
halledilmiştir de, geriye bir tek valilerin seçimle işbaşına gelmeleri
mi kalmıştır? Valiler seçimlerle göreve gelecekse, Kandil
kontenjanından kaç militanın bu makama oturması düşünülmüş ve kaç
caniyle ilgili pazarlık yapılmıştır? Bu şartlar dâhilinde Türkiye
Cumhuriyeti?nin hükmi şahsiyetinden, milli ve hukuki varlığından nasıl
bahsedilecektir? Bundan sonra Türkiye?nin ve Türk milletinin geleceği
de oylanacak mıdır? Türkiye?nin yeni bir rejime geçmesi için kafaların
ardında referandum mu vardır? Başbakan Erdoğan ne yapmak istemektedir?
Bu hadsizliğinin ve kontrolsüzlüğünün altındaki asıl neden nedir?
Başbakan?ın başkanlık sistemindeki ısrarı ve valilerin seçimle iş
başına gelmesi düşüncesi aynı tornadan çıkmış teklifler olarak
görülmelidir.
Bunun yanısıra Başbakan Erdoğan ?Halk yüzde 40?ın üzerinde
başkanlık sistemine olumlu bakıyor? diyerek yapılan bir araştırmayı
kendisine yontmuş, iki yanlıştan bir doğru çıkarmaya yönelmiştir.
Madem halkımızın yüzde 40?ı olumludur, o halde yüzde 60?ı da
başkanlık sistemine olumsuz yaklaşmaktadır.
Başbakan Erdoğan?ın yüzde 40?ı referans alarak zorlama yorum içine
girmesi ve kahir ekseriyeti görmezden gelmesi özürlü demokrasi
sicilini göstermesi bakımından oldukça manidardır.
Bizim açımızdan, Türkiye?nin bugünkü nazik ortamında böylesi
sivrilikleri dillendirebilmek için Başbakan Erdoğan?ın şayet aklından
zoru yoksa, bilincini küresel güç merkezlerine ve bölücülük karteline
rehin bırakmış olması lazımdır.
Aklına estiği gibi konuşan bir Başbakanla Türkiye hiçbir yere
varamayacak ve hiçbir sorununun üstesinden gelemeyecektir.
Beklentimiz, Başbakan Erdoğan?ın ağzındaki baklayı daha fazla
ıslatmadan çıkarmasıdır.
Başbakan?ı böylesine yalpalatan, ülkemizin hassasiyetleriyle
oynamaya sevk eden acaba batılı çevreler tarafından deliğe süpürülme
korkusu mudur? Başbakan?ı acele ettiren, kendisine biçilen vadenin,
tanınan sürenin yaklaşmış olması mıdır? Samimiyetle ifade etmek
isterim ki, gidilen yol mantıklı ve doğru değildir. Başbakan
Erdoğan?ın, sonunu iyi hesap etmeden gündeme getirdiği uyumsuz ve
uygunsuz sözleri, çelişki yumağına dönmüş mesajları kendisi ve partisi
için hayırlı sonuçlar doğurmayacaktır. Kurumuş yaprak rüzgârla nasıl
savruluyorsa, sel akıntısı kütüğü nasıl sürüklüyorsa, büyük
milletimizin şaşmaz ve sapmaz iradesi de BOP?çuları, müzakerecileri,
PKK büyüsüyle kendinden geçen bölücülük lobisini ve her nevinden kötü
niyetlileri Allah?ın izniyle silip süpürecektir.
Türkiye?nin meseleleri büyüktür ve hükümet inanılması güç teşhis
ve tespit hataları yapmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla, malum çevreler
Başbakan?a, millet ve devlet olarak yüz yüze kaldığımız sorunların
ağırlık merkezini Türkiye?nin milli ve üniter yapısı olarak tercüme
etmiş ve bunu yıllar içinde de kabullendirmiştir. Bundan dolayı PKK ve
İmralı?nın her dayatması, her önerisi belirli kıvam ve ölçüye
getirildikten sonra meşru görülmekte, karşılık bulmaktadır. Başbakan
Erdoğan?ın, geçtiğimiz hafta Pakistan seyahati dönüşünde uçakta,
bölücü terör örgütüne yönelik olarak ?Silahı bırakan PKK?lılar başka
ülkelere gidebilir? sözü yapılan pazarlıkların hangi aşamaya
geldiğini göstermesi bakımından hepimize fikir vermektedir. CHP Genel
Başkanının bu fikre katılması ve bugünlerde partisinden bazı bildik
simaların 1930?lu yılların isyan elebaşısı eşkıya Rıza?ya iadeyi
itibar girişimleri sürece paralel ilerleyen densizlik ve işbirlikçilik
numunesi olarak meydandadır. Başbakan Erdoğan?ın yabancı ülkelere
gitmesini önerdiği PKK?lılarla ilgili bundan sonra aşama aşama yeni
rezalet hamlelerini duyuracağını bilmek için kâhin olmaya gerek
yoktur. Biliniz ki, PKK?lıların başka bir ülkeye gitmelerinden
bahsedilmesi, bir af kararıdır. Normal şatlarda silahı bırakan terör
örgütü mensuplarının işledikleri suçlardan dolayı yakalanarak adalet
önüne çıkarılmaları ve haklarında verilecek hükme rıza göstermeleri
beklenmelidir. Bu zamana kadar kanına girdikleri şehitlerimizin
hesabının sorulması, neden oldukları yıkım ve tahribatın hukuken
yaptırıma bağlanması için bu bir mecburiyet ve aynı zamanda devlet
olmanın zorunluluğudur. Analarımızın akan gözyaşının ve şehit
kanlarının yerde kalmaması için PKK?lı militanların adalet önüne
çıkarılması Türk devleti için şeref meselesidir. Şereften ne anladığı
belirsiz olanlar elbette bunu anlamayacaklardır. Şimdi Başbakan
Erdoğan silahı bırakan PKK?lıların başka ülkelere gidebileceğini ifade
etmektedir. Yani cinayet işleyenler eğer silahı bırakırlarsa ellerini
kollarını sallayarak yurt dışına çıkabilecekler ve hiçbir cezai
süreçle karşılaşmayacaklardır. Demek ki, söz konusu başka ülkeler de
belirlenmiş, bu konudaki seçenekler ve alternatifler karşılıklı olarak
Kandil ile hükümet arasında gidip gelmiştir. Değerli arkadaşlarım bu
neresinden bakarsanız bakınız, bir af ilanıdır.
Başbakan?ın bu sözlerinden iki gün önce yaptığımız Meclis grup
toplantımızda olacakları tahmin etmiş ve hepinizin şahitliğinde şöyle
demiştik: ?Başbakan Erdoğan PKK?nın genel affına hazırdır.? Bu
tespitimizden hemen sonra Başbakan bizi yalanlamamış ve kendisinden
sabırla beklediğimiz mesajı sonunda vermiştir. Çarpıtmaya, laf
kalabalığına ve dolambaçlı yorumlara hiç gerek yoktur. AKP, PKK?yı
affetmek için el uzatmaktadır. Böylesi bir zillet, böylesi bir rezalet
ve bu çevredeki bir kepazelik Türk tarihinin hiçbir döneminde
görülmemiş ve bu aşamaya da gelmemiştir. Af hayaldi, gelin görün ki
nihayetinde gerçek olmuştur. AKP hükümeti PKK?lıları affetmiştir de,
bunun duyurusunu Başbakan Pakistan dönüşüne bırakmıştır. Üzüntümüz,
milletimizin bunu da yaşamasınadır Analarımız bir kez daha ağlamış,
şehitlerimizin kemikleri tekrar sızlamıştır. AKP, PKK?ya can simidi
uzatmış ve şehidin, şühedanın hakkını çiğnemiştir. Buna herkes
katlansa da, biz katlanmayız buna karşı herkes sussa da biz susmayız,
susmayacağız. Hatırlayınız, daha birkaç hafta önce, Irak Cumhurbaşkanı
Talabani genel afla ilgili tavsiyeyi, 12 kötü adamdan birisi
vasıtasıyla kardeşi Başbakan Erdoğan?a iletmiştir. Öyle ki, Talabani,
Barzani, Başbakan, BDP, CHP ve PKK arasında dar alanda kısa
paslaşmalar sonuç vermiş ve PKK Haburcu elekten geçirilerek aklanma
tüneline sokulmuştur. Medyadaki bölücü kalemşorlar, kökeniyle ilgili
itiraf da bulunarak ve dilekleriyle İmralı?ya şirin görünmeye çalışan
tükenmişler, PKK?nın doğal elçisi gibi davranan alçaklar, Kandil?den
vize alarak bölgede gezen ihanet uşakları elele verip ihaneti
temellendirmek için her şeyi yapmışlardır. AKP?de bunlara çanak
tutmuş, ortam ve zemin hazırlamıştır. Görülüyor ki, AKP?nin acziyeti,
zavallılığı ve teslimiyetçi ruhu PKK?nın güven ve imkân limanı haline
dönüşmüştür. Durum ve gelişmelere göre yön değiştiren, millet
varlığına rakip olarak etnik kimlikleri çıkaran iktidar partisinin,
suiistimal etmedik değer ters yüz etmedik ilke bırakmadığı bugünkü
tabloda sabitlenmiştir. Bölücülük tohumları AKP bahçesinde mahsul
verirken, ne yazık ki millet vadisi kurumaya ve çoraklaşmaya terk
edilmiştir.
Başbakan Erdoğan?ın dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili
görüşleri de tamamıyla siyasi taktik mahiyetli, zaman kazanmaya
yöneliktir. Milliyetçi Hareket Partisi teröre yardım ve yataklık
yapanların, terör örgütüyle arasına sınır çekemeyenlerin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasına sonuna kadar vardır ve daha önceki
teklifinin de arkasındadır. AKP, sanki özel görevli gibi aziz
milletimizi etnik cendereye almakta, şizofrenik üslupla hayat
damarlarını tıkamaktadır. Gardiyan rolündeki PKK, mahkûm
pozisyonundaki AKP?ye alan belirmekte, görev hatırlatması yapmakta
menfur saldırı ve tahrikleriyle iktidarı adeta terbiye etmektedir. Üç
tane çapulcu AKP?yi sıkıştırıp dize getirmede özgüven içinde hareket
edebiliyorsa, burada bir bit yeniği aranmalıdır. AKP milletimizin
bölünmesi ve ayrılması konusunda ya iktidara gelirken razı edilmiş ve
bu maksatla eline tutuşturulan yol haritalarına bağlılık iradesi
göstermiştir. Ya da beceriksizliğini ve sefaletini gizleyebilmek,
çürümüşlüğünü ve çürüklüğünü saklayabilmek için belirli bir sürenin
geçmesi ve arkasından biraz daha soygun ve talan işlerine devam
edebilmek için her düşüklüğe kucak açması gerekmiştir. Karşı karşıya
bulunduğumuz tehdit dalgasına ve arkası arkasına sürece sokulan bölücü
projelere bakınca bizim aklımıza üçüncü bir şık tabiatıyla
gelmemektedir. Bencil ve hasis bir iktidarın sebep olduğu vahim ülke
manzarası kopuşun, parçalanışın ve çekişmenin tüm renklerini
barındırmakta, tümünü muhteviyatında toplamaktadır. Başbakan
Erdoğan?ın sahte çıkışları artık inandırıcılığını ve ehemmiyetini
tamamen kaybetmiştir. Dağda mücadele, ovada müzakere ederek terörün
belinin kırılacağını, çözümün sağlanacağını zanneden bu basiret ve
feraset noksanlığının, bugüne kadar yaptığı tek şey bölücülüğü
şımartmak, terörü daha da yüreklendirmek ve sonunda af kulvarına
getirmek olmuştur. Başbakan ve partisi bu şekilde milletimizin moral
değerlerini yıkmış, metanetini ve maneviyatını sakatlamıştır. Takdir
edeceğiniz üzere, buna da kimsenin hakkı yoktur. Durum öylesine
karanlıktır ki, Başbakan Erdoğan ve partisi diklendikçe, hamaset
nutuklarına bel bağladıkça ve boş atıp dolu tutmaya çalıştıkça, bir
tarafından açık vermiş, tavizler peş peşe gelmiştir. Anadilde kamu
hizmeti AKP?nin aklındaki ve gündemindeki tehlikeli planlarının son
halkalarından birisi olarak bir hayli dikkat çekicidir. TBMM?nde
görüşülen ve açlık greviyle yeşeren anadilde savunma hazırlıkları ve
anadilde kamu hizmeti Türkiye?yi diller çıkmazına ve milli vicdanları
da buhrana itecektir. Şu ibret verici manzaraya bakınız ki, AKP
Türkiye?yi dil bataklığına çekmekte, mahalli düzeydeki diller
aracılığıyla Türkçe?yi erezyona uğratmaktan hiç rahatsız olmamaktadır.
Türkçe imdat çağrısı vermekte, ülkemiz dil konusunda Babil Kulesi?ne
çevrilmektedir. Türkiye hızla iki dilin resmileşeceği bir mecraya
doğru sürüklenmektedir ki, bunun sonunda iki dilli, iki milletli ve
iki devletli bir federasyon modelinin vasat bulması kaçınılmaz
olacaktır. Bu aynı zamanda Bağımsız Kürdistan?ın ilk evresi
olacağından büyük bir tehdit halidir. AKP hükümetinin Türkiye?yi
getirdiği hazin nokta işte budur. Demokratikleşmeyle ayrılmanın
denklemi, barış sözleriyle kavganın önsözü, özgürlük çağrılarıyla Türk
milletinin etaplar halinde etnik kimliklere dönüşü sağlanmaya
çalışılmaktadır. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi?nin bunlara izin ve
fırsat vermeyeceğini inşallah muhatapları yaşayarak göreceklerdir.
İkbal yolunda hakikat çizgisinden çıkanlar, mağrurluklarıyla
insanlığını tüketenler para, servet ve şöhret kapanına sıkışarak
iktidar körlüğüne tutulanlar Türk milletinin ayağına pranga geçirmek
ve varlığına kast etmek için izansızca çaba sarf etmelerinin bedelini
kesinlikle ödeyeceklerdir. Milliyetçi Hareket?i es geçenler, bizi yok
farz edenler ne yapabileceğimizi, aziz milletimiz lehine neleri göze
alabileceğimizi tahmin dahi edemeyeceklerdir. Unutmayınız ki, kulun
hesabı varsa Cenab-ı Allah?ın da bir hesabı, Milliyetçi Hareket?in de
bir bildiği vardır."

Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/#!/ForeksTurkey