Ana SayfaBOYNER, "GENÇ NÜFUSUN POTANSİYEL GÜCÜNDEN YARARLANMAMIZI SAĞLAYACAK DÜZENLEMELERİ YAPMAK ZORUNDAYIZ"----

BOYNER, "GENÇ NÜFUSUN POTANSİYEL GÜCÜNDEN YARARLANMAMIZI SAĞLAYACAK DÜZENLEMELERİ YAPMAK ZORUNDAYIZ"

27 Kasım 2012 - 11:05 borsagundem.com

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI ÜMİT BOYNER, ?2050?YE DOĞRU
NÜFUSBİLİM VE YÖNETİM? PROJESİ TANITIM TOPLANTISININ AÇILIŞ
KONUŞMASINI YAPTI.
Boyner, konuşmasında şunları söyledi:
"Hepimizin bildiği gibi Türkiye bir demografik değişim geçiriyor.
Nüfusun ne kadarının genç, ne kadarının çalışma yaşında, ne kadarının
yaşlı olduğu ve gelişmelerin ne yöne doğru gittiği, ekonomiyi ve
sosyal politikaları çok yakından ilgilendiriyor.
Bu anlayışla TÜSİAD olarak, 13 yıl önce, ?Türkiye?nin Fırsat
Penceresi: Demografik Dönüşüm ve İzdüşümleri? başlıklı bir rapor
yayınlamış 2025 yılına yönelik olarak demografik geçiş konusunu ele
almıştık.
2009 yılında ise, bu kez Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu
işbirliğiyle, ?2050?ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim? adlı projeyi
başlattık. Proje kapsamında, 2050 yılına yönelik nüfus
projeksiyonlarını içeren bir ana rapor ve bu nüfus projeksiyonlarının
eğitim, işgücü, sağlık ve sosyal güvenliğe etkilerini ele alan dört
sektörel rapor hazırlanması planlandı. Ana rapor ile eğitim raporu
2010 yılı sonunda tanıtıldı. Bugün ise, demografik değişimin işgücü,
sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerine etkilerini, değerli
yazarlarımız ve konuşmacılarımızın katkılarıyla ele alacağız.
Oturumlara geçmeden önce, iki yıl önce yayınladığımız ana
rapordaki bulguları hatırlatmak isterim. Türkiye?de nüfus artış hızı
düşerek gelişmiş ülke düzeylerine yaklaşmış durumda. Bundan sonra
nüfus ancak kendini yeniden üreten bir hızla artacak, sabitleşmeye
doğru gidecek. Ana raporda Şeref Hoşgör tarafından yapılan orta düzey
projeksiyona göre, 2050 yılında 99.8 milyon nüfusa sahip olmamız
bekleniyor. Nüfusun yaş yapısı değişiyor: Gençlerin toplam nüfus
içindeki payı düşüyor. Çalışma çağındaki nüfus yani üretken nüfus
artıyor ve artmaya devam edecek. Yaşlı nüfus da sürekli artıyor.
Değişmekte olan demografik yapı hem fırsatları hem de riskleri
beraberinde getiriyor.
Çalışma çağındaki nüfusun yüksek değerlere ulaşması ülkelerin
tarihlerinde bir kez oluşan bir durum ve bu, üretim, kalkınma ve
sosyal refah düzeyini artırmak için çok önemli bir fırsat. Çalışma
çağındaki nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı 2020 yılında % 68 ile
en yüksek değerini alacak. 2020?den sonra oransal olarak azalmaya
başlasa da sayı olarak 2041 yılına kadar artmaya devam ederek 65
milyona ulaşacak. Yani 65 milyon kişi Türkiye'de üretken çağda olacak.
Bu tarihten sonra ise çalışma çağı nüfusu azalmaya başlayacak ve
böylece ?Demografik Fırsat Penceresi? ortadan kalkacak.
Bugünkü toplantımızın konusunu oluşturan işgücü piyasası, sağlık
ve sosyal güvenlik sistemleri, nüfustaki bu gelişmelerden doğrudan
etkilenecek.
Demografik Fırsat Penceresinden yararlanma yolunda, ?istihdam
yaratma? ve ?istihdam edilebilirlik? temel bir mücadele alanı olarak
görünüyor. Nispeten genç nüfusumuzun Türkiye?nin en önemli
avantajlarından biri olduğunu sürekli ifade ediyorsak, bu nüfusun
potansiyel gücünden yararlanmamızı sağlayacak düzenlemeleri yapmak
zorundayız. Çalışma çağındaki nüfusumuza nitelikli bir eğitim ortamı
ve onları sağlıklı kılabileceğimiz şartları sağlayamazsak Türkiye?nin
önüne koyduğumuz iddialı hedefler gerçekçi değil demektir. Hedeflere
ulaşmak için makroekonomik istikrarın sağlandığı kuvvetli bir ekonomik
büyüme gerekiyor. Kuvvetli ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin
temelinde ise üretkenlik artışı ve yatırımlar yeralıyor. Üretkenlik
artışı hedefliyorsak nitelikli bir eğitimle işgücü piyasasında vasıf
uyumunun sağlanması şart. İstihdam artışı için de işgücü piyasasında
istihdam dostu düzenlemeleri gerçekleştirmek gerekiyor. Bu konuda
izlenecek tüm politikalarda, şu an çok düşük düzeyde seyreden kadın
istihdamının geliştirilmesine özel bir önem verilmesi gerektiğini de
vurgulamalıyım.
Demografik geçiş süreci boyunca nüfusun yaş profilinde gözlenen
değişim ve beklenen nüfus yaşlanması, sosyal güvenlik sisteminin
gelir-gider dengelerini zorlayacak. Bugüne kadar emeklilik yaşı, prime
esas kazançlar, aylıkların hesaplanması gibi temel parametrelerle
ilgili reformlar yapıldı. Ancak ileride doğacak finansman açıklarını
kabul edilebilir seviyede tutmak için, bunların dışında ek
politikaların tasarlanması gerekli. Prim gelirleri işgücüne katılım
oranının %50 civarında kalması ve kayıt dışılığın yaygın olması
yüzünden sınırlanıyor. Bir yandan kadınların çok düşük olan işgücüne
katılım oranının yükseltilmesi, diğer yandan kayıt dışı ile mücadelede
ilerleme kaydedilmesi, prim gelirlerini artırmanın yanında ekonomik ve
sosyal gelişmişlik yolunda önemli kazanımları beraberinde getirecektir.
Nüfustaki gelişmelerden etkilenecek bir diğer alan sağlık sistemi.
2050 yılında ülkemizde 65 ve üstü yaş nüfusun payının % 17?ye, sayıca
yaklaşık 17 milyona yükselmesi bekleniyor. Birleşmiş Milletler?e göre,
toplam nüfusunun % 15?i yaşlı olan ülkeler, yaşlı nüfus olarak
adlandırılıyor. Türkiye 2040?dan sonra bu kategoriye girecek gibi
görünüyor. Sağlık sistemimizin, yaşlanan nüfus ve bunun getireceği
sonuçlarla baş etmesi gerekecek. Ancak bu süre içinde kadın,
anne-çocuk ve ergen nüfusun toplam nüfustaki payı bir miktar azalsa da
sayısı artarak devam edeceğinden, sağlık politikalarında bu grupların
önemini aynen sürdürmesi gerektiği dikkatten kaçmamalı. Sağlıkta
nitelikli insan gücü, sağlık altyapısı, hizmet programları ve sağlık
bütçesinin de nüfusbilim verilerine dayalı olarak planlanması
gerekiyor.
Nüfusbilimin bizlere gösterdiği yönü iyi okumalıyız. Türkiye,
demografik değişimlerin sunduğu fırsatlardan yararlanabilecek ve 21.
yüzyılda her bakımdan gelişmiş bir ülke konumuna ulaşabilecek mi? Biz,
ülkemizin demografik fırsat penceresinden yararlanmak için gerekli
potansiyele sahip olduğuna ve 2050 yılı Türkiye?sinin ekonomik,
demokratik ve sosyal gelişmişlik düzeyinin yüksek olabileceğine
inanıyoruz. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için nüfusbilim
göstergelerinin hükümetlerin, siyasi partilerin, üniversitelerin ve
sivil toplum kuruluşlarının gündeminin en üst noktasında olması
gerekiyor. İleriye dönük planları yaparken sayısal gerçekler kadar
eğitimde, sağlıkta ve sosyal güvenlikte nitelikli politikaların neler
olduğunu da iyi belirlememiz gerekiyor. Çünkü ülke olarak koyduğumuz
hedeflerin altını doldurmamız ve hayata geçirmemiz, politikalarımızın
nüfusbilim verilerini dikkate alarak planlanmasına bağlı. Unutmamamız
gereken en önemli gerçek de şu: İnsana yatırım yapmayan bir ülkenin
ekonomisi sayısal olarak ne kadar büyürse büyüsün, birinci ligde
gelişmiş bir ülke olmasına imkan yoktur.
Bu çerçevede, araştırma projemizle ortaya konan raporların, karar
alıcı mercilere destek olmasını ümit ediyoruz. Sözlerime son vermeden
önce, işbirliği için Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu?na 2010 yılından
itibaren yayınlanan beş raporumuzun değerli yazarlarına ve bu uzun
soluklu projenin gerçekleşmesinde emeği geçen TÜSİAD ve UNFPA
ekiplerine teşekkür ediyorum."

Foreks Haber Merkezi ( [email protected] )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/#!/ForeksTurkey